Keçecizâde’nin Rusya’da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad
Paşa’ya takılır:
– Paşa şu Girit’i satsanız!
– Hay hay, satalım ekselans
– Kaça satarsınız?
– Aldığımız fiyata..!!!!
Adam yerine koymuş olma sıkıntısı olmasa, Ermenistan Cumhurbaşkanı’na verilecek en güzel cevap Keçecizade’nin bu cevabıdır sanırım. Cumhur ne demişti hatırlayın bizim neslimiz Karabağ’ı aldı, Ağrı için sıra sizde.
Bu arada Karabağ demişken söylemeden geçemeyeceğimiz derece de büyük katliam, sürgün ve acının vatanıdır. Kür ve Aras ırmakları arasında, diasporası olmadığı için insan hakkı da olmayan Hocalili yetim Türklerin vatanıdır. Kısaca belirtmek gerekirse Karabağ; Azerbaycan’ın SSCB’den bağımsızlığını kazandığı aynı yıl (1991) sözde referandumla tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti. Ermeniler nüfus yapısının Ermeniler lehine olduğunu iddia ederek Karabağ’ı işgale başladı. Ermeni kuvvetleri Karabağ’da bulunan Hocalı’da 613 sivil Azeri Türkü’nü katletmiş ve Karabağ çevresinde bulunan Azeri bölgelerini de işgal etmiştir. 1994 de Karabağ ve etrafında ki beş bölgenin işgali tamamlanmış ve bu işgal, Azeri topraklarının yüzde yirmisini kapsamıştır. Mart 2008 de BM Genel Kurulu’nun aldığı karar Ermenistan’ın Karabağ’dan çekilmesini ve göç ettirilen Türklerin tazminatları ödenerek yurtlarına geri dönmesini içeriyor. Ancak dediğimiz gibi diasporası yok ve o dönemden bu yana devam eden sıfır sorun anlayışı, Karabağ için komşularımızla sorun yaşamamızı engelliyor.
KERKÜK TÜRKLERİ’NİN BİR FARKI YOK
Buna benzer sorunlar Karabağ’la sınırlı değil maalesef, Kerkük Türkmenlerinin Barzani yönetiminden gördüğü yok sayma ve zulüm Sarkisyan Ermenistan’ının çıkışını çoktan geride bıraktı. Kerkük için mazeretimiz geçerli ama biliyorsunuz; çok ‘Irak’lar. Tüm bu dış sorunlara rağmen iç cevherimizi, Türklük kimliğimiz ve inancımızı, dini, milli ve tarihi birlikteliğimizi keşke koruyabilsek. Zira sorun aynı olsa da çözüm aynı ‘Dilde, fikirde, işte birlik.’
Tarihle başladığımız yazıya tarihle son verelim; Değerli kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, bakımı için tanıdığı birini kütüphaneye memur eder. Ansızın kütüphaneyi teftişe gelen Paşa etrafı toz, toprak ve harap görür, canı sıkılır ve belli etmemeye çalışarak;
-Tebrik ederim yavrum çok emniyetli adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin. Aferin!!
Türk Dünyası yüzlerce yıldır el sürülmeyi bekliyor..
Selam ve dua ile…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce