Srebrenica’nın güvenliğinden sorumlu UNPROFOR, yani “BM Koruma Gücü” ne bağlı Hollanda Birliği (Dutchbat) in müsaadesiyle Sırplar şehre saldırmaya başlar. Şehir teslim alınana kadar 3 bin insan öldürülür. Şehrin büyük bir kesimi ateşe verilir ve şehir merkezine Bosnalı Sırp çentiklerin bayrakları dikilir. Sağ kalanlar iç kısma ayrılır. Çocuklar ve kadınlar, yaşlı erkekler ve genç ile orta yaşlılar, ayrı ayrı otobüslere bindirilip ayrı ayrı yerlere gönderilir ve netice 8 bin masum insan 3 gün içinde katledilir ve toplu mezarlara gömülür. Bulunan kanıtlar ve BM savaş suçluları mahkemesinde ifade veren Sırp çentik asker ve komutanların ifadelerinden de anlaşıldığına göre 8 bin insanın büyük bir kısmı işkenceyle öldürülmüş. Bu sürede Srebrenica’daki genç kızların, kadın ve çocukların, eşleri, babaları önünde ırzına geçiliyor, tecavüz sırasında ölenlerle birlikte aynı sürede katliamlar da devam ediyor. Irzlarına geçilen kadın ve genç kızların büyük bir bölümü de intihar ediyor. Bu bilgiler Hollanda’nın Lahey Savaş Suçluları mahkemesi kayıtlarında alınan ifadelerle tescillenmiştir.
Bosna’daki savaşta 1993 yılından itibaren uygulanmaya konan “güvenli bölgeler” uygulamasının da gerçekte bir tuzak olduğunu açıkça görülmüştü. BM, NATO, AB ve diğer insani kuruluşlar güvenirliklerini Srebrenica olayı ile tamamen yitirmişlerdir. Sözde bu bölgeler silahtan arındırılıyor ve BM’nin komutasındaki Barış Gücü’nün koruması altına alınıyorlardı. Oysa olaylar hiç de öyle gelişmedi. Barış Gücü, güvenli bölgelerde Müslümanların silahlarını topladı, ancak güvenliklerini sağlamadı.
MÜSLÜMAN SAVUNMASINI KIRDILAR
Böylece Müslüman savunması kırılmış oluyordu. Sırplar bu “güvenli bölgelere” saldırdıklarında ise Barış Gücü yalnızca seyretti. Zaten “güvenli bölgeler” birer birer Sırpların hedefi haline geldiler. Önce Srebrenica, sonra Zepa ve Gorazde, daha sonra Saraybosna ve Bihaç. En son olarak da 1995 yazında Srebrenica ve Zepa Sırplar tarafından işgal edildi ve bu iki kentteki Müslümanlar etnik temizliğe tabi tutuldu; bazıları Tuzla’daki Müslüman bölgesine kaçabildiler, bazıları ise (yaklaşık 10 bin kişi) Sırplar tarafından katledildi. Srebrenica’yı korumakla görevli Barış Gücü görevlileri bir tuzak olduğu açıkça görülmüştür. Bu “güvenli bölgeler” tuzağının mimarı kimdi? Oldukça tanıdık bir isim: Morton Abramowitz. Evet, Bosna’da “güvenli bölgeler” oluşturulması fikrini ilk gündeme getiren kişi, İsrail’le olan bağlantıları nedeniyle adı Mossad Ajanı’na çıkmış olan Amerikalı Yahudi Morton Abramowitz idi. Ancak bilinen bir şey var ki oda Güvenli Bölgeler Müslümanlar için bir tuzaktan başka bir şey değildi. Ve yine anlaşılıyor ki Yahudi’nin planı, Sırp çentiklerinin işine yaramıştı. Müslümanların silahları bu bahaneyle alınmış ve Sırp katliamına kolaylık sağlanmıştı. Dünya kamuoyuna geç de olsa Srebrenica katliamını gündemine aldı ve soruşturma başlatmak için Hollanda’nın Lahey şehrinde BM Savaş Suçluları Mahkemesi kurulmuş oldu. Hollanda Birliği’nin ağır “ihmal” suçunu belgeleyen fotoğraf ve yazıları artık belgelenmiş oldu. Ele geçirilen filimler ve yazılı belgeler ile çok sayıda fotoğraf ile mahkeme duruşmaları sırasında alınan ifadeler, vahşetin boyutunu ortaya koymaktadır. 5 yılda tamamlanan soruşturma sonucunda soykırım belgeleniyor ve Hollanda’da 1995 Srebrenica katliamı sırasında da iktidarda olan hükümet, bu suçu “itiraf” ederek, 2001 yılında istifa ediyor… Ama iş işten geçmiş oluyor… Srebrenica katliamı, sadece, bir defada bu kadar çok insanın sistematik olarak katledildiği 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük katliam olarak BM arşivlerinde yer alıyor.
7 BİN TORBA KEMİK
İnsanın kanını donduran o korkunç katliamın sonucunda çok korkunç. Kayıplar Komitesi Başkanı Amur Maşoviç’in verdiği bilgiler şöyle; “1992–1995 arası yaşanan savaşta 250 bin insan öldüğü tahmin ediliyor. Tahmin diyorum çünkü nüfus sayımı yapılamadığı için kayıplar ile ilgili net bilgilere ulaşılamıyor. Canını kurtarmak için ülke dışına kaçmış ve halen Bosna Hersek makamlarına bilgisi ulaşmamışlar da var. 28 bin kayıptan 20 binine ulaşıldı. Bu 20 bin insan cesedi 363 toplu ve 3800 tek mezarlardan çıkarıldı. Bunlardan ancak 11 bininin kimliği DNA testi sonucu kimlikleri tespit edilebilmiş. Ulaşıldığı halde kimliği tespit edilemeyen 9 bin ceset ve 8 bin kişi halen kayıp. Açılan toplu mezarlardan çıkarılan 7 bin çuval kemik Vizoko ve Tuzla’da ki Toplu mezar depolarında hazırlanan özel bölümlerde DNA tespiti için bekletiliyor. Toplu mezarların en büyüğü Srebranica yakınındaki Zvornik şehrindeki ormanlık bölgede bulundu. Bu toplu mezardan 629 ceset çıkarıldı. Toplu mezarlar konusundaki en büyük sıkıntı, Sırplar tarafından mezarların daha sonra anlaşılmaması için karıştırılması oldu. Bazen kol başka yerde gövde kemikleri başka bir yerde bulunuyor. Uzmanları en çok uğraştıran ve çok büyük zaman aldığından yakınıyorlar. Şimdiye kadar çıkarılıp kimlikleri tespit edilenler büyük bir törenle 11 Temmuz 2004 tarihinde Potoçari’deki anıt mezara defnedildi. Çalışmalar maddi imkânsızlıklar yüzünden yavaş sürüyor”
Devamı gelecek sayıda…
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce