Miras kavramını maddi ve manevi zenginlikler olarak ikiye ayırarak ele almak istiyorum. Miras kavramı manevi zenginlik olarak değerlendirildiğinde, geçmiş kültürleri oluşturan devletlerin sahip olduklarıyla, günümüz modern dünyasına ve uygarlığına katkılarının ya da izlerinin incelenmesi olarak değerlendiriyor Sn. Prof. Dr. Halil İnalcık… 21.yy Batı kültürünün temsil ettiği dünya görüşü ve yaşam biçiminin biçimlendirildiği olay ve yapıları irdelemek diye de devam ediyor; Balkanlarda ve Ortadoğu’da Osmanlı Damgası isimli L. Carl Brown ‘un hazırladığı kitabındaki makalesinde. Okunmaya ve üzerinde derin derin düşünmeğe değer makalelerle dolu bu kitabı mutlaka temin etmek ve okumak lazım. Adı geçen kitaptaki makalesinde Sn. Prof İnalcık; Osmanlı Devleti ve Türk Kültür Tarihi’ne merakın son yıllarda hızla ilerlediğinden dem vururken; uzun yıllar arşivlerdeki binlerce doküman üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar da, Osmanlı’nın Balkan Dünyası’nda silinmeyen tarihi ve kültürel eserler bıraktığını ifade edip arşiv belgeleriyle kanıtlandığını ekliyor. Osmanlı mirasını reddeden ve geri kalmalarının sebebi olarak gören birçok Avrupa devletinin, Osmanlıyı reddetmekle aslında kendi varlıklarını da reddettikleri sonucuna varıyor. Bir çok Balkan ülkesinde var olan ve yaşatılan değerlerin, yaşam biçimlerinin, yemek kültürlerinin, eğlence biçimlerinin, kahvehane sohbetlerinin, müzik biçimlerinin, toprağı ekip biçme ve ziraat kültürlerinin, toplumu etkileyen diğer kültürel faaliyetlerinin tamamında hala Osmanlı izlerinin var olduğunu söylüyor. Osmanlı Balkanlarda çok güçlü ve silinmez tarihi miras bırakarak ömrünü tamamladı. Tüm bu mirası reddeden bölgedeki ülkelerin, yanlı tavırlarından dolayı, kendi varlıklarının bile inkâr ettikleri sonucuna varılıyor makaleleri okuyunca… Bunca silinmez iz varken, Osmanlıyı reddetmenin ve onu işgalci güç olarak görmenin bir anlamı olmasa gerek. Avrupalı tarihçilerin hazırladığı birçok eserde, Osmanlıyı yeren gerçek dışı beyanlar ve yalan yanlış ifadelerle tüm doğrular ters yüz edilerek zevahiri kurtarmaya çalıştıkları gözlemleniyor. Eldeki arşiv belgelerinden yararlanan araştırmacıların Balkan Dünyasına silinmez izler bırakan Osmanlı mirası için ulaştığı en önemli ortak iki sonuç var:
1.Balkan coğrafyasının tüm ülkelerinde çok köklü ve kalıcı izler bırakan Osmanlı Türk kültür mirasının, günümüz dünyası için inkâr edilemez varlığının ortaya çıkmış olması,
2.Balkan Dünyası’ndaki sorunların çözümünde, bu mirasın dikkate alınmadan üretilecek ortak çözüm arayışlarında istenen sonuca ulaşılamayacağı gerçeğinin anlaşılmış olmasıdır.
BELGELER IŞIĞINDA
Balkan sorunları çözüm önerileri yazı dizisinde, sunmaya çalıştığımız çözüm önerilerimizden biri; araştırmacıların, arşivlerden elde ettikleri belgelerin ışığında ortaya koydukları bu mirasın çok iyi tahlil edildikten sonra bölgedeki sorunların çözümleri üzerine gidilmesi gerektiği esasıdır. Evet, bu miras anlaşılmadan ortaya konulan ne siyasi, ne de kültürel çözüm önerileri ile problemlerin üzerine gidilmesi çözüm odaklı sonuçlar vermeyecektir. Osmanlı uzun ömürlü bir devletti. Ama bir İmparatorluk değildi. Zira kurulan imparatorlukların birçoğunda insanların sömürülmesi ve emperyalist isteklerin esası kaçınılmaz hedefti. Osmanlı bu konuda bulunduğu bölgede asla sömürü ve emperyalist isteklerde bulunmamıştır. Hali hazır durum bunun en iyi delilidir. Şayet öyle yapsaydı dilini ve dinini kabul ettirmesi gerekirdi ki bunun böyle olmadığına tüm Balkanlar ve Ortadoğu şahit olarak gösterilebilir. Osmanlı’nın emperyalist olmamasının temelinde İrade ve Ruh insanı olma gayreti yatar. Bu gayretin temel dayanağını ve davranış biçimini etkileyen değer İslam’dır. İslam Dini’nin emir ve yasakları içinde başkalarını sömürmek, zarar vermek, temel hak ve hürriyetlere kısıtlama getirmek, insanca yaşamalarına engel olmak yatmadığından Osmanlı Ruhu asla emperyalist ruh olmamıştır. Günümüz çözüm arayışlarında da bu gerçek göz ardı edilmemelidir. Günümüz Balkan ülkelerindeki yönetimler bu açıdan incelenmeye değerdir. İddia ediyorum ki asla laik değildirler.
SEMBOL HAÇLAR
Hıristiyanlık etkisi her türlü kara mekanizmalarını derinden etkilemektedir. Makedonya’ya gittiğinizde, Üsküp’e uğrarsanız şehir girişindeki devasa haçı fark etmemeniz imkânsızdır. Adeta bir sembol olarak inşa edilmiştir. Din devleti olduklarına dair mesaj vermektedir. Osmanlı en geniş sınırlara ulaştığı yılları itibariyle tam bir Avrupa ülkesi olmuştur. Avrupa’nın yaşam biçimini 4 asır etkilemiş ve biçimlendirmiştir. Hatta Batı devlet yönetimine laikliği ilk öğreten şüphesiz Osmanlı devleti olmuştur. İdare ettiği Müslim ve Gayri Müslim halkları yönetirken devlet yönetiminde din mefhumunu öne çıkartmamıştır. Temel hak ve hürriyetler ve adalet duygusu sorunların çözümünde daima en önde tutulmuş temel ilkeleri olmuştur. Ancak bugünkü sorunların çözümünde, çözümsüzlüğünde temel sorunlarından biride, Balkan coğrafyasındaki devletlerin Müslüman toplumlara karşı din savaşı yapıyor olmalarındadır. Bu nedenle; çözüm önerilerimiz den birisi de, bize laik olmadığımızı söyleyen ve laikliği ısrarla zorlayan bu devletlerin bir an önce sekülerleştirilmesi gereğidir. Bir diğer önemli önerimiz ise; sorunlara çözüm ararken emperyalist çözümlerden kaçınmak, bölgedeki insanların her türlü temel hak ve hürriyetlerine saygılı olmak, tüm Balkan ülkeleri için en önemli bir dış politika ilkesi olması gerektiğidir. Gelecek hafta devamında görüşmek üzere saygılarımla.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
4 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceHABERLER
8 gün önceHABERLER
13 gün önce