Aynı geminin içinde olduğumuzu unutanlar var…

2 Mayıs 2024 - 20:03

Aynı geminin içinde olduğumuzu unutanlar var…

Aynı geminin içinde olduğumuzu unutanlar var…
Son Güncelleme :

28 Mart 2012 - 22:00

218 okuma
(Last Updated On: 03/09/2020)

Hepimiz-ayn-gemideyizOtuz yılı aşkın aile mesleğini başarıyla sürdürdü. Aile’nin sektör de son temsilcisi kalmasına rağmen, nakış sektöründen çıkarak birçok iş adamlarının yaptığı gibi, bünyesine farklı bir sektörü ekledi. Göksel Nakış Makineleri sahibi Fahrettin Göksel’i yeni iş yerinde ziyaret ederek değişikliğin nedenini soruyoruz. Ailede iki ağabeyimden sonra en son temsilci olarak ben de nakış sektöründen çıktım. Buna neden olarak öncelikle tekstil sektörünün dağılması, yatırımların azalması diyebilirim. Son 30 yıl içinde zaten nakış ile ilgili imalat yapmıyor, makine sektöründe bulunuyorduk. Ancak makine sektörü de giderek daraldı. Rekabetin artmasıyla birlikte ucuz ve kalitesiz ithalat nakış sektörünü sıkıntıya soktu.

 

 

 

 

 

 

 

Nakış sektörü bitti diyebilir miyiz?

 

Bitti demek zor ama çok azalıyor ve belli ellerde toplanıyor. Eski camlar bardak oldu diyebiliriz. Çok güçlü olan firmalar yürütebiliyorlar ama küçük firmaların yaşama şansı yok. Kar marjları çok düşük ve riskler çok yüksek. Kurların sabit olmaması. Bununla birlikte yeni ticaret kanununun getireceği endişelerden dolayı da bazı insanlar işlerini küçültüyorlar. Sonra Çin ile başlayan sıkıntıların ardından Vietnam, Kamboçya, Hindistan ve Pakistan ürünleri ülkemize geldi. Bu tür ülkelerde işçi ücretlerinin çok düşük olmasından dolayı onlarla rekabet etmek çok zor. Bunlar dönem dönem Türk pazarında çok etkili oluyorlar. Arada dövize bağlı olarak ihracatçıların biraz önü açılıyor ve rahatlıyor. Ama bunun iç piyasaya hem artı, hem de eksi etkisi oluyor. Bazı tekstil mamulleri fiyatları düzgün ve iç piyasa da tüketici kalitesi sorgulanabileceği ucuz mallar temin edebiliyor.  Diğer tarafta tekstil sanayi ve konfeksiyon sanayinde bir daralma var. İhtiyaç olmasına rağmen ülkemize giren ucuz mallar piyasanın tüm dengesini bozdu. Eskiden birçok kimse rekabetle baş etmeyi bilmiyorlardı.  Ancak şimdi firmalar bunu öğrendi ve yeni düzene ayak uydurabilenler ayakta kalıyor, uyduramayanlar can çekişiyor.

 

Gençler neden baba mesleğini sürdürmüyorlar?

 

Bizim dönemimiz de ikinci kuşaklar baba mesleğini yaparlardı ancak. Bizim çocuklarımız bizim mesleğimizi devam ettirmiyor. Çünkü bu meslekte gelecek görmüyorlar. Özellikle tahsilli gençler benim oğlum da dahil olmak üzere, bu çabaya bu sermayeye bu işler yapılmaz diyor. Birçok arkadaşımda da aynen böyle gençler istikrar göremedikleri için bu işi yapmak istemiyorlar. Bu gün bakıyorsunuz bir sektör iyi, arkadan bir bakıyorsunuz şartlar ve dünya konjöktörü değişiyor. O nedenle o sektör kötüye gidiyor. Dolayısıyla farklı sektörlerde iş yapmak gerekiyor. Yumurtaları aynı sepete koymamak her iş işin doğru olur diye düşünüyorum.

 

SEKTÖR DEĞİŞİKLİKLERİ NORMAL SAYILMALI

 

Sanayiciler değişik sektörlere yatırım yapmalarının nedeni bu mudur?

 

Elbette. Bu gün flaş olan bir sektör, yarın iyi bir sektör olmayabiliyor. Ben de bu noktadan hareket ettim. Yıllar önce 1978 yıllarında nakış işine başlamadan önce bir dönem sigortacılık yapmış ve kendi şirketimi kurmuştum. O zaman da Famar Ticaret olarak kurmuştum. Şimdi ise, Famar Sigorta Aracılık Hizmetleri olarak değişti.

 

Neden Famar?

 

Bir zamanlar aile dostumuz olan Marika Corsini ile yola çıkmıştık. Fahrettin’in Fa’sı, Marika’nın Mar’ı olarak Famar ismini koymuştuk. Kendisi şimdi aramızda yok rahmetli oldu. Bir dönem birlikte devam ettik, sonra 7-8 yıl yalnız olarak devam ettim. Şimdiler de zamanım var ve sigorta sektöründe faaliyet göstermek istedim.

 

Birkaç yıldan beri İstanbul’daydınız, bir İzmirli’nin İstanbul’a uyumu zor olmadı mı?

 

Zor tabii. Bir İzmirli’nin belli bir yaştan sonra İstanbul’a alışması çok zor. Çünkü İstanbul’da zaman mefhumu çok farklı. On dakikalık mesafeye 10 dakika içinde gittiğiniz gibi, aynı yere 2,5 saatte de gidebiliyorsunuz. İzmir’de doğmuş ve büyümüş birisi olarak tüm çevrem İzmir’de olması sebebiyle tekrar İzmir’e döndüm. Makine ticareti olarak ithalat yapıyor ve satıyorum. İşlerime İzmir’den de devam edebiliyorum.

 

Makinelerinizi nereler de yaptırıyorsunuz?

 

Çin’de makine yaptırıyorum. İtalya’da da mümessilliklerimiz var. Daha ziyade üretim değil, ticaret ağırlıklı işler yapıyorum. Ancak ağırlığımı daha çok sigorta sektörüne kaydıracağım. Çünkü makine işimi kendiliğinden yürüyecek noktaya getirdim.  Bugün itibariyle AK Sigorta ile sigorta anlaşması imzalıyorum. İlk sigortacılık zamanında şirketler yüzde 90 oranında Türk şirketleriydi. Bu gün bakıyorum, yüzde 98 oranında yabancı şirketler oldu. Sigortacılık tamamen çevre işi. Benim tahsilim pazarlama ve reklamcılık yüksek okulu olduğu için, pazarlamak benim işim. Pazarlamacı makine de, ilaç da, Sigorta poliçesi de satar. Böylece sigortacılık faaliyetlerine başlamış olduk.

 

BALKAN PAZARI BAKİR VE VERİMLİ

Peki Balkan pazarına girdiniz mi?

 

Bir-iki ay önce Bulgaristan’a makine sattım, Bulgaristan’la yakın kontaklarımız var. Bazı mümessili olduğumuz firmaların parçaları bizden temin ediyorlar. Bazı tamir ve bakım işleri için Türkiye yakın ve ucuz olduğu için teknisyenlerimizi gönderiyoruz. Ayrıca İstanbul’dan da çok yakın. Bir de EBSO’da aktif olarak çalıştığımız dönem de Bosna Hersek ile yakın ilişkilerimiz oldu ve bazı dostlar tanıdım. Balkan ülkelerinin hepsi gelişen ülkeler olduğu için hepsini deniyoruz. Yerine göre finansman ve teknoloji sıkıntıları var. Ancak hızlı gelişmeler de görüyorum. En azından borçları yok ve çalışkan insanlar.

Mesajınız neler?

 

Türk Ticaret Kanunu kısım kısım uygulamaya geçti. Çok olumlu yönleri var. Ancak bizim odalar ve borsalar olarak ticari kesimi de dinlenmesi lazım. Sadece bürokrasi ve üniversite hocaları ile bu iş olmaz. Bizler işi bire bir yaşayan kişileriz, bazı noktaların mutlaka düzelmesi lazım. Bu memlekete katma değer yaratan sanayici ve tüccar her zaman lazım. Bunların önünü kapatmak zorluklar çıkartarak duvarlar örmemek lazım. Yüksek cezalar caydırıcı oluyor ve insanlar daha az istihdam ediyor. Herkes çok işçi çalıştırmaktan kaçıyor ve küçülmeye çalışıyor. On-on beş yıl önce çalıştırdığımız işçiler övünç kaynağımızdı. Bugün Türkiye’nin çok büyük bir avantajı olarak gördüğüm, güçlü bir iktidar var. Tek başına her istediğini yapabiliyor. Demokratik sözü kimsenin ağzından düşmüyor ama maalesef antidemokratik olarak birçok şey yapılıyor. İş camiası olarak küçülerek tepki vermesi hiçbir zaman kimsenin işine yaramaz. Aynı geminin içinde yaşıyoruz. Gemi su almaya başlayınca hepimiz bundan etkileniriz Hepimiz birbirimize saygılı bir şekilde bu gemide birbirimizin ayağına basmadan seyahat etmemiz lazım. Çünkü kimimizin ayağı, kimimizin kıyafeti ıslanıyor kimimiz boğuluyor. Türkiye’nin nüfusu devamlı artıyor ve gençlere iş bulmamız lazım. İş bulacağız diye bağırıyoruz. Diğer taraftan insanların bireysel olarak iş yapmasını önleyecek kararlar alıyor ve işleri zorlaştırıyoruz. Bunun için ortak karar alınması ve çatı kuruluşumuz TOBB biraz buna eğilmesi lazım. Eski dönemlerde trene 250 kişi biner Ankara’ya protesto için giderdik. Bu gün böyle babayiğitler kalmadı ve şartlar da çok değişti. O günler Türkiye çok daha demokratikti. Bu gün maalesef Türkiye demokratik değil. Konuşmalar kapalı kapılar ardında kalıyor.

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.