DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3406464-0.3934%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

141 okunma

Akdeniz’den yükselen feryat ve Türkiye

ABONE OL
06/06/2010 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’nin dış politikasında hakkaniyete ve adalete dayalı olarak barışı tesise yönelmesi, tüm dünya halklarının takdir ettiği bir yönelimdir. Bu takdirin en büyük göstergesi hiç kuşku yok ki Arap milliyetçilerinin, Yahudi din adamlarının, Avrupalıların, Amerikalıların ve daha birçok ulusun halklarının ellerindeki Türk bayrağıdır. Hak ve adalete dayalı olarak izlenen dış politika göstermiştir ki Türk bayrağı sadece bir milleti değil aynı zamanda Türk milletin inandığı insanlık değerlerini de sembolize etmektedir. Bu sebeple yeryüzündeki tüm insanlık, milli ve dini kimliklerine bakılmaksızın inandığı değerleri temsil ettiğini düşündüğü Türk bayrağının göndere çekildiği sağlam bir bayrak direği gibi durmaktadır.

Manevi gurur ancak şuurlu bir tevazu ile seyrettiğimiz bu görüntülerin yine bu bayrağın rengini aldığı Türk milletinin kanıyla renklenmesi, bu milletin yıllarca insanlık değerlerine ne pahasına sahip çıktığını bir kere daha göstermiştir. Bu sebeple sadece bayrağımıza değil, özgürlük, bağımsızlık, adalet, hak ve hukuk uğrunda şehit olarak tüm bu değerlere kanıyla renk ve hayat veren şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor “Allah yolunda ölenlere ölüler demeyiniz onlar diridirler ama siz onların bu diriliğini göremezsiniz” ayetinin canlı örnekleri önünde saygı ile eğiliyoruz.

Ne hazindir ki beş yüz yıl önce İspanya topraklarından Akdeniz’e kaçan Yahudilere kapılarımızı açtığımız gibi, yine 60 yıl önce Almanya führeri Hitlerin zulmünden kaçan Yahudileri, tek bir Akdeniz ülkesinin kabul etmediği ortamda ülkemize kabul etmiş, ağırlamış ve yine insani yardımlarda bulunmuştuk. Gelin görün ki bugün aynı denizde, kendileri tarafından haksızlığa ve zulme uğratılanlara yardım götüren insanlarımızın tarihte yardım ettiğimiz ogünün yahudi mazlumlarının evlatları tarafından şehit edilmesi üzüntümüzü ve şaşkınlığımızı bir kat daha artırmaktadır. Hele ki Türk halkının %47 sinin oyunu almış T.C hükümetinin, İsrail tarafından Yahudi düşmanı ilan edilmesi hiç kuşku yok ki tarih körlüğünün ve akıl tutulmasının kesin delilini oluşturmaktadır. Ayrıca unutulmamalıdır ki Türk halkının tamamının temsilcisi olan T.B.M.M nin yayınladığı ortak bildiriyle hükümetinin konuyla ilgili politikasının tam olarak arkasında olduğu israil ve Türkiye Cumhuriyetinin muhatapları tarafından gözden kaçırılmamalıdır. Her ne kadar konu uluslar arası hukuku ilgilendiriyor olsa da, aslında konu yardıma muhtaç bırakılan insanlık ve insanlığın milyonlarca yılda zarfında edindiği hukukudur.

Kendi vatanlarında kendi yönetimlerini seçtikleri için, işgalci İsrail hükümeti tarafından Filistin’in seçilmişlerinin terörist olduğu ileri sürülerek, Gazze halkının dünyadan tecrit edilmesi, açlığa, susuzluğa, karanlığa, darlığa, hastalıklara, salgınlara ve hiç kuşku yok ki esas amaç olan ölüme terk edilmesi, Akdeniz’in engin rahmet ve bereketli sularının arkasında saklanan karanlık, zalim, terör ve eşkıyalık denizidir. Bu Firavundan kurtulmuş ama Samiri mantığını şiar edinmiş zihniyet, İsrail halkını amaçladıkları yere götürmeyecektir. Samiri önderliği kutsal hedefe yürüyen İsrail halkını kesilmiş süt ve kokuşmuş balın ülkesine çıkaracaktır. İsrail İlk kutsal kitap olan Tevrat’ın peygamberi hz. Musa’nın a.s temsil ettiği değerlere hemen sarılmalı ve Samirinin rehberliğinden derhal kurtularak, ülkesini ve çevresini süt ve bal akan diyara ulaştırmalı ve dönüştürmelidir. Akdeniz de akan Türk kanı Mısır hükümetini zorlada olsa kendisine getirmiş; milliyeti, dili ve inancı bir olduğu insanlara neden uyguladığını anlayamadığımız ambargoyu kaldırtmıştır. Mısır kendisine ve milletine çok yakışan bu anlamlı hareketi, bundan böyle kendi ülkesinin insanlarının kanı pahasına devam ettirmeli ve korumalıdır.

İnsanlık kendi değerlerine bir tehdit algıladığında daha çabuk birleşebilmenin, ivedi sonuçlar alacağı akıllı tepkileri verebilmenin yollarını aramalı ve geliştirmelidir. Bu insanlığın dini, siyasi, ekonomik ve yaşamsal tüm değerlerinin bekası için önemli ve elzemdir. Sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “tek başımıza da kalsak mazlumlara arkamızı dönmeyeceğiz ve onları görmemezlikten gelmeyeceğiz” yaklaşımı tüm insanlık tarafından paylaşıldığında, dünya Filistin ve İsrail halkı için olacağı kadar, İnsanlık ailesinin her bir ferdi içinde daha güvenli bir hale gelecektir. Açıkça görünen o ki bundan böyle dünya Akdeniz’den kırk beş yıldır yükselen feryada daha fazla kayıtsız kalamayacaktır.

 

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP