Türkiye jeopolotik, jeostratejik ve jeoekonomik olarak Kissinger’in dediği gibi dünyanın merkezindedir.Bu konumu dolayısı ile Türkiye ‘Dörtlü mücadele yolu kavşağı’ndadır.(Avrupa, BDT(Rusya), Orta Doğu, ABD) Başka bir ifadeyle Türkiye bir Balkan ülkesi, bir Ortadoğu ülkesi, bir Asya ülkesi, bir Akdeniz ülkesi ve bir Karadeniz ülkesidir. Bu gün 16 ticaret 13 enerji koridorunu kontrol eden ABD en önemli stratejik müttefikidir. Ayrıca OECD, KEİB, ECO, İSEDAK, AGİK, UNESCO, WHO, UNİCEF, WTO… gibi burada saymakla bitiremeyeceğimiz uluslar arası siyasi,askeri, milli, ticari, teknik, sosyal, ilmi kuruluşların üyesi olup ortak çalışmalar yapmaktadır. İşte Türkiye’nin genç nüfusu, coğrafi şartları, kıyıları, boğazları, transit ülke oluşu, yer altı ve yer üstü servetleri yani büyük potansiyeli, gücü, lokomotif oluşu ülkemizin Batı-Doğu ve Kuzey-Güney ekseninde lider olduğunu akil ülke rolü üstlendiğini 2010 yılında kanıtlamıştır. Öte yandan bizim de ismen İstanbul Arel Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı sıfatıyla davet edildiğimiz 3. Büyükelçiler Konferansı 2011 için çok büyük önem taşımaktadır. Bu yılın konusu; Vizyoner Diploması; Türkiye’nin perspektifinden küresel ve bölgesel düzen olarak çok isabetli bir şekilde tespit edilmiştir. Bu cümleden alarak Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun konuşmaları da Türkiye’nin politikada nasıl bir trend gösterdiğini ortaya koymuş ve koymaktadır.
Nitekim, 2010 döneminde Avrupa Komisyonunda, NATO Genel Sekreter Yardımcılığı’nda, Avrupa Konseyi’nde ve Avrupa Parlamentosu’nda ülkemiz en üst düzeylerde söz sahibi olmuştur. Ayrıca, BM’de, G20’lerde, MERCOSUR(Güney Amerika Ortak Pazarı) na üye olunması, Latin Amerikan başta olmak üzere 8+18 büyükelçilik açılması çalışmaları, serbest vize ve serbest vize uygulamaları, bakanlıkta yeni teşkilat yapısı, Diplomasi Akademisi, Konsolosluk Çağrı merkezi (callcenter) kurularak yurtdışındaki vatandaşlarımızın sorunlarına 7/24 çözüm üretilmesi ve yukarda da belirttiğimiz gibi uluslararası birçok kurulun başkanlığının sürdürülmesi güven kaynaklarımız tarafından sağlanmıştır.
KİMDİR BU GÜVEN KAYNAKLARI?
Sayın Bakanımızın tabiriyle; Büyük Elçiler, Bakanlık yapılanması, Kurumlararası koordinasyon ve kamuoyu desteğidir. Başka bir ifade ile siyasi irade ve siyasi istikrardır. Nihayet Sayın Davutoğlu’na göre;’Artık sadece krizleri engelleyen, krizlere tepki veren bir diplomasi ile yetinemeyiz. Çünkü bununla yetinmemiz tarihin akışının gerisinde kalmamız anlamına gelir.Bu dünya statik değildir; dinamik bir dünyaya dinamik tepkiler vermemiz lazım’ demiştir. Yani çok daha aktif bir politikanın savunuculuğunu yapmamız gerekmektedir. Ayrıca Sayın Bakan ’Türkiye’nin yeni dış politika vizyonuna ilişkin ‘Yurtta sulh Dünya’da sulh’ ilkesini yüksek sesle tekrarlıyoruz. Çünkü Türkiye için biçtiğimiz rol akil ülke (dünyada küresel olaylarda sözü dinlenen, çözüm üreten ülke) rolüdür. Krizleri çıkmadan hisseden, doğru müdahalelerde bulunarak krizlere hassa ayar getiren bir ülke olmak zorundayız’ ifadesini kullanmıştır.
Sonuç olarak; hedefimiz Sayın Başbakanımızın dediği gibi; komşularımız başta olmak üzere tüm dünya ülkeleriyle ‘Sıfır Problem Maksimum Entegrasyon’ ifadesi Türkiye’nin küresel ve bölgesel düzendeki sloganıdır. Bu arada unutulmamalıdır ki Türkiye bölgedeki tüm üstünlüğü ile ‘İslam Ortak Pazarı’nın da lokomotifi olabilir. Son sözüm ise; güçlü meclis, güçlü hükümet, güçlü diplomasi, güçlü Türkiye.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce