Ekonomik yaşamın her safhasında rekabet gitgide artarak görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Bu küresel rekabette var olabilmek için sürekli AR-GE çalışmaları yürüterek, kendimizi yenilemek artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Köklü şirketlerin büyük yatırımlar yaparak geliştirdikleri ürünlerin taklitleri kısa sürede piyasada görülmektedir. Bu sebeple araştırma yapacak şirketlerin önündeki en kritik yol, küresel rekabette başarılı olabilecek yenilikçi ürünlerin taklitten nasıl korunabileceği sorusudur. Günümüz koşullarında firmaların ürünlerini rahat pazarlayabilmeleri için marka tescili zorunlu bir hal almıştır. Bu kritik yolda emin ve sağlam adımlar atabilmek için öncelikle her yenilikçi hareket patentle desteklenmelidir. Öncelikle ihracata yönelik çalışan firmalar marka, patent ve endüstriyel tasarım tescilinin önemini iyi kavramalıdırlar. Son yıllarda Türkiye’de küreselleşmeyle birlikte yaşanan ekonomik ve sosyal gelişmeler özellikle büyük metropollerde kaliteli, fonksiyonel ve modern mobilyaya olan talebi artırırken, bu durumun ilerleyen yıllarda sektörün tasarım odaklı büyümesini hızlandıracağı da yadsınamaz bir gerçektir. Küreselleşmeyle gelen taleplere cevap verebilmenin haricinde iç ve dış pazarlarda rekabet edebilmek için tasarımın gerekliliği şarttır. Tasarımla rekabet güçlerini arttıran firmalar yurt dışına da daha kolay açılacaktır.
KALİTEYE ODAKLANMAK
Önceleri üretim yapmak, özellikle de hızlı üretim yapmak rekabet için yetebiliyorken, bu üretim herkes tarafından yapılabilir olduğunda kaliteye odaklanılmıştı. Artık kaliteli üretim yapmak firmaları ön plana çıkarabilmekteydi. Fakat günümüz koşullarında teknolojinin de hızla ilerlemesi sonucunda kaliteli üretim yapmak da firmalar için bir fırsat olmaktan çıktı. Çünkü teknolojik imkânları kullanabilme imkânı bulan herkes kaliteli üretim için hazır olda bulunmaktadır. İşte bu noktada devreye firmaların ne derece yaratıcı olabildiği, tasarım gücünü ne kadar iyi kullanabildiği devreye girmektedir. Farklı tasarımlar yaparak, yenilikçiliği ön planda tutarak tüketicilerin ilgisini çekmeyi başarabilen firmalar, ürettiği ürünün kullanım alanlarını da sağlıklı bir şekilde belirleyebilirse her zaman bir adım önde olacaklardır. Bu noktada sadece farklı üretim yapmak yetmemekte ve devreye ürettiği ürünü koruma gerekliliği girmektedir. Bu da ancak tescille mümkündür. Aksi takdirde üretilen ürün ne kadar yenilikçi ve farklı olursa olsun, taklit edilecek ve tasarımcısına hiçbir artısı olmayacaktır. Yurt içi ve yurt dışından alınacak tasarım tescili ile ürün korunabilmekte ve artık tüm getirileri o ürünü üreten firmaya ait olmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise yapılacak tescilin tüm ülkelerde geçerli olmayacağıdır. Yani, tasarım hangi ülkelerde kullanılacaksa, o ülkede tasarım tescili yaptırılmalıdır. Fakat uluslar arası anlaşmalarla artık bu da daha uygulanabilir bir hal almıştır. Topluluk Tasarım Tescil Sistemi ile tasarımlar, 27 birlik ülkesinde tek bir başvuruyla tescil edilebilmekte ve bu ülkelerin tümünde tescil süresince korunabilmektedir. Aynı zamanda Türkiye’nin üye olduğu Lahey Anlaşması’na göre Cenevre metnine üye ülkelere endüstriyel tasarım başvurusu yapılabilmektedir. Bu anlaşmalarla üretim yapan firmalara eşsiz bir fırsat sunulmuş olup, düşük maliyet açısından da oldukça karlılık sağlanmıştır. Sonuç olarak, sürekli kendini yenileyip farklı ürünlerle karşımıza çıkan, müşterilerin ilgi odağı olan
firmalarla mücadele edebilmenin tek yolu yenilikçi tasarımlar yapmak, bu tasarımların kullanım alanlarını oldukça iyi belirlemek ve üretilen ürünü mutlaka tescil ettirmektir. Aksi takdirde ürettiğimiz ürünün bize ait olduğunu ispatlamak imkânsızdır. Tescil konusuna önem vermemek, emek, zaman ve
para harcayarak ürettiğimiz ürünü başkalarının önüne sunmaktan farksızdır.
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce