Cubrulloviç’in önemi,Yugoslavya’nın azınlık sorununu çözmesinin tek yolunu,azınlıkların (Arnavut, Slav Müslüman, Türk, Macar vs…..) zorla da olsa göç ettirilmesi olarak görmesidir.Bu yöndeki fikrini ilk olarak 1937’de üyesi olduğu Sırp Kültür Derneği’nde yaptığı bir konuşmada dile getirmiş,daha sonra bu fikrini gizli bir rapor halinde hükümete sunmuştur.
Cubrulloviç bu raporunda, zorla göçün hangi metodlarla yapılması gerektiğini; zorla göç için uygun psikolojik ortamın nasıl yaratılacağını, Arnavut ahalinin hangi metodlarla terörize edileceğini ayrıntılarıyla sıralamakta, Arnavut ahalinin zorla Türkiye ve Arnavutluğa göç ettirilmesinin gerekliliğini vurgulanmaktadır.
1930’ların sonunda hemen uygulanmaya başlanan bu plan,araya II. Dünya Savaşı’nın girmesiyle akamete uğradı.Savaş sonunda komünistlere yanaşan Cubruloviç, Komünist Partisi’nin danışmanı oldu.Bu kez, komünist lider Tito’ya gönderdiği raporda azınlık sorununun tek çözüm yolunun yine zorla göç olduğunu söylüyordu;“Bizim için azınlıklar sorununun tek gerçek çözümü zorla göç ettirmedir”.Tito’nun raporu beğendiği ve faydalanmak istediği onu Devlet Bakanı yapmasından (1945–51 arasında) anlaşılmaktadır.
Bu dönemde Tito yönetimi onbinlerce “etnik”Müslüman’ı Türkiye’ye zorla göç ettirdi.
1953’te 13.000 ‘Türk’ ile başlayan büyük çaplı Yugoslavya’dan Türkiye’ye göçlerin fikirbabası olduğunu söylemek abartı olmasa gerek.
1946–66 arasında, 246.000 kişinin Türkiye’ye göç ettiği dikkate alınırsa, göçün boyutları hakkında ancak fikir sahibi olunabilir.
Göç edenler arasında Slav Müslümanlar, Arnavutlar ve Türkler vardı ve göç etmek isteyenler kendilerini ‘Türk” olarak deklare etmek zorunda idiler.
1948’de Makedonya’daki Türk nüfus 95.000 iken bu sayı büyük bir artışla 1953’te 203.000 ‘e ulaşmıştır.
Bu da göstermektedir ki hem Arnavutlar, hem de Slav Müslümanlar Türkiye’ye göç edebilmek için kendilerini ‘Türk’ olarak deklare etmişlerdir.
Tito’nun ölümünden sonra etnik çatışmalara sahne olan Yugoslavya’da bildik yöntemler yeniden uygulamaya koymuş, etnik ve dini azınlıklar vahşi yöntemlerle yok edilme yoluna gidilmiştir.
Yugoslavya’nın son 10 yılı bu açıdan değerlendirildiğinde Cubruloviç ve onun fikirlerinin geçerliliğini koruduğunu ve Miloşeviç’in adeta 1937’de onun ortaya attığı planı uygulamaya koyduğunu görmekteyiz.