DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Fatih Demircioğlu

Fatih Demircioğlu

14 Şubat 2016 Pazar

    Rusya Güdümlü Sözde Gazeteci

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Makedonya özel televizyonu Sitel’de yapılan bir canlı yayında Gazeteci Dragan Pavloviç Latas 10 Şubat akşamı yayınlanan ana haber bülteninde konuğu ana muhalefet lideri Zoran Zaev’i yalanlamak isterken “Türk gibi yalan söylüyorsunuz” diyerek büyük bir skandala imza atması doğrusu hepimizi şaşırttı ve kızdırdı… Öncelikle, Sitel Televizyonu’nun 10 Şubat’taki ana haber bülteninde Genel Yayın Yönetmeni Dragan Pavlovic Latas’ın yüce Türk Milleti’ne karşı kullandığı kabul edilemez çirkin ifadeyi şiddetle kınadığımızı belirtelim… Makedonya Cumhuriyeti’ni anayasal ismiyle ilk tanıyan ülke olan ve her alanda bu dost ve kardeş ülkeye desteğini sürdüren Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk toplumunu hedef alan bu çirkin ifadeyi üzüntüyle karşıladığımızı tüm Makedonya toplumu bilmelidir… Bu lafı dolayısıyla büyük tepki toplayan Latas geri adım atarak, “kendini rencide olmuş hisseden her Türk’ten özür dilediğini, yaptığının bir gaf olduğunu ve bir daha tekrarlanmayacağını” söylese de bu densiz gazeteci bu kadar ucuza paçayı kurtaramayacağını da bilmelidir…

    KİN VE NEFRET DOLU SÖYLEMLER

    Latas’ın kin ve nefret dolu söylemler konusunda sicilinin temiz olmaması özründeki samimiyetsizliği de ortaya koymaktadır… Daha önce de muhtelif yayınları ve beyanlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yöneticilerine ve Türk’lere karşı hakaret boyutlarına ulaşacak söylemler kullanma cüretinde bulunmuş olan bu kişi derhal görevinden alınmalıdır… Bahse konu şahsın, Makedonya’daki soydaş temsilcilerimizden gelen yoğun haklı tepkiler üzerine, Türk Milleti ve devletinden özür dilemiş olması da bu çirkin davranışı telafi etmekten uzaktır… Bu kişiye üst düzey bir görev olan Genel Yayın Yönetmenliği koltuğunu vermiş olan Sitel Televizyonu’nu da objektif yayıncılık anlayışına ve hukuk çerçevesinde hareket etmeye ve söz konusu şahısla ilgili gerekli işlemleri yapmaya davet etmeyi zaruri görüyoruz… Bu kabul edilemez tutum konusunda Makedonya makamları da harekete geçmelidirler… Ayrıca, Makedonya’daki üç Türk siyasi partisi, Köprü Derneği ve diğer sivil toplum kuruluşları, Makedonya Anayasa Mahkemesi Üyesi Salih Murat ve Üsküp Büyükelçisi Ömür Şölendil nezdinde, tüm Makedonya kamuoyuna Balkanlara barışı ve huzuru getiren Türk Milleti’ne edilen bu hakareti ivedilikle ve şiddetle kınadıkları ve tepkisiz kalmadıkları için teşekkürü borç biliriz… Makedonya’nın içinde bulunduğu siyasi istikrarsızlıktan bir an önce kurtulmasını ve bu ülkenin hızla kalkınmasını isteyenlerin başında Türkiye Cumhuriyeti gelmektedir… Avrupa Birliği ve Rusya’nın paylaşım alanı olarak gördüğü ve baskı uygulayarak kontrol altında tutmak istediği bir ülke konumundaki Makedonya’nın tam bağımsızlığını isteyenlerin başında da Türkiye Cumhuriyeti gelmektedir… Bu tarz nefret söylemlerinin Makedonya coğrafyasında yaşayan halklar nazarında hiçbir karşılık bulamayacağını herkes bilmelidir… Zira Türk Milleti yaşanan  bu talihsiz olaydaki zihniyetin Makedonya toplumunda karşılığı olmadığına inanmaktadır… Bu gibi zihniyetlerin arkasında coğrafyayı, tarihsel ve köklü bağlarından koparmak isteyen Batı ve Rusya güdümlü politikalar vardır… Fitneye malzeme olmadan bu sözde gazetecinin hak ettiği karşılığı almasını istiyor, tüm halklarımızı Batı ve Rusya menşeili fitnelere karşı uyanık olmaya davet ediyoruz…

    Devamını Oku

    Murat Hüdavendigar’ın Hatırası ve Arnavutlar

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Bilindiği üzere, Sultan Murat’ın orduları Balkanlar’da büyük fütuhat yapmış, çoğunluğu Sırplar’dan oluşan Haçlı ordularını Kosova Ovası’nda mağlup etmişti… Fakat bu savaşta Sultan Murat, savaş sonrasında, meydanı gezdiği sırada Milos Obilic adındaki bir Sırp asker tarafından sırtından hançerlenmek suretiyle şehit edildi… Sultan Murat’ın türbesi bugün bu alçak Sırp askerinin isminin verildiği şehir olan Obilic’tedir. 1912 yılında meydana gelen Balkan Savaşı’ndan sonra türbenin bakımını Sırbistan Hükümeti üzerine almış, dolayısıyla 1-14 Mart 1914 yılında İstanbul’da Türkiye ile Sırbistan arasında imzalanan barış antlaşmasının 10. maddesinde, türbenin bakımı ve bununla ilgili masraflar, Türkiye tarafından karşılanacak, denilmişti. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle bu antlaşma yürürlükten kaldırıldı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra, türbe devlet himayesi altına alındı ve 1960-61 yıllarında esaslı bir şekilde onarıldı…1989 yılında I. Kosova Savaşı’nın 600. yıldönümü kutlamaları nedeniyle, Yugoslavya tarafından türbenin ve selamlığın onarımı da projelendirildi. Ancak, onarım türbenin yalnızca badanalanması şeklinde uygulandı…

    SON ONARIM 2005 YILINDA YAPILDI

    Bu geniş çaplı onarım ile türbe bugünkü hâlini almıştır. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı ve Kosova Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın işbirliği ile restorasyon Türkiye’nin finansman desteği ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma türbe, selamlık ve avlunun esaslı bir onarımı şeklinde olmuştur. Ne yazık ki, türbenin sınırları dahilinde olduğu Obilic Belediyesi hem kültürel açıdan şehrin gelişmesini önemsediğini belirtmekte, hem de Sultan Murat türbesine ve eşsiz Osmanlı medeniyeti izlerine rağmen “Obilic” ismini taşıyarak bir “dilemma” yaşamaktadır. Son olarak Türkiye’den Obilic şehrinde Sultan Murat Kültür Merkezi inşa edilmesi için ayrılmış ödeneği reddeden Obilic Belediye Başkanı Xhaferr Gashi, Osmanlı hatırasının canlandırılmasa karşı olduklarını belirten talihsiz bir açıklamada bulundu… Xhaferr Gashi: “Kültür Merkezi’nin ismini Sultan Murat koymak istediklerini öğrendiğimizde bu teklifi de reddetmek zorunda kaldık” diyecekti… Gashi’ye göre birçok Arnavut Kosova Savaşı’nda Osmanlı’ya karşı savaşmıştı ve Arnavutlar bundan gurur duymalıydı… Belediye Başkanı’nın açıklamaları Kosova’nın Geleceği için Birlik Partisi üyesi Teuta Berisha, tarafından da destek gördü… Berisha: “Zaten bir çok işgalci gördük, bir tanesine daha gerek yok” diyecekti…  Kosova Demokratik Ligi Partisi ise, Türkiye’nin teklifini destekleyen açıklamalarda bulundu ve kültürel mirasın geliştirilmesinin yalnızca bir isim anlaşmazlığı yüzünden engellenmemesi gerektiğini belirtti… Kosova Demokratik Ligi’nden Mehmet Krasniqi, “belediye başkanının çifte standart uyguladığını, Gashi tarafından bir çok sokak ismine Kosova’yla karanlık geçmişleri olan Sırpların isimlerinin verildiğini” belirtiyordu… Priştina’daki Türk Büyükelçiliği’nden Baresh Gorica, Obilic belediyesine, Bursa Osman Gazi belediyesinden daha öncede bu gibi projeler için maddi destek teklif edildiğini belirtirken, sırf isim üzerindeki anlaşmazlıktan ötürü projelerin hayata geçirilemediğini üzülerek söylüyordu… Tüm bu yaşananların özeti şudur ki; Kosovalılar medeniyet tercihi konusunda ikiye bölünmüş durumdalar… Bir kısmı hem Sırp zulmünü unutuyor, hem de tarihi inkar edip Osmanlı izlerini silmek istiyor… Diğer kesim ise tarihe sahip çıkmak istiyor fakat çabalar yeterli gelmiyor… Son yıllarda artan aşırı Arnavut Milliyetçiliği, bölge toplumsal kimliğinde çatlaklara sebep oldu… Aşırı milliyetçiliğe kapılıp tarihini ve medeniyetini inkar edenlere son söz kendisi de bir Arnavut olan Mehmet Akif’ten gelsin o halde:

    “Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova…

    Sen misin, yoksa hayâlin mi vefâsız Kosova!

    Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın

    Hani sînende yarıp geçtiği yol “Yıldırım”ın

    Hani asker hani kalbinde yatan Şâh-ı Şehîd

    Ah o kurbân-ı zafer nerde bugün nerde o iyd

    Söyle, Meşhed, öpeyim secde edip toprağını;

    Yok mudur sende Murâd’ın iki üç damla kanı?

    Âh Meşhed! O ne sâhandaki meyhâne midir?

    Kandilin, görmüyorum, nerde şu peymâne midir?

    Ya harîminde yatan, şapkalı sarhoşlar kim

    Yoksa yanlış mı hayır, söyleme, bildim… Bildim!

    Basacak mıydı, fakat, göğsüne Sırb’ın çarığı

    Serilip yerlere binlerce şehîdin sarığı,

    Silecek miydi en alçak neferin çizmesini

    Dürtecek miydi geçen, leş gibi her lîmesini?”

    Devamını Oku