Şu sıralar her konuyu zamana bırakmak bir politika tercihi olmaya başladı. İran görüşmelerinde uzatmalar oynanıyor. Oysa maçın ikinci yarısı çoktan bitti. ABD de, FED parasal sıkılaştırmayı öteledikçe öteliyor. Tabii bu keyfiyet kendi başarısızlığının faturasını FED kararlarının sırtına yıkmaya çalışan ülkelerin elini epeyce zayıflatacağa benzer. Ama Yunanistan-AB ilişkilerinde tanık olduğumuz uzatmanın eşi menendi pek yok. Birbirlerine en ağır ithamlarda bulunup, karşılıklı tehditler savuruyorlar. Delikanlı, başını Akdeniz güneşi çarpmışçasına kızgın, kapıyı çarpıyor, yuvadan çekip gitme tehdidinde bulunuyor. Bu tutkulu ilişkide karşı taraf, adını bile çılgın Akdenizli adamın koyduğu güzel kadın “Avrupa”. Binlerce yılın verdiği deneyim ile olgun ve sabırlı. Yılların ilişkisini bu kadar çabuk sonlandırmak istemiyor. Yaşı bir hayli geçkin. Ama kendisi çok seçkin, müreffeh ve cömert. Onun için delikanlı da kolay kolay vazgeçmiyor ve kestirip atamıyor. Arada ki aşk hiç mi hiç bitmemiş. Aynı tutku ile devam ediyor. Ancak aradaki mesafeyi yaklaştırdıkça saygıyı tüketmekteler. Daha doğrusu dışarıdan bakınca yüzgöz oldukları hemen anlaşılıyor.
KÖPRÜLERİ ATMAMAK İÇİN
“Hani çok söyleme arsız olur” diye bir söz vardır ya! İşte bunca zaman IMF ve Avrupa Kurumları Yunanistan’ı söyleye söyleye arsız etti. Düşünebiliyor musunuz? “Bir ödeme programı yap da gel” denildikçe, “ ödeyemeyeceğim zaten kabahat hep sizde. Borçlarımı silin gitsin” diyecek kadar küstahlaşabiliyor. Olmadı, apansız(?) “ödemeyelim ve kemer sıkmayalım değil mi?” diye halka soruyor. Bir köprünün başında ayak direyip duruyor. Buna mukabil, Avrupa Kurumları önce süre, sonra ek süre ve yine ek süre verip duruyor. IMF ise verdiği son tarihte, önceden açıkladığı gibi, Yunanistan’ı tamamen müflis kabul etmiyor. Borç ödenmiyor. Ama Yunanistan yine Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) na para için başvuruyor. IMF bekleyedursun. Aslında galiba tekerlemenin bu kısmı Yunanistan için pek geçerli değil. Çünkü AB onların kesesini Euro’larla kayıtsız şartsız doldururken yaptıkları yolsuzluklar yüzünden de başları ağrıyor. Ve maalesef yolsuzluğu bir türlü dizginleyemiyorlar ve dizginleme iradesi gösterdiklerine dair bir işaret de yok. Onun için daha fakirleştikleri zaman yapacakları “hırsızlıklar” AB gözünde onları hala doyurmaya devam etmek için neden değil. Belki şimdi Yunanistan’da bazı çevrelerde, “önce Euro alanından çıkalım, sonra daha fazla AB bölge yardımı alırız” diye bir hava olabilir. Bu kadar gurur yitirmiş olabilirler mi? AB içinde bir fakir ülke konumunu nasıl içlerine sindirebilirler?
AB İLKELERİ NE OLACAK
Öte yandan AB, “ilk göz ağrısı ve mahbubu”, Yunanistan’ı bu durumda görmeye dayanabilir mi? Bence hayır. Evet bence “çok söylediler arsız oldu”. Ama sırf bunun için artık bu işi daha fazla uzatmadan bu hafta sonu itibarı ile karar vermeliler. AB Parlamentosu başkanı Donald Tusk, Tsipras’ın büyük bir ilgi gördüğü dünkü oturumda, kuru sıkı atarak, bu hafta sonu, “farklı bir Avrupa’ya uyanmak” tan söz etti. Açıkçası ben bunu hala çok büyük bir olasılık olarak görmüyorum. Riskleri fazla, faydası pek az bir uyanış olacak bu olursa. Buna yeni bir kabusa uyanmak da denilebilir. Yunanistan, halkın “kemer sıkmama” desteğini beklenmedik bir referandum ile alan bir hükümet ile hala yoluna devam ediyor. Ama maliye bakanını feda etmekten çekinmedi. Yeni bakan Varufakis kadar yüksek perdeden konuşmuyor. Terennüm ettikleri şey, hala “ya elim al kaldır beni; Ya vaslına erdir beni” mealinde. Ancak bunda bir tevekkül değil, tehdit havası var. AB nin(ve IMF nin), şu sıralar, Yunanistan’ı “vaslına erdirmesi” ancak Tsipras’tan gelecek olan herhangi bir ayrıntılı planı matluba uygun kabul etmesi ile olur. Bunun da şimdilik toplam bedeli 60 milyar Euro kadar bir taze para. Yani Eurozone’dan çıkarılması veya çıkması ile değil. AB bunu artık iyice düşünmeli.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce