SIR’AT KÖPRÜSÜ
Manisa Balkan Türklerinden olan ve bundan 7-8 yıl kadar önce kaybettiğimiz
camianın sevilen simalarından Naki ağabeyimiz vardı. Lakabı da Terzi Naki.
Naki ağabeyimizi küçük yaşlarda geçirmiş olduğu kaza sonrası bir ayağını kaybetmişti. Bir yakının yanında çırak olarak başladığı terzilik mesleğini öğrenmiş ve yaşamı boyunca bu mesleğini ifa etmişti. Ta ki, bundan 7-8 sene önce geçirmiş olduğu bir trafik kazası sonucu hayatını kaybedene kadar…
Naki ağabeyimiz bir akşamüstü evine doğru giderken, trafiğin az yoğun olduğu bir zamanda caddeden karşı karşıya geçmeye çalışırken bir ayağının sakat olması nedeniyle hızlı hareket edememiş ve karşı yönden gelen bir arabanın altında kalarak vefat etmişti. Naki ağabeyimizin bu ani ölümü camiamız içinde derin bir üzüntüye yol açmıştı. Naki ağabeyimizin Almanya’daki yakınları, vefatının 52. günü nedeniyle yakınları yemekli mevlid ile tüm yakın akrabalarını davet etmişlerdi. Davete katılım çok yoğundu. Mevlid öncesi davete katılanlar cenaze sahiplerinin ikram ettikleri yemeklerini yedikten sonra, mevlid okunmaya başlamıştı. 45 dakika sonra Mevlid okunması bitmiş sıra dua’ya gelmişti. Mevlidi okuyan hoca efendi;
Ey her şeyin hâlıkı, rabbi ve sahibi olan yüce Allah!
” Ülkemizi ve vatanımızı, halkımızı ve milletimizi, Müslümanları ve alem-i İslamı her nevi semavi ve arzi musibet ve belalardan muhafaza eyle. Birliğimize, dirliğimize ve kardeşliğimize göz diken iç ve dış düşmanlara fırsat verme yarabbi ” diyerek başlayan dualar;
“Ey yüce Rabbim: Bundan 52 gün önce elim bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılan ve sevgili Naki ağabeyimize Sır’at köprüsünden tüm günahlarından sıyrılarak geçmeyi nasip et. Cennet bahçelerinden bir gül nasip eyle, cehennem çukurlarından sen koru yarabbi” dediğinde, Mevlid’e davetliler arasında bulunan Kaymak Cevdet alçak sesle yanındakilere seslenerek:
” Aman be hoca efendi. Rahmetli bir sakat ayağı ile caddeden karşı karşıya geçemedi. Sırat köprüsünden nasıl geçecek” dediğinde mevlid-i şerife katılanlar gülmemek için kendini zor tutuyorlardı.
SÜZME
Makedonya Radoviş’in köylerinden birinde yaşayan Hoca Efendi’nin oğlu Ali’nin 10 çocuğu olmuştu. Öyle ki onuncu çocuğu doğduğunda Tito’dan bahşiş bile gelmişti! Ali artık çocuk yapmamaya karar vermişti, ama bu işi nasıl yapacaktı bilmiyordu. Onun kasabada ortaokulda okuyan bir yakın akrabası vardı. Okulda tabiat bilgisi okutulduğundan az çok bilgisi vardı.
Mitoz, Amitoz çoğalma nedir? diye sorduğunuzda onlardan bile anlıyordu!
İşte bu yakın akraba Ali ağabeyini görünce ona konu ile ilgili olarak tavsiyelerde bulunur.
-Ali Aga “Aptekya’ya (Eczane) gideceksin. Parmak balona benzer bir şey isteyeceksin ve devamlı onu kullanırsan hiç çocuğun olmaz” der.
Ali merak eder sorar:
-Nasıl bi şey bu?
” Orta parmaktan biraz daha kalın ve uzun, balon gibi bir şey” diye tarif etti arkadaşı. Hoca’nın Ali, utangaçlıktan ve üşengeçlikten aptekyaya gitmez, Aynı özellikleri taşıyan parmak şeklinde çorap yumağından bir şeyi tarif ettiği gibi karısına ördürür ve onu kullanmaya başlarlar. Artık başka çocukları olmayacak düşüncesi içinde oldukça rahat hareket ediyorlardı. Günler geçmeye başladıkça Ali’nin eşinin karnı şişmeye başlar ve bir süre sonra da 11. çocuğu dünyaya gelir. Kız çocuğu o kadar güzeldir ki, büyüdükçe güzelliği tüm mahalleye ve bölgeye yayılır. Mahalle’de Ali’yi kim görse kızının güzelliğinden bahsetmeden durmazdı.
” Ali ne ka güzel kızın var ” “Ali ben hayatımda böyle güzel kız görmedim ” diye kızının güzelliğini metheden mahalleliye Ali şöyle cevap verirdi.
” Ee bu 11. çocuk SÜZME de ondan ” dermiş..
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce