DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 2152109-0.03534%
İzmir
31°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Ana-Yasımız ve Anayasamız

ABONE OL
06/04/2010 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Günümüz dünyasında gelişmiş ülkelerin halkları, yaşadıkları tarihlerinin çıkarımları ekonomi ve eğitimde kazandıkları seviye sebebiyle, siyasi, politik, ekonomik ve kültürel tercihlerini, gelişmekte olan ülkelerin halklarından çok farklı olarak belirliyorlar. Gelişmiş ülkelere baktığınızda, diğer ülkelerle aralarındaki farkın yalnızca ülkelerin görünümlerinden ibaret olmadığı çok açık görünüyor. Hemen her alanda, gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerle aralarında olan anlayış, düşünce, eylem ve istem farklılıkları da ortaya çıkıyor. Gelişmiş ülke halklarının yaşam standartlarındaki farklılıklar, gelişmekte olan halkların gıpta etmesine sebep oluyor.

Ülkemiz insanı da yaklaşık iki yüz yıldır, gelişmiş ülkelerin halklarına ve onların yaşam kalitelerine gıpta ederek, değişim süreçlerini kâh yüzeysel, kâh hissedilemeyecek kadar derinden, zaman zamanda kısa aralıklarla da olsa köklü olarak yaşadı. Bundadır ki ülkemiz insanı için “Değişim” sözcüğü “Gelişim” olarak algılanmaktadır. Ülkemiz insanın değişim isteği, Nizam-ı ceditten (yeni düzen) Tanzimat’a, ittihat ve terakki den meşrutiyete, kurtuluş mücadelesinin ardından cumhuriyet’e ve onun inkılâplarına, oradan da çok partili sisteme geçerek demokrasiye doğru bir süreç izlemiştir.

Tüm değişim süreçleri kendi kronolojisi içinde tam görünse de, değişimin etkileri onu planlayanların iradesiyle sınırlı kalmayarak, değişimi yapan iradeyi de değişmeye zorlar. Nitekim yeniçerileri Nizam-ı cedit ordusuna çeviren irade, yine bu ordu tarafından Tanzimat’a ve meşrutiyete zorlanarak değiştirilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, ülkemizde Mustafa kemal Atatürk önderliğinde inkılâp derecesinde birçok değişimler yapılmış ve bu devrimler günümüz Türkiye’sinin temelini oluşturmuştur. O dönem toplumun her alanındaki sorunlarına el atılmış ve gelişmiş batı ekonomi ve siyasetleri örnek alınarak Türkiye ve milletin hayatına yeni düzenlemeler getirilmiştir. 1923 te Türkiye Cumhuriyetini kuran mantığın, milleti köhnelikten mamurluğa, hastalıklardan sağlığa, fakirlikten zenginliğe, cahillikten ilme, esaretten hürriyete, işsizlikten emek ve kazanca ve karanlıktan aydınlığa çıkarmak için gerekli olan değişimleri, batıyı referans göstererek milletin önüne koyduğu unutulmamalıdır.  1924 ve 1936 yıllarındaki kanuni esasiden (anayasa) tutunda, daha düne kadar kullandığımız Türk Medeni Kanunu, halen kullanmakta olduğumuz Türk Ticaret Kanunu ve Türk Ceza Kanunları çok az bir rötuşla, bazen de tam tercüme yapılarak Avrupa devletlerinden alındığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sebeple günümüzde yapılmak istenen değişimlere “bu yapılmak istenen değişimler A.B isteği ve ölçüleriyle gerçekleşiyor” tezi milletin önüne konularak karşı çıkılmamalıdır. Hatırlanacak olursa yirmili yıllarda sadece Türkiye değil Japonya, Çin gibi diğer ülkelerde değişimlerini bu yolla sürdürmüşlerdir.

İlim Çin’de olsa onu alınız”  kutlu nasihati, insanlığın kendileri gibi bir beşerden ibaret olan âlimi değil esasında kendilerini cehilden kurtaran ilmi hakikatleri mürşit edinmesi gerektiğinin en büyük göstergesidir. Gerçekten de “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” rehber ülküsü hatırlandığında, bugün ülkemizde yapılacak değişimlerin kaynağının çok ta önemli olmadığı ortaya çıkacaktır. Tıpkı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi, hangi alanda olursa olsun yapılacak değişikliklerin, nicelik ve nitelikleriyle beraber milletin ihtiyaçlarının karşılamasındaki başarısı göz önünde bulundurularak milletin önüne çıkılmalıdır. Ülkenin her kesiminin yüreğinde hissettiği değişim, siyasilerin dillerinden, halkın ellerine gelerek, milletin hayatını kendi iradesine uygun bir biçimde şekillendireceği hali mutlaka almadır.

İktidar, değişimi kendi adına tescil ettirmekten, muhalefet ise kendini yok farz ederek, milletin iradesinin gereği olan değişimi reddetmekten kaçınmalıdır. Böyle bir tavır milletin iradesine ihanet etmek olur. Değişimin sebeplerinin anlatılması konusunda iktidara büyük sorumluluklar düştüğü gibi, muhalefetinde yapılmak istenenlerden işe yaramayanların nedenlerini anlatabilmesi konusundaki sorumluluğu halkın gözünden kaçmayacaktır. Milletin, değişimi gelişim olarak algıladığı ilgili tüm tarafların dikkatinden kaçmamalı ve bu durum iyi okunabilmelidir.

Ana Yasımızın değiştirilerek Anayasa olması ve milletin Anı Yaşaması için milletin önündeki tüm engeller tamamen kaldırılıncaya kadar insanımıza rahat yoktur. Maksadın “muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak” olduğu unutulmamalı ve bu üstün hedefin millet için hangi anlamı ifade ettiği samimiyetle bir kere daha sorgulanmalıdır.

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli