Geçtiğimiz günlerde Arnavutluk devleti, yapılan nüfus sayımı sonuçlarının kasım ayı içerisinde açıklanacağını belirtti. Hep beraber bekliyoruz sonucu. Çünkü bu sonuç, bir çok yoruma gebe.
Bildiğiniz üzere Arnavutluk, 1990’lı yılların başında demokrasiye geçmiş bir ülke. Ülke demokrasiye geçene dek komünistlerce etnik ve dini araştırmalara bırakın izin verilmesini, bu ülkede din yoktur şeklinde bir açıklama ile yasak getirilmiş. Ancak ne var ki komünizm öncesinde yapılan sayımlarda Arnavutluğun yüzde yetmiş ekserisi Müslüman görünüyor. Kalan rakam ise sırasıyla yüzde yirmi Ortodoks ve yüzde on Katolik. Ancak yirmi yıl kadar önce bütünü ile çöken sosyalizm sonrasında ülkenin adeta batılı misyonerlerce istilaya uğraması sonucunda ülkede çok sayıda fason azınlık meydana getirilmiş olduğu da biliniyor. Dolayısı ile bu yüzde 70’in ne kadar korunduğu apayrı bir muamma. Ancak Arnavutluk bu nüfus sayımını pek tabii ki keyfinden yapmadı. Avrupa birliğine giriş sürecinde sık sık ülkenin ayağına dolaşan bir mevzu var. “Kuzey Epir Rum Azınlığı”. Daha doğrusu bu ifade Yunanistan’ın ifadesi. Arnavutlara göre Himariot yahut Güneyli Rumca konuşan azınlık. Bu azınlık Arnavutluk hükümetine göre %2 civarında. Yunanistan’a göre ise %20. Aradaki bu büyük fark ise azınlıklara tanınan haklar mevzusunu Arnavutluğun önüne dosya olarak getirmeye yetiyor. Çünkü şimdiye dek uluslar arası standartlarda bir sayım yapılmamış veya güncellenmemiş. Aslında Arnavutluk gibi din duygusu kazınmış olan bir ülkede nüfus sayımında din ibaresinin sorulması dahi düşünülemeyecek bir olay ama bu işe Yunanistan’a bir cevap verilmesi üzere girildiği ortada gibi.
Meselenin özüne gelecek olursak, Arnavutluğun güneyinde Ortodoks bir nüfus vardır. Ancak bu Ortodokslar Arnavuttur ve Yunanlılıkla uzaktan yakından alakaları yoktur. Osmanlı zamanında Fener Patrikliğine Ortodokslara eğitim ve cemaat içi mahkemeler özerkliğini vereli beri Yunanlılar balkanlardaki tüm Ortodokslara aslında Yunan oldukları propagandasını da yapmıştı ki bunları tarihten biliyoruz. Ancak gelenek olarak Ortodoks mezhebindeki Hıristiyanların adları, isimleri genellikle Rum Ortodoks kökenli isimlerdir. Örneğin Arnavutluğa gittiğinizde bir Ortodoks Arnavut köyünde adı Evangel, Sotiraki, Lefter olan yaşlı Ortodoksları görebilirsiniz. Tek kelime Rumca bilmezler ve dahası öz be öz Arnavutturlar. Ayin(ibadet) dilleri ise dini zorunluluktan dolayı Rumcadır. Bunları Yunanlılardan ayıran tek özellik ise günlük yaşamlarında Rumca konuşmamaları Arnavutça konuşmalarıdır. İşte Yunanistan’ın iştahını kabartan %20’lik kitle bunlardır ve Yunan hükümeti senelerden beridir bu insanlara “Yunan olduğunu kabul et emekli maaşı al” kampanyası ile büyük bir manipülasyon uygulamıştır. Komünizm sonrasında insanların Arnavutluk’ta 50 dolarlık paralara çalıştıkları günlerde Yunanistan’dan gelen bu 350 euroluk ödenek altın değerindeydi. Evinde aşı kaynasın ve çocukları okusun diye çok sayıda Ortodoks Arnavut’a “yunanlıyım” dedirtildi. Bunun içinse basit bir kanıt yeterliydi. Annenizin ya da babanızın adı soy adının Yunanlı adı ile uyuşması. Bu kadar. Yani örnek verecek olursak babanızın adı Ahmet ve dedenizin adı da Halil ise Suudi Arabistan konsolosluğunda “arabım” kağıdı imzalayarak yardım aldığınızı düşünün. İşte bu kadar mantıksız bir iş. Ama Yunanistan’ın iyi dönemleriydi o günler. Şimdiki gibi meteliğe kurşun attıkları zamanlar değildi. AB’den hesapsız yardımlar geliyordu. Avrupa’nın ve Amerika’nın biraz da yeşil ışık yakmasıyla Yunanistan on binlerce insana maaş bağlamıştı. Hatta çoğu zaman Müslüman kökenliler bile para için bu tuzağa düşmüşlerdi. Adamın dedesinin adı “Luan” yani arslan, Yunan konsolosluğuna gidiyor ve senin dedenin adı aslında Leonidas imiş Luan yazılmış problem değil sen bir Yunansın diyorlar. Dede adınız Mahmut ise Salih ise üzülmenize gerek yok elbet bu kafiyede bir Yunan ismi bulunuyordu.
Gel gelelim Yunanistan işte buna güvenerekten bu nüfus sayımını istedi. Malum artık para muslukları kesildi aceleden ne kadar azınlık meydana getirmişiz hasadı bir görelim acelesi ile Arnavutluğa ülkedeki %20’lik sözde Yunan azınlığı tanıması için baskı üzerine baskı yapıldı ve sonuçta Arnavutluk bunlara cevap niteliğindeki sayımı başlattı. Ancak çok konuşulacak bir sayımdı bu. Zira sayımda Arnavutluk yönetimi farklı bir politika izledi.
Nufus sayimi sureci bitti, şimdi “hesaplar” yapılıyor, sonuçlar çıkartılıp hazırlanıyor. Önemli partilerden PDIU-nun taslağa onerdiği iki ek maddenin onaylanmasından sonra tabii. (beklenmedik bir şey olmazsa bu geçerli tabii). PDIU-nun maddelerine göre herkes gerçek ve belgelenecek veriler vermek zorunda. Yoksa kişiler 1 milyon lek ceza ödemek zorunda kalacaklar. Buna ragmen gerçek dışı veriler verilse de, her şey resmi kayıt belgeleriyle kıyaslanacak. Bu artik online sisteminden çok hızlı yapılabiliyor ve sayım sonucunda ilan edilecek veriler de haliyle buna gore duzeltilecek. Yani Yunanistan’dan para almis diye Yorgo olmus Hasan’in biri kendisini Yunan olarak belirlemisse hem 1 milyon lek ceza yiyecek, hem de formda açıkladığı unsur degil, resmi kayıtlardaki millet verisi sayılacak. Bunun icin de Rum azınlığın şak şakçılığını yapan “Omonya” partisi ki oyu çok düşüktür sayımı çoktan boykot etmeye cagirdi zaten. Bunlar millet verileri konusundaki gelişmeler. Din konusunda ise durum farklı olabilir. Ama bu yunan ihtilafı konusunda o kadar onemli değil. Yorgo Yunan olmadıktan sonra kendisini istediği kadar Hıristyan olarak belirtsin, Ortodoks belirtsin fark etmiyor. Zaten boyle Hiristyanlar para olmayinca Müslüman da Yahudi de putperest de olabilecekleri için kayıtlara geçme şansı bulamıyorlar.
Gel gelelim esas dini gelişmelere.
Arnavutluk’ta yahova şahitleri, Protestan misyonerleri ve daha altı yüz kadar misyoner örgütün senelerden beridir bu ülke halkından fason azınlıklar devşirerek cemaat meydana getirdiği ve bolca ekmek yediği malum. Hatta çoğumuza saçma ötesi gelen ve kapı kapı dolaşan “Yahova şahitleri”, “Bahailik” “Ahmediye dini” gibi kimi inançlar bile cemaat bulmak için Arnavutluğa gelmiş ve elleri pek de boş olmadan dönmüşlerdir.
Şimdi sayımda bir de bunu görmüş olacağız. Ülke nüfusundaki Müslüman oranında ne eksildi?
Bir de Arnavutluk hükümetinin büyük bir talihsizlik ile bu sayımda Bektaşiliği ayrı bir din olarak yazma kararı da eklendiğinde Müslüman nüfusun %50 bandının üç aşağı beş yukarısında görünmesi kuvvetle muhtemel.
Hep beraber izleyelim ve görelim. Gelin de çıkın işin içerisinden.
Sonucu ben de merak ediyorum.
Müslüman nüfusun artmasını gerektirecek bu ülkede hiçbir Tebliğ faaliyeti (Müslümanlığı yayma) olmadığına göre karşımıza gelen rakam her halükarda inananları eksilmekte olan ve cemaati hayli budanmış bir dinin yüzdelik kalıntısı olacaktır.
Hemen ilave edelim ki ABD’de “PEW research center” isimli bir kurumun 2009 senesindeki anketine göre Müslüman nüfusu %79,9 olarak yüzdelendirilmiş. Bunu hangi kıstaslar ve değişkenlere göre yaptıklarını bilmiyoruz ancak ülkede %80’e yakın bir kitlenin “müslümanım” beyanında bulunması da bence sayımın sürprizi değil en flaş sonucu olabilir.
Ben yine de bu sayımda Katoliklerin bir sürpriz yapacaklarını ve Tiran’a dikilen yüzlerce kilisenin meydana getirdiği psikolojik ve marka etkisinin gençlerin tercihlerinde bir karşılık bulacağını düşünüyorum. Geçmişin 27 camii ile mamur Müslüman kenti Tiran’da günümüzde 5 camii var. 114 tane de kilise. Ve kafanızı kaldırdığınızda haç bulunan bir kilise göremeyeceğiniz bir semt de yoktur Tiran’da. Ancak kabul edelim ya da etmeyelim Katolik kilisesi, Arnavutluk enteljansiyasında en çok söz sahibi olan, ülke kültür, eğitim ve sosyal hayatında en sistemli ve organize çalışan kurumdur. Dahası ülke insanlarının vergileri ve emeği ile yapılmış olan Hava limanlarına, Hastanelere, Meydanlara ülkedeki bir mezhebin sembolü olan Rahibe Teresa isminin verilmesi hatta bunun “Teresa Ana” şeklinde yazılması dahi ayrı bir tartışma konusu. Ülkede Katoliklik devletçe de üstü kapalı da olsa desteklenen bir olgu, bir fenomen. Rahibe Teresa, İsa figürü, sağda solda sağlık hizmeti veren rahibe afişleri, Arnavutluğun katolik kökenli kişilerinin isminin verildiği sokak adları hep bir imgeyi taze tutmaya yarıyor. Katoliklik. Buna Arnavutların çocuklarına komünizm döneminde “geleneksel ve dini isim yasağı” ile latin ve katolik adları koymalarını da ekler isek geriye bir tek şey kalıyor o da vaftiz olmak ve bir yerlerden takacak haç bulmak. Kaldı ki şehirde haçın gümüşünden bronzuna yüz türlüsünü sokak pazarlarında bir iki eurodan az bir fiyata hatta çeyrek euro kadar fiyatlara kadar rahatlıkla bulmak mümkündür. Taşlısından tutun, seramik olanına, ışıklısından cilalısına ahşaptan, camdan, swarovsky kaplı olana kadar çeşit çeşit ve her yerde.
Gençler sembollere sarılmayı ve buldukları sembolleri takmayı severler.
Biliyorum çünkü jenerasyon olarak fazla uzağında olmadığım zamanın gençlerini iyi tanıyorum.
Sonuç, balkanlara ve hepimize hayırlı olsun.
Saygılar sevgiler.
HABERLER
16 saat önceHABERLER
17 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce