Bu hafta Muradiye Dergisi ve “Ailemiz Özel Sayısı” hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. Muraş Öğretim Kurumları ile Muradiye Vakfı’nın Türk kültürüne katkı amacıyla çıkardığı “Muradiye Dergisi” üç ayda bir yayınlanmaktadır. Genel Yayın Yönetmenliğini Pervin Ayşe Yaşa’nın yaptığı dergi 20. sayıya ulaşmaktadır. Üç ayda bir yayımlanan derginin her sayısı birbirinden farklı ve özel konularıyla gündeme gelmektedir. Derginin eski sayılarını okuma fırsatım olmadı. Bu sayısını göz önünde bulundurduğumuzda hacimce büyük, içerik olarak da dolgun yazı ve kalemlerden oluşması hemen dikkat çekmektedir. Derginin görselleri ise daha iyi anlaşılmasına yönelik çok güzel renk katmaktadır.
5 BÖLÜMDEN OLUŞUYOR
“Ailemiz Özel Sayısı” beş bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Babalar ve Kızları, ikinci bölümde Babalar ve Oğulları, üçüncü bölümde Anneler ve Kızları, dördüncü bölümde “Anneler ve Oğulları” son bölümde ise çoğunluğu uzman akademisyen ve yazarların aile, okul, öğrenci vs. gibi alanlarda yazmış olduğu makaleler bulunmaktadır. 272 sayfalık dergide fotoğraf, mülakat, şiir, karikatür, yazı ve makaleler arasındaki denge iyi kurulmuş. Bahsedeceğim öngörüm ne kadar doğrudur bilmiyorum. Tecessüsü zayıf olanların dahi derginin görsellerini karıştıracağını tahmin ediyorum. Onlarca yazı ve yazarın tamamından maalesef bahsedemeyeceğim. Ancak birkaçına değinebileceğim.
Ümit Meriç ile fikir işçisi Cemil Meriç hakkında yapılan mülakatta daha çok baba kız arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiş. Kızı ilkokul üçüncü sınıftayken Cemil Bey kör olunca Ümit Hanım babasının ölümüne kadar kendisine kitap okur. Bu durumu şöyle anlatır: “Dokuz on yaşlarında başlayan bu okumalar babamın vefatına kadar devam etti. Yüz binlerce sayfa okudum sanırım. Fakat bu fikrî bir idmanın yanında bazı fizikî rahatsızlıklara sebep oldu. Düşünebiliyor musunuz, günde on saat nefes alıp vermeyi burun deliklerinizden yapmıyorsunuz, ağzınızdan yapıyorsunuz. Normal bir nefes alışverişini sadece uykuda yapıyordum, çünkü onun dışında sürekli babama okuyordum. Tabii okurken burun kapanıyor. Sürekli okuduğunuz için ağızdan da sağlıklı bir nefes alıp verme olmayınca ciğere doğru dürüst oksijen gitmiyor. Göğsüm tahta gibi olurdu ve ağrırdı. Ben nefes borumu, içimde parke döşenmiş gibi hissederdim.”(s.14) Tabi söylemeye gerek yoktur, baba Meriç’e yapılan bu okumaların faydasını Ümit Hanım yaşamının ileriki yıllarında görecektir.
TÜRK KİMLİĞİNİ AYAKTA TUTACAK
Ahmet Güner Sayar’ın “Türk kimliğini ayakta tutacak her unsura dikkatle eğilmiştir” dediği rahmetli Süheyl Ünver’i de kızı Gülbün Mesara Hanım anlatmaya çalışmış. Türk milletinin genelinde olan zaaf Süheyl Bey’de yoktur. Mesara Hanımın anlattığına göre rahmetli ”az konuşur, çok yazar”mış. Süheyl Beyin birkaç vecizesi çok çarpıcıdır: “Mazimizi tekrarlamaktan ziyade ondan hız almaya çalışmalıyız”, “Hayatta her türlü hırsımı yendim, öğrenme hırsımı bir türlü yenemedim.”
Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Mimar Turgut Cansever’i de mimar kızı Emine Öğün anlatmış. Emine Hanımın anlattığına göre, Turgut Bey, mimarlık bayrağını üç çocuğu ve bir damadına teslim etmiş. Hüseyin Hatemi, babası Ali Asgar Bey’i anlatırken babaannesinin mani ve şiir repertuarının genişliği çok dikkat çekmektedir.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce