Sokol BRAHAJ
Arnavutluk’un demokratikleşme sürecinin ilk aşaması olarak Ocak 1991- 22 Mart 1992 dönemi kabul edilmektedir. 1989 yılında Berlin Duvarının yıkılması Doğu Avrupa ülkelerinde yeni hareketlenmelere yol açmıştır. Doğu bloğu ülkelerinden ilk çoğulcu demokrasiye adım atan Polonya iken Arnavutluk en son sırada kalmıştır. Bunun anlamı ise, yönetimi birkaç kişinin elinden alıp hukuk devleti olma yoluna girilmiş olmasıdır. Özetle belirtilmelidir ki Arnavutluk’un resmi olarak 31 Mart 1991 diktatörlükten çoğulculuğa geçiş sürecin başlangıcıdır. 50 sene sonra ilk defa çok partili sistemle seçimlere gidilmiştir. Yarım asır sonra yurt dışına çıkıp girebilme imkanları elde edildiği, özel mülkiyetin az da olsa verilmeye başladığı dönemdir. Halkın ilk defa açık bir şekilde büyük bir fakirlik ve işsizlik problemiyle karşı karşıya kaldığı, bunun için yasal olmayan yollarla (yani dağlardan günlerce yürüdükten sonra Yunanistan’a ve eski gemi ve teknelerle İtalya’ya gitmeleri) diğer ülkelere gitmesi de bu döneme damgasını vurmuştur. Bu arada, yarım asır yönetimde olan ve alt yapısı güçlü olan komünist partisi seçimleri kazanmış ve Arnavutluk bir yıl sürecek olan çok çalkantılı sosyo-ekonomik ve ekonomik bir döneme girmiştir. Bu dönemde, komünizmi hatırlatacak olan ne varsa (üretim yapan fabrikalar dahi) üretimlerini durdurmuştur. Bu dönem ayrıca insani yardım dağıtmak bahanesiyle dış güçlerin asker ve polis ve çeşitli istihbarat güçlerinin 45 yıl sonra Arnavutluk’a ayak bastığı dönemdir.
Arnavutluk’un demokratikleşmesinin ikinci aşaması ise 22 Mart 1992 – 26 Mayıs 1996 arasıdır. Bu dönemde erken seçimler yapılır ve nihayet komünist olmayan bir parti olan Demokrat Parti-DP (PD-Partia Demokratike) iktidar olur. DP’nin başkanı olan Prof. Dr. Sali Berişa, Ramiz Alia istifasıyla Cumhurbaşkanı olur ve başbakan olarak da Aleksander Meksi’yi atar. Bu dönem Arnavut halkının ABD ve Avrupa’dan çok şey beklediği bir dönemdir. İlk defa Avrupa Birliği ile ekonomik ilişkilerin başladığı dönemdir. Örneğin, Arnavutluk’un AB ile 11 Mayıs 1992’de Ticaret ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Bu dönemde Berişa iktidarı ticaret üzerine devlet tekelini kaldırmış ve serbest piyasa ekonomisine geçmiştir. Artık ticaret devletin kontrolünden yavaş yavaş çıkmaya başladığı dönemdir. Bununla birlikte, ekonomik ve siyasi reformların aslında rehabilitasyon değil de “şok” yarattığı bir döneme girildiği çok geçmeden anlaşılmıştır. Batı’dan beklediği yardımları ve ilgiyi göremeyen Sali Berişa 1996 yılında yapılacak seçimlerde yerini sağlamlaştırmak için demokratik olmayan hamleler yaptığını belirtilmektedir. Fakat muhalefeti susturmaya çalışması, medya üzerine kontrolü elinde tutmak için uğraş vermesi, komünist bürokratları farklı bahanelerle tazminat hakkı tanımadan işlerinden uzaklaştırması, yasa değişikliğiyle başkanlık sistemine geçmek istemesi muhalefetin aslında izolasyonunu değil de güçlenmesine sebebiyet vermiştir.
Arnavutluk’un demokratikleşmesinin üçüncü aşaması da 26 Mayıs 1996 – 29 Haziran 1997 arası dönemdir ki, Arnavutların önemli krizlerle baş etmek zorunda oldukları kritik bir zaman sürecidir. Bu dönem üzerine çok farklı sesler çıkıp, farklı değerlendirme ve yorumlar yapılmaktadır. Fakat inkar edilmeyecek olan şu ki; bu dönemde ekonomi yerle bir olmuş, devlet kurumları yok sayılmış, merkezi yönetim bir çok ilin kontrolünü kaybetmiş Toska-Gega arasında bir iç savaşın eşliğinde gelinmiş, onlarca hatta yüzlerle ifade edilecek olan ölümler yaşanmış, ordu silahlarının büyük bir kısmı sivillerin eline geçmiş, dış istihbarat servisleri ülkede istedikleri gibi at koşturmuşlardır. Türkiye’nin Tirana’da eğitim hizmeti veren kolej yönetici, personel ve çalışanları hariç Tirana’da temsilciliği olan ABD, AB, Rusya Çin ve diğer ülkelerinin diplomasi misyonlarının çalışanları ve yabancı tüm sivil toplum kuruluşlarının çalışanları ülkeyi terk ettiği dönemdir.
Bu dönem halkın ekonomik anlamda neredeyse her şeyini kaybettiği, piramit bankerler krizinin patlak verdiği, silah depolarının yağmalanarak silahların halkın elinde geçtiği ve bütün fitiller ateşlenmiş olduğu bu dönemde yönetimin uluslararası müdahalenin gerçekleşmesi için dünyaya seslenip medet umduğu çok sancılı dönemdir. Arnavutluk’un bu durumunu fırsat bilen Yunanistan’ın Vorio-Epir (Mega-İdea) emellerini hayata geçirme cesaretini bulduğu ve Arnavutluk’un ortasına kadar kendi askerlerini gönderdiği görülmektedir. Dahası Yunanistan’da ekmek parasına çalışan yüz binlerce Arnavut işçiyi Tiran ile olan sorunlarında şantaj olarak kullanmayı etkin bir dış politika haline getirmiştir. Bu dönem içinde binlerce Arnavut hiçbir gerekçe gösterilmeden Yunanistan’dan gönderilmiştir.
BALKAN YEMEKLERİ
17 saat önceHABERLER
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024