DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3409667-0.29915%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

Psikolog Tuğçe Turhan

Psikolog Tuğçe Turhan

19 Mayıs 2022 Perşembe

    Stanford Ördek Sendromu Nedir?

    Stanford Ördek Sendromu Nedir?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     

    Gölde süzülerek yüzen ördekleri gördü ve sordu çocuk: Nasıl böyle sakin ve mükemmel gözüküyorlar?

    Cevap verdi adam: Altta deli gibi ayak çırpıyorlar.

     

    Kişilerin istedikleri duygu ya da başarıları yeterince çaba göstermeden elde etmiş gibi göstermesine “Stanford Ördek sendromu” adı verilmiştir. Ördekler, yüzeyde çabasızca sürükleniyor gibi görünse de suyun altına aslında daha dikkatli baktığınızda, bacakları onları ayakta tutmak adına hızlı hızlı hareketlerde bulunmaktadır. Ördeklerin yalnızca yüzeyde kalan sakinliğinin altında, hedefledikleri yöne ilerlemek adına gösterdikleri çok daha fazla emek vardır.

    Diğer insanların hayatı hemen hemen hepimize dışardan baktığımızda bu hissi uyandırabiliyor. Özellikle günümüzde sosyal medyanın bu kadar aktif olarak hayatımıza girmesiyle bu daha da arttı. “İnstagramda herkes çok mutlu. Ne güzel geziyorlar. Birbirine çok âşıklar. Bir de bana bak hayatım hiç de öyle değil. ” gibi cümleleri çokça kurar olduk. Ama gerçekte işin aslı ne? Herkes çok mu mutlu? Ya da herkesin ilişkisi çok mu mükemmel? Belki görünen kısmı bu. Kimsenin hangi yollardan geçtiğini bilmiyoruz. Oraya gelebilmek için ne kadar emek harcadılar? Mutlu olmak için nasıl savaşlar verdiler?

    Gezebilmek için ne kadar zaman çalışmaları ve para harcamadan birikim yapmaları gerekti? Ya da bu insanlar gördüğümüz kadar mutlu mu? Kendimize bu soruları sormalıyız. O insanları gördüğümüz zamanın haricinde bir yaşantıları var. 30 saniyelik instagram storysi ya da 2-3 saat birlikte otururken gördüklerimiz ne kadar gerçek? Yanımızda çok mutlu oturan çiftin kapalı kapılar arkasında ne gibi sorunları var? Ya da gezerken story atmış insanlar orda olmaktan ne kadar mutlu? Bunu 30 saniyede ya da 2-3 saat oturarak nasıl anlayabiliriz. Herkesin sorunu kendine büyüktür. Kimse bir diğer insanın o sorunda ne kadar zorlandığını bilemez. Bizim için ufak olan sorun bir başkası için çok büyük ve çözülemez olabilir. Dışardan gözükenle içerde olan her zaman çok farklıdır.

    Her sorun her insanda aynı etkiyi bırakmaz. Yansımalar her zaman birebir aslının aynısı değildir. Aslında dünya tümüyle öznel yargılarımızla dönüyor. Her şeyi sadece kendi algımız, kendi yaşam tarzımızın oluşturduğu fikirler doğrultusunda yorumluyoruz. Mesela herkesin acı eşiği farklıdır. Birinin acı eşiği yüksekse onun eli yandığında hissettiği acıyla diğer acı eşiği düşük insanın elini sadece hafifçe çarpması beyinlerinde eş değer bir acı seviyesi oluşturabilir. Ölümle birini kaybeden biri için sevgilisinden ayrılmak atlatılabilir ve hafif bir acı olabilir ancak ölümle bir kayıp yaşamamış biri için sevgilisinden ayrılmakla ölümle birini kaybetmenin acısı eşittir. Güzellik tamamen özneldir. Siz renkli gözlü birini güzel, yakışıklı bulurken ben kahverengi gözlü insanları güzel bulurum.

    Bu durumda renkli gözlü birine siz güzel ben çirkin derim. Burda önemli olan sizin kendinizi bütün olarak sevmeniz. Eğer siz kendinizi her halinizle seviyorsanız insanlarda sizi sevecektir. Siz tek başınıza içsel mutluluğu yakalayabilirseniz eğer o zaman başkalarının hayatı sizi etkileyemez.

    Kendi hayatlarımızı başkalarının hayatlarıyla kıyaslamamalıyız. Kıyas her zaman kendimizle olmalı. Dünkü sen ve bugünkü sen arasında kıyas yaparsak ileriye dönük bir gelişim sağlayabiliriz. Ama kıyas B kişisiyleyse ileri dönük bir gelişme sağlamak şöyle dursun sürekli gerilemeye başlarız.

    Çünkü Dünya’da 7 milyar 924 milyon insan var ve bu da şu demek Dünya’da 7 milyar 924 farklı yorumlama şekli var. Kıyasımız başkalarıysa asla tatmin olamayız. Unutmayın görünenin her zaman arka yüzü vardır.

    PSİKOLOG TUĞÇE TURHAN
    tugceturhan94@gmail.com

    Devamını Oku

    SÜREKLİ YORGUN HİSSETMENİN 6 NEDENİ VE ÇÖZÜMÜ

    SÜREKLİ YORGUN HİSSETMENİN 6 NEDENİ VE ÇÖZÜMÜ
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Psikolog Tuğçe Turhan

    Kendini yorgun hissediyorsun ve bunun nedenini bilmiyor musun? Kronik yorgunluğa bir dizi farklı faktörler neden olabilir. Genellikle kötü beslenme, dehidrasyon eksikliği, kötü uyku alışkanlıkları gibi şeyler söylenir. Ama ya sorun fiziksel sağlığın değilse ya sorun zihinsel sağlığınla ilgili ise; ya sorun tamamen psikolojikse… Bu yazımda öncelikle 6 olası psikolojik nedeninden bahsedeceğim. Daha sonra da en önemli kısmı, hayatımızın canlılığını yeniden kazanmamıza yardımcı olabilecek 6 adımı anlatacağım. Eğer bu psikolojik nedenler sende var ise anlatacağım bu 6 adımı uygulayabilirsin.

    Hayattan Bunalmak
    Şu anda hayatınızda zor bir dönemden mi geçiyorsunuz? Sevdiğiniz bir kişinin ölümüyle baş etmek, bir ilişkinin sonu, alışılmadık bir ortama uyum sağlamak, parasızlık, okul hayatındaki zorluklar, gelecek kaygısı gibi. Bunlarla başa çıkmak ne demek; üzerimizde çok fazla baskının olması demek öyle değil mi? Çok fazla karar verilecek uygulanacak şeyiniz olması demek. Katılmanız gereken çok fazla görev ve sorumluluklar var ve siz artık nefes alacak yeriniz yokmuş gibi hissediyorsunuz. Tam bir zihinsel çöküşten birkaç santim uzakta olduğunuzu hissediyor gibisiniz. Belki de halihazırda çöktünüz.
    Zehirli Bir Ortamda Olmak
    Ailen neredeyse birbiriyle hiç geçinemeyen bir aile mi? Veya sorun arkadaşlarındadır; senden faydalandıklarını düşünüyorsundur. Bütün arkadaşların senin iyiliğini düşünmeyen sadece kendi çıkarlarını düşünen insanlar mı? Belki de seni bitkin düşüren patronundur. Seni artık iş ile yaşam dengesinin olmadığı bir noktaya kadar mı çalıştırıyor? Toksik bir ortamda olmak zihinsel sağlığınızı riske atar ve sürekli olarak enerjinizi tüketir.
    Sürekli Endişeli Olmak
    Aşırı düşünmekten mustarip misin? Aklında sürekli geçmişin pişmanlıkları, üzüntüleri ya da gelecek kaygısıyla mı meşgulsün. Anksiyete bozukluğuna sahip olan kişiler de bundan mustarip olmak çok olasıdır; yorgun ve bitkin hissetmek. Çünkü beyinleri her zaman savaş ya da kaç modunda olur. Her şeyin korkunç bir şekilde yanlış olacağını varsayarak tüm yollar üzerinde aşırı düşünmeye gidiyorsunuz.
    Depresyonda Olmak
    Kronik yorgunluk; bir kişinin depresyon tanısı alması için, temel kriterlerden biridir. Depresyonda olduğunuzda hiçbir şey yapmak istemezsiniz. Bu en sevdiğiniz şey bile olsa. Artık bir şey yapmanın, amaç edinmenin nasıl bir şey olduğunu merak eder hale gelirsiniz. Bütün gün uyuyup dinlenmiş bile olsanız, bitkin ve halsiz hissedersiniz. Her konuda isteksiz, sürekli mutsuz, odaklanma zorluğu çekiyor ve unutkanlık yaşıyorsanız; depresyonda olabilirsiniz.
    Sürekli Stresli Olmak
    Derslerden iyi not almak için çalışma konusunda stres mi yaşıyorsunuz? Önemli bir dersin teslim tarihini yetiştirmek için ya da bir projeyi mükemmel bir şekilde yapmak için stres yaşıyor olabilirsiniz. Yüksek düzeyde strese sürekli ve uzun sürede maruz kalma, duygusal ve zihinsel yorgunluğun önde gelen nedenlerinden biridir. Araştırmacılar, aşırı derecede kortizon ve adrenalinin sizi zamanla yıpratabileceğini zaten buldular. Sürekli stres altında olduğumuzda bağışıklık sistemimize bir savaş açılır ve stres bağışıklık sistemimize saldırır. Bu da çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına ve dış etkenlere açık hale gelen bir vücuda sahip olmamız anlamına gelir.
    Kendini İhmal Etmek
    Doğru beslenmeyi bırakırsan, nerdeyse hiç uyumazsan ve kendini susuz bırakırsan fiziksel olarak iyi bir formda olamazsın. Tabi sadece buda değil sevdiğiniz keyif aldığınız şeyleri yapmak için kendinize yeteri kadar zaman ayırıyor musunuz? Ama en kötüsü kendinizle olan bağlantıyı kaybettiniz mi? En son ne zaman kendinize nasılsın dediniz?

    Hayatınızın Canlılığını Kazanmanıza Yardımcı Olacak 6 Adım

    İdeal Hayatınızı Resmedin
    Seveceğinizi hayal ettiğiniz bir hayat var mı? Bu anında hayâl edebileceğiniz bir resim olmayabilir. İdeal yaşam tarzı hakkında düşündüğünüzde, yaşamak istediğiniz hayatın aklınıza gelen yönlerini anlamak için kendinize zaman verin. Aynı yerde ama farklı bir zihinsel duruma sahip bir yaşam mı? Yoksa tamamen farklı bir fiziksel çevre hayal ediyorsunuz? Neyi idealleştirirseniz hepsini tek tek not edin. Bunu yaparken gerçekleştirebileceğiniz gerçekçi hedefler oluşturun ve bu hedefleri basamak basamak en ince ayrıntısına kadar not edin. En alt basamaktan en üst basamağa doğru hedefleri tek tek ele alarak gerçekleştirmeye çalışın. Burda en önemli faktör gerçekçi hedefler belirlemenizdir. Eğer ütopik hedefler koyarsanız başaramadığınızda daha da kötü bir ruh haline bürünebilirsiniz.
    En Çok Zevk Aldığınız Hayata Dönüp Bakın
    Kimse doğar doğmaz hayattan yorulmaz. Şimdi arkana bak hayatını dolu dolu yaşadığın zamanları düşün. Ayrıca o zamanlar yaptığınız aktiviteleri de düşünün. Belki unuttuğunuz, atladığınız farklı bir tutkunuz olabilir geçmişte ve o zamanlar hayatınızı değerli kıldığınız değerleri yazın. Başta bunları tekrar yapmak size zevk vermeyebilir ancak zamanla tekrar eski zevkinize kavuşacaksınız. Nasıl tembelleşmeye başladığımızda yapmadıkça yapamaz hale geliyorsak bu durumda aynıdır. Yaptıkça zevk alma oranınız artacaktır. Pes etmeyin.
    Şu an Hayatınızda Neler Eksik?
    Az önce bir liste yaptık. Hayatından keyif almadığın için, muhtemelen bu listenin farkında değilsin. Ama daha yakından bak. Belki de bu faktörleri uzaklaştıran sensin. Durum ne olursa olsun hayatınızda eksik hissettiğiniz şeyleri mutlaka listeleyin. Listenizi; hayatınızı daha iyi bir hâle getireceğini düşündüğünüz şeyleri, sahip olacak şekilde düzeltin. Ve unutmayın ki aslında kimse çabalamadan emek vermeden kolay yoldan hiçbir şeye sahip olamıyor. Önemli olanda kendi çabalarımızla sahip olduğumuz şeylerdir. Emek verilen her şey her zaman daha değerlidir.
    Kontrolünüzde Olan Şeyleri Vurgulayın
    Bu noktada hayattan ne istediğinizi, neye sahip olduğunuzu ve neyin eksik olduğunu biliyorsunuz. Doğal olarak hayatınızı düzeltmenin bir sonraki adımı nedir? Eksik olan şeyleri eklemektir. Genellikle hayatlarımızı iyileştirmeye çalışırken, yapmak olduğumuz şey; olumsuz olana yönelmek olur. Bu yüzden bizi neyin daha iyi hissettireceğini bulmak yerine olumsuzlukları işaret ediyor ve onları ortadan kaldırıyoruz. Bu size üstün başarı sağlayacaktır. Hayatımız ne olursa olsun bizim kontrolümüzdedir. Belki başımıza gelen şeyler bizim kontrolümüz dışında gibi gelebilir ancak başımıza gelen şeyle savaşma ya da kaçma, kabullenme tamamen bizim kontrolümüzdedir. Ne yapacağımızın kararı bizim elimizdedir. Neden olduğuyla ilgilenmemelisiniz. Artık oldu bunu kabul edip bundan sonra ne yapabileceğinize odaklanmalısınız.
    Kontrolün Sizde Olmayan Alanlarda Çaba Gösterin
    Listenin en zor kısmı; kontrolün sizde olmadığını düşündüğünüz yerdir. Bir şehre taşınacak paranız olmayabilir. Sevdiğiniz birini kaybetmiş olabilirsiniz. Durum ne olursa olsun her zaman ikinci seçenek olduğunu unutmayın. Her zaman elinizde olan ikinci en iyi seçeneği bulabilirsiniz. Bu zaman alan bir adımdır. Kendinizi ikna etmeniz, fikirle yetinmeniz ve onu başarmak için çalışmanız gerekmektedir. Kabul bunun en kolay yoludur. Kabulden sonra bu adım gelir.
    Hedef Belirleyin
    Hayattan yorgunluğunuzun bir işareti de dört gözle bekleyeceğiniz bir şeyinizin olmaması olabilir. Tahmin edin bunu düzeltmek için kontrol kimde? Tabi ki sizde. Gerçekten düşünün. Hedeflerim ne? Amacım ne? Varoluş amacım ne? Misyonum ne? Sürekli başarmaya çalıştığınız bir şeyi başarmakta yeteri kadar hedefiniz yoksa amaçsız bir hayat yaşıyorsunuz demektir. Bu yüzden kendimize hedefler koymalıyız. Bunlar hayata pozitif bakmamızı sağlayabilir. Hedeflerinizi her zaman basamak basamak belirlemelisiniz ve hedeflerinizi koyarken gerçekçi olmalısınız.

    Tüm bu adımların yanında ek olarak düzenli uyanmaya dikkat etmelisiniz. Biyolojik saatimiz 25 saattir. Gün ise 24 saat. Her sabah alarmla aynı saatte kalkmazsanız eğer her sabah 1 saate yakın bir gecikmeyle kalkmanız çok olasıdır. Her sabah düzenli uyandığınızda bir süre sonra daha enerjik kalkacaksınız ve bu gününüzü etkileyecektir. Gün içinde mutlaka en az 45 dakika yürüyüş yapmak, sabah kahvaltı yapmak ve erken kalkmak da daha dinç daha sağlıklı hissetmenize neden olacaktır.

    Devamını Oku

    Ruh Sağlığınız İçin Yapabileceğiniz 4 Aktivite

    Ruh Sağlığınız İçin Yapabileceğiniz 4 Aktivite
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Psikolog Tuğçe Turhan
    tugceturhan94@gmail.com

    .
    Kişinin kendine zaman ayırması ve kendiyle geçirdiği vaktin kıymetli hale geldiği bu dönemlerde, sizlere ruh sağlığınız için yapabileceğiniz 4 güzel aktiviteyi söyleyip açıklamaya çalışacağım. Depresif hallere, monotonluktan kuruyan hayatlara, yalnızlık depresyonlarına son! Bu 4 aktivitenin ruh sağlığınıza getirisi tahmin ettiğinizden daha fazladır. Güzel bir etiketle de başladığımız bu yazımıza, aktiviteleri sırasıyla yazmaya başlayabiliriz.

    1) Kitap Okumak

    Çoğunuzun bildiği ve araştırdığı gibi kitap okumak stresi azaltır. Okuduğunuz kitapların size kattıklarını gördüğünüzde mutluluktan havaya uçacak zamanınız olmayacak bile çünkü daha fazla okumak isteyeceksiniz. Kimine göre okuma eylemi alışılması gereken bir durum olsa da kimine göre de zevk meselesidir. Buna karar verecek olan sizsiniz, öğrenmeyi ve araştırmayı seven bir kişiliğiniz varsa bu durum size yatkın olan en iyi aktivite sayılabilir. Ruh sağlığınızı her açıdan olumlu yönde etkileyen bu durum, iç huzurunuzu yakalayabilmenizde ki temel unsurlardan birisidir. Diğer durumlarda kendinize daha farklı sebepler seçerek kitap okuyabilirsiniz. Kategori seçip, size yatkın yazıları ve kitapları okuyabilirsiniz. Unutmayın ki, ruh sağlığınız, hayatınızın konforu için çok önemli bir unsurdur.

    2) Yürümek

    Yürümek değince, aklınıza dünyayı turlamak gelmesin, varsayalım ki perişan bir ruh hali içindesiniz, kendinizi şartlamadan üstünüzü giyinip yarım saat bir gezintiyle, rahatladığınızı hissedeceksiniz. Yürümenin ruh sağlığınız için ne kadar önemli bir rol sağladığını göreceksiniz. Bu gezintileri her gün yapmaya başlayınca, gününüzün daha huzurlu ve sempatik bir hale geldiğini hissedebilirsiniz. Bu durum sizi rahatlatabilecek en basit aktivitelerden birisidir. Odak noktanızın da gelişmesinde yardımcı olabilecek bir durumdur.

    3) İngilizce Öğrenmek

    İngilizce öğrenmenin ilk olarak faydalarından birisi, özgüvendir. Farklı bir dil bilmenin ayrıca bir özgüveni olduğunu söylememiz gerekiyor, bu durumda ruh sağlığımıza olumlu yönde etkiler bırakır. Günlük bir saat çalışmanız takdirinde, gayet güzel sonuçlar çıkartılabilir. Disiplinli olup zamanınızı boşa harcamadığınızın farkına vardıktan sonra da mutlu olduğunuzu göreceksiniz, bir yandan da İngilizce öğrenmenin size kattıklarını gördükçe ve hissettikçe kendinize olan saygınız artacaktır. Öz saygınızı ve öz farkındalığınızı geliştiren, size özgüven ve mutluluk katan bir durumu neden yapmayasınız ki.

    4) Diksiyon Çalışmak

    Diksiyonunuzu en iyi hale getirmek sizin elinizde. İletişimin kadar olduğunu sende biliyorsun, peki hala neden çalışmaya koyulmuyorsun? Diksiyonunuzu geliştirmeniz için yapmanız gereken birçok egzersiz bulunuyor. Egzersizlere kısa bir süre geçtikten sonra alıştığınızı hissedeceksiniz ve bu durumda eğlenmeye başladığınızı görmüş olacaksınız. Bu durum, vazgeçilmez bir huy olmaya başladıktan sonra iletişiminizi kat kat geliştirmeyi başarmış olacaksınız. Böylelikle insanlarla kurmuş olduğunuz ilişkilerin daha kuvvetli ve bilinçli olduğunu göreceksiniz. İletişiminse ruh sağlığınıza faydaları bilimsel olarak kanıtlanmış bir durumdur.

    Devamını Oku

    Ruhunuzdaki Huzuru Keşfetmenin Yolları

    Ruhunuzdaki Huzuru Keşfetmenin Yolları
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     

    İnsanlar günlük zorunluluklarından, sorumluluklarından, iş ve aşk hayatlarının zorluğundan dolayı, kendilerini bunaltıp, zaman zaman kendilerini stresli ve hüzünlü hissedebiliyorlar. Bu durum, hayatın zorluğuna bağlansa da düşünce yapınız ve olaylara bakış açınızla alakalıdır. Kişinin ruhundaki huzuru keşfetmesinin yollarından bahsetmeden önce birkaç söylemde bulunmak istiyorum. Kendinizi ne kadar tanıyorsunuz? Bu soruya ne kadar çok kelimeyle cevap verebilirdiniz açıkçası merak ediyorum. Kendini bilmek eylemini harekete geçirdiğiniz sıra, ruhunuzun içinde olan bitenlerden haberdar olmaya başlarsınız. Kendinizle alakalı, kendinize sorular sormaya ve onların cevabını almaya başladıktan sonra iç huzuru yakalayabileceğinize şüpheniz olmasın. Ruhunuzdaki huzuru keşfetmenin birçok yolu vardır.

    Duygusal boşlukta ve depresyondayken bile fark edebileceğiniz yollardan bahsediyoruz.

    1. Çevreni Keşfet: Çevreni kelimesinin size sınırlı geldiğine eminim. Bu kelimeyi evrenselleştirip, dünyayı keşfetmeniz gerekiyor. Her şeyin sizin elinizde olduğunu unutmayın. Beyninize yön veren, düşüncelerinizi kendinize itekleyen ve düğüm atmaya çalışan kendinizsiniz. Bir şeyleri keşfetmenin güzelliğini yakaladıkça daha fazla keşfetmek isteyeceksiniz. Çevrenizi ve kim olduğunuzu keşfettiğinize huzur için çok büyük bir adım atmış olacaksınız. Kendini keşfeden insan ne istediğini bilir ve buna ulaşmanın yollarını aramaya başlar.
    2. Anı Yaşa: Anda kalmak bazı insanlara zor gelebilir. Aradığınız huzur belki de anın içinde saklıdır. Odak noktanızı şimdi olarak belirlerseniz, kaygılarınızdan ve stresinizden kurtulabilirsiniz. Geçmişi değiştirmeniz elinizde değil, geleceğe dair uğraşlar yapabilmek için, anda kalıp odağınızı bozmamanız gerekiyor. Bu durumun size katacağı birçok doğrusu olacaktır. Huzurun en farkında olanı, andır. Bir düşünür şöyle der ‘Sorun çözülebilecekse eğer endişeye gerek yoktur. Eğer çözülemiyorsa da endişenin bir yararı yoktur.’ Anda kalmak için küçük bir egzersiz tavsiyesinde bulunabilirim. Düşüncelerle veya geçmiş ve gelecekle boğuştuğunuzu fark ettiğiniz anda camı açın ve dışardaki sesleri en ince ayrıntısına kadar analiz edin. Sessiz bir yerdeyseniz etrafınızdaki eşyaların tüm detaylarını inceleyin. Bu sizi ana döndürecektir. Ve düşüncelerinizi erteleyin. Sabah saatleri ise bunu akşam 8’de düşüneceğim şeklinde kendinize randevu verin.
    3. Oku ve Öğren: Okumak ve okudukça bir şeyleri öğrendiğinizi görmek, sizi mutlu eder. Bu durum, stresinizi ve kaygılarınızı azaltır. Okumak insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biridir. Öğrenmek ise, var olduğundan bile habersiz olduğunuz bir bilginin beyninize işlediğini anladığınızda, içinizde ki huzuru görmenizi sağlar. Ayrı bir özgüveninin olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Ruhunuzdaki huzuru keşfedilmeniz için, okumanız ve öğrenmeniz gerekir. Okudukça varlığımıza dair fikirlerimiz olur, öğrendikçe ise, kendimize dair yorumlarımız oluşur.
    4. Meditasyon Yapmak: Meditasyon yapmanın, iç huzur getirdiği bilinmektedir. Stresi ve kaygıyı azaltan bu durum, kişinin öz farkındalığını da güçlendirmesini sağlar. Öz farkındalığının yanı sıra, sakinlik ve odaklanabilme yetinizi de geliştirir. Meditasyonun, bilimsel olarak kanıtlanmış sağlık açısından birçok faydası bulunmaktadır. İçinizdeki huzuru keşfetmenin yollarından birisidir. Ufak nefes egzersizleri de yapabilirsiniz. Bunun içinde küçük bir egzersiz bırakıyorum sizlere ?

              GEVŞEME EGZERSİZİ (OTOHİPNOZ YÖNTEMİYLE)

    Öncelikle güzel bir enstrümantal müzik seçin. Rahatça uzanabileceğiniz bir yer bulun. Uzanın. Ayaklarınız birbirinden ayrık, eller vücudunuzun yanında olsun. Gözleriniz kapalı. Yukarıdaki nefes yavaşlatma egzersizini 4-5 dakika kadar uygulayın. İyi ve güzel olan her şeyi içeri, kötü ve öfkelendirici her şeyi dışarı diye düşünmeye devam edin. Hem nefes egzersizinizi yapın hem de içinize iyi ve güzel olan her şeyi çektiğinizi hayal etmeye çalışın. Bu arada vücudunuzun tüm ana bölümlerini gevşetmeniz gerekiyor. Bunun için sırayla sıkma gevşeme işlemi yapmalısınız. 

    Eller ve Kollar

    Önce sağ elinizi yumruk yapıp içindeki tüm kasları hissetmenizi istiyorum. Yumruğunuzu iyice sıktığınızda kolunuzun içindeki tüm kasları hissedercesine kol kaslarınızı da gerginleştirmenizi istiyorum. İyice sıkın. Bekleyin. 7-8 saniye kadar bu şekilde bekleyin. Şimdi yavaşça avucunuzu açın, elinizi ve kolunuzu gevşetin. Biraz önceki sıkı ve gergin haliyle gevşettikten sonraki hali arasındaki farkı hissetmeye çalışın. Şimdi aynı işlemi sol el ve kol için tekrarlayın. Tüm bu sıkma gevşetme işlemini yaparken burnunuzdan derin nefes çekin içinizde 7-8 saniye beklettikten sonra ağzınızdan yavaş yavaş nefesinizi verin. 

    Ayaklar ve Bacaklar

    Sağ bacağınızı güzelce gerginleştirin. İçinizde tüm kasları hissetmenize yetecek kadar gergin hale getirin. Sağ ayağınıza da aynı işlemi uygulayın. Birkaç saniye bekledikten sonra yavaşça gevşetin. Biraz önceki sıkı ve gergin haliyle gevşettikten sonraki hali arasındaki farkı hissetmeye çalışın. Şimdi aynı işlemi sol bacak ve sol ayak için uygulayınız.

    Kalçalar

    Şimdi de kalçalarınızı gerin. Öylece tutun. Gerginliği hissedin. Gerginliğin üzerinde yoğunlaşın. Gevşeyin ve gerginliğin gitmesine izin verin. Kalçalarınızı tekrar gerin. Gerginliğini hissedin. Gevşeyin. 

    Ağız ve Yüz Kasları

    Yüzünüzü iyice sıkın. Sanki sıkı bir kavanoz kapağını açmakta zorlanıyormuşsunuz gibi yüzünüzü iyice gerin. Ağız ve çenenizi de bu gerginliğe ekleyin. Şimdi yavaşça gevşetin. Gergin durumla gevşek durum arasındaki farkı hissetmeye çalışın. 

    • Neredeyse 15 dakikadır doğru nefes alıp veriyor, bedeninizin tüm gergin kaslarının gevşemiş haliyle yeniden tanışıyorsunuz. Burnunuzdan derin nefes almaya, onu içinizde bir süre tutmaya ve ağzınızdan yavaşça vermeye devam ediyorsunuz.

    Şimdi sizinle güzel bir yolculuğa çıktığımızı hayal edin. Bembeyaz bulutlar, masmavi gökyüzünde harika bir yolculuk yapıyoruz. Neresi olduğu hiç önemli değil. Önemli olan bu hayal ülkesinin sizin istediğiniz bir yer olması. Dilerseniz çarşaf gibi bir deniz, isterseniz yemyeşil bir manzara. Nereye istiyorsanız oraya gittiğimizi hayal edin. 

    Sizinle birlikte hayal ülkesine gidiyoruz. Tam da olmak istediğiniz yerdesiniz. Her yer harika, gökyüzü… çiçekler… Kulağınıza gelen melodi arasında ruhunuza üfleyen nehir sesleri. 

    Burnunuzdan derin nefes almaya, içinizde tutup ağzınızdan vermeye devam ediyorsunuz. Gözleriniz kapalı. Hiç açmıyorsunuz.

    Bu hayal ülkesinde kızgınlıklara, öfkelere, strese, kötü olaylara yer yok. Öyle mutlu, öyle neşelisiniz ki… 

    Günlük hayatınızda stres ve agresiflik yüzünden konuşamadığınız, yapamadığınız her şeyi burada yapabildiğinizi hayal edin. Bu duyguların hiç olmadığı bu ülkede güzel bir tur atın. 

    Bu yolculuk boyunca hayalinizde bazı senaryolar yazın. Örneğin, streslendiğiniz için huzurla yapamadığınız şeyleri yapın. 

    Burnunuzdan derin nefes alarak, içinizde tutup ağzınızdan vererek nefesinizi kontrol ederken ortalama 10 dakika kadar hiç streslenmeden çok tatlı tecrübeler yaşatın kendinize. Günlük hayatta yapamadığınız her şeyi bu ülkede yapın. 

    Derin derin nefes alıp verirken, bu harika ülkenin güzel bir kuralıyla karşılaşıyorsunuz. Gelirken dışarıda bıraktığınız stres ve öfkenizi, giderken yanınızda götürmeyeceksiniz. 

    Öfkesizliğe, stressizliğe, stres ve öfkenizi kontrol edebileceğinize odaklanacaksınız. 

    Hayal ülkesinin tüm güzellikleri içeri, günlük hayatın tüm stres ve öfkesi dışarı.

    Burnunuzdan 15-20 kez derin nefes alıp verdikten sonra yavaşça gözlerinizi açın. Acele etmeyin. Gözlerinizi açtıktan sonra ayağa kalkmak için de acele etmeyin. Gevşek ve huzur içinde kulağınıza gelen müziğin keyfini çıkarın birkaç dakika. Ve yavaşça ayağa kalkın. Günlük hayatınıza güven içinde dönün. ?
    5. Spor Yapmak: Sporun ruha ve bedene birçok yararı bulunur. Mutluluk hormonu da sağlandığı bilinir. Bunların yanında kendinize olan saygınızın geliştiğini hissedersiniz. Spor yapmanın birçok kişiye olumlu yönde etkileri olmuştur. Kendinizi fark etmenizde yardımcı olabilecek bir durumdur. Öz farkındalığınızı kat ve kat aşacağınızdan emin olabilirsiniz.

                                                                           

    Psikolog Tuğçe Turhan
    tugceturhan94@gmail.com

    Devamını Oku

    Cimri Muhacirler!

    Cimri Muhacirler!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Psikolog Tuğçe Turhan
    tugceturhan94@gmail.com

     

    Göç eden toplumlarda gensel olarak aktarılan göç travmaları bulunur. Önce gelin bir göç psikolojisi neymiş ona bakalım. Osmanlının dağılmasından sonra gelişen göç sürecindeki Balkan Türkleri uzun yıllar geldikleri yerlerde de gittikleri yerlerde de hep yabancı olarak algılandılar. Kendi ülkelerinin topraklarında olmalarına rağmen ülke halkı tarafından yabancı gibi karşılandılar. Belki de bu yüzdendir ki göç eden Balkan Türkleri genelde toplu şekilde yaşarlar ve hala eski geleneklerini göreneklerini sürdürürler. Çünkü geldikleri yerde hemen kabul görememişler ve toplumla kaynaşamamışlardır. Bu da onların asimile olmasının önünü kesmiştir. Göçle birlikte atalarımızda birçok travma kalmıştır ve bunlar bazı karakter özelliklerine yansımıştır. Göç travmalarıyla değişen karakteristik özellikler ve psikolojik rahatsızlıklar genden gene aktarılır.

    3.kuşak mübadillerde bile hala göçün izlerini görmek mümkündür. Anksiyeteye daha yatkın olurlar, her şeyi garantilemek isterler, genelde kenarda belli bir birikimleri yoksa huzursuz olurlar, eskimiş eşyaları atamaz saklamak isterler. Bunlar onlara dedelerinden geçen gensel özelliklerdir. Çünkü dedeleri evlerini, hayatlarını bir anda bırakıp göç etmek zorunda kalmışlardır ve geldikleri yerde sıfırdan bir hayat kurmuşlardır bu da onları ister istemez daha garantici ve anksiyeteye yatkın yapmıştır. 3.kuşak bir mübadil olarak en çok duyduğum soru cimri misin? Yaşadığım şehrin halkı mübadilleri cimri olarak değerlendirir. Oysa ki cimri değillerdir gereksiz harcama yapmak onları korkutur çünkü genlerindeki kodlama yarın ne olacağı belli olmaz paranı kenara koy diye bağırır onlara. Dedelerimizde göçün travmasıyla oluşmuş bu tutumluluk 3.kuşak olan biz mübadillere de yansımıştır. Her ne kadar rahatta yaşasak o göç olayını yaşamasak da biz de bir miktar tutumluyuz. Bunun yanı sıra yer değiştirmek bizi korkutur. Üniversite için, çalışmak için, yaşamak için ailelerimizin yaşadığı şehirden başka bir şehre gitmek bizim için ‘geçmişinde göç olmamış insanlara’ göre daha zor ve korkutucudur. Aynı şekilde farklı gelenek ve görenekleri kabul etmek de bizim için zordur. Çünkü hep bir arada asimilasyona kapalı şekilde yaşamışızdır.

    Belki de dedelerimiz gelenek ve göreneklerimizi unutmamızdan korktukları için bizi böyle yetiştirmişlerdir bilemeyiz. Büyük dedem göç ettikten sonra memleketteki akrabalarıyla mektuplaşırken deniz kenarına yerleştiğimizi söylediğinde ‘Desene be Gaziler köyü de gitti.’ Demiş amcası. Onlar hep özlerinden kopmaktan çok korkmuşlar ve bu da bize aktarılmış o yüzden farklı kültürlere hala çok kolay alışamıyoruz ve yadırgıyoruz.

    Devamını Oku