Sırplar 1803 de ve ardından 1821 de Yunanlar tam anlayamadıkları, belli belirsiz milliyetçilik kavramı etrafında gelişen istekler yüzünden Osmanlıya isyan ettiler, ettirildiler. 1830 da Yunan bağımsızlığı ve ardından Sırp Devleti varlığı ortaya çıktı. 18 yy. dan beri Osmanlı, Karadağın otonomisini kabul etmişti. 1861 de İtalyanların, 1871 de de Almanların ulusal birlik kurmadaki başarıları Balkan insanları için ilham kaynağı olmuştu. İtalyan ve Alman askeri birlikteliği Balkanlarda bir örnek olarak değerlendirildi. Bu durum Balkan ülkelerinde ortaçağ Balkan devletlerinin yeniden tasarlanması ve hayalini beraberinde getirdi. Her etnik yapı post-Balkan hayaline göre devlet kurmak düşüncesine girdi. Hayır, buna zorlandı. Geriye dönüşün olmayacağı biline biline… Bulgarlar öncelikle sınırlarının yeniden belirlenmesi ve eski sınırların elde edilmesi istemi üzerinde istek gösterdiler. Israr ettiler. Ardından da Osmanlı’nın 500 sene önce yıktığı eski Bulgar imparatorluğunu yeniden ihya etme düşüncesinin peşine takıldılar. Aynı şekilde Yunanlar, Bizans İmparatorluğunu geri getirmek ve yeniden diriltmek istediler. Özellikle bu konuda İngilizler,Yunanlar’ı desteklediler, Gladstone’dan beri devam eden 200 yıllık hayallerinin peşine düştüler.Aşırı Yunan sevgisine sahip ingilizler böylece Avrupa ve Balkanlarda Hıristiyan birliğini hedefliyorlardı. Karadağlılar ve Sırplar da Stephan Duşhan İmparatorluğu’nun inşaası için çalıştılar. Bu ideali her ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmek peşine takıldılar. Fakat günümüze kadar tüm bu idealler hep yalan oldu. Çünkü başlangıcı yalandı da ondan. Hiç birine bu idealler kurdurulmayacaktı ve kurdurulmadı. Süper güçler tarafından hepsi aldatıldılar(!). 1876’da Sırplar ve Karadağlılar, Osmanlı’ya karşı birlikte savaşma zeminini oluşturdular ve Batı Balkan yarım adasında birlik kurdular. Aynı yıllarda Bulgarlar da anti-Osmanlı isyanı başladı. 1877’de Ruslar, Bulgar ulusalcılarının yanında Osmanlıya karşı ittifak ederek yeni bir cephe inşa etmiş oldular. 9 ay sonra da beklenmedik bir biçimde Osmanlı’ya karşı galip geldiler. 1878’ in martında San Stefano antlaşması imzalandı. Böylece Türk-Rus savaşına son verilmiş oldu. Bundan sonra Bulgarlar devletlerinin bağımsızlığını ilan ederken, Karadağlılar ve Sırplar da sınırlarını büyüttüler. Bulgarların bağımsızlık ilanı Karadağlılar ve Sırplara cesaret veriyordu. San Stefona antlaşması ile Bulgar ulusalcıları o güne kadar hedefledikleri en büyük topraklara ulaştılar.Böylece Bulgarlar Balkan yarımadasında Danube nehrinden Ege Denizi’ne kadar uzanan topraklara sahip olup, Makedonyayı da içlerine almış oldular. Bulgar ulusalcıları tarihte ilk defa ulusal hedeflerine ulaşmış oluyorlardı.
SEN STAFONO ANLAŞMASI
Sen Stafono Antlaşması’yla meydana gelen duruma Avrupanın büyüklerinin sessiz kalması mümkün değildi ve öyle de oldu. 1878 de Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Avusturya- Maceristanlılar Rusların durma bilmeyen Balkanlardaki imparatorluk kurma hırslarına ve meydana gelen büyük kaosa bir son vermek istediler . Süperler arasında Otto Von Bismarck önderliğinde Balkan sorununa çözüm bulmak için bir konferans yapılmasına karar verildi. “Dürüst komisyoncu iş yapmak isteyendir” düşüncesiyle hizmet etmek isteyen Bismark Almanya’nın başşehrinde büyük güçlerin temsilcilerini davet ederek bir toplantı düzenledi. Bu konferans sonrasında Balkanlara şekil verecek olan Berlin konferansı ve antlaşmasının temelini attı. İngiliz diplomat lord Salisbury ve Avusturya – Macaristan kontu Andrassy ile birlikte Balkanlar istenildiği gibi parsellendi. Ülkeler arası sınırlar komik denecek ölçülerde birbirine girift hale getirildi. Kimin eli kimin cebinde belli olmasın diye. Adeta Balkanlarda kan durmasın, savaşlar devam etsin ve antlaşmazlıklar daha derine indirilsin diye garip sınırlara imza attılar. Aynen şimdinin Dayton Antlaşması’nda olduğu gibi… İşe Bulgarların topraklarını azaltarak ve sınırlarını yeniden belirleyerek başladılar. Bulgarların elde ettikleri geniş toprakların bir kısmını ellerinden almak istediler. Osmanlı denetiminde Batı Trakya da kendi kendini yöneten bir ulus haline getirdiler. Çok geçmeden de Makedonya tekrar Osmanlı Sultanı’nın emrine verildi. Meydana gelen bu yeni yerleşim Bulgar ulusalcıları için bir felaket oldu. Bu durum ne Osmanlı’ya nede Bulgarlara yaradı. İki toplum daha çok birbirine düşman edilmek istendi ve başarıldı. Çok güvendikleri süper güçler beklenen oyunlarını işte burada oynadılar. Zehirli bal hükmündeki ulus devlet olma yetkisini, kendilerinin verebileceğini ve gerekirse de bu yetkiyi sınırlayabileceklerini tüm Balkanlara gösterdiler. Bulgarları beklendiği gibi unutamayacakları bir oyuna getirdiler. 1912 de Bulgar liderlerinden İvan E. Geshov şunu söylüyor;” Plovdiv de iken, Times da 1878 in uğursuz Temmuzunda antlaşmanın ilk metninde ülkemizin topraklarının parçalandığını gördük. Böylece hem şaşırdık hem de ezildik. Bu adil bir durum mudur?” diyerek isyan ediyordu. Berlin antlaşmasının adilane olmamasından hayal kırıklığı yaşayan sadece Bulgarlar değildi. Yunanlılar, Sırplar, Karadağlılar da antlaşma imzalandığında onlarda hayal kırıklığı yaşıyorlardı. Berlin Konferansi’yle Sırbistan ve Karadağ’ın da toprak bütünlüğü kabul ediliyordu. Avusturya –Macaristan’a, Bosna-Hersek toprakları ile Sancak Bölgesi’ni işgal etme izni veriliyordu. 1881 de Güney Epirus ve Teselya Bölgesi Yunanların ısrarcı durumu üzerine onlara bırakılıyordu. Bölgedeki Yunan azınlıkların diğer azınlıklara nazar sayıca az olmasına rağmen…
BERLİN KONFERANSI
Berlin Konferansı aslında Balkan devletlerinin büyük güçlerce kendi istekleri doğrultusunda yeniden düzenlenmesinin ilk adımı oldu. Onların belirlediği sınırlar Balkanların yeni sınırlarını oluşturuyordu. Adilane bir bölüşümün olmaması oldukça doğaldı. Zaten yukarıda temas ettiğim Bulgar Lider İvan bunu açıkça da deklere etmişti. Kısa sürede toprak kayıpları nedeniyle ortaya çıkan şoku üzerlerinden atan Bulgar liderlerden Geshov da şunları söylüyordu;” Bulgarlar sadece ezilmedi, kalplerine de hançer saplandı.”. Berlin konferansında yapılan operasyonlar denebilirki sadece Bulgarları değil tüm Balkan halklarını yaralamış, çözümsüzlüğe sürüklenmelerine sebep olmuştur. 1993-1996 yılları arasında yaşanan vahşet sadece bunlardan biri… Ve nice dayanılmaz acılara, soykırımlara sebep gelecek savaşlarda bekleniyor. Günümüzde yaşadığımız Balkan sorunlarının başlangıcında, çıkmaza sürüklenmesinde ve devamında ortaya çıkan problemlerin ilk temel noktası Berlin Konferansıdır. Bence Balkan sorununlarının çözümünde işe buradan başlamak lazım.Keşke bilgisayarlarda olduğu gibi sorun çıktığında kesin çözüm için fabrika ayarlarına geri dönebilsek. Bu mümkündeğil biliyorum; ama yapılan yanlışların belirlenmesi ve bunların tasfiyesine gidilmesi, belki bir nebze de olsa Balkan sorunlarının çözümüne sebep olabilir. Balkan camiasının tamamına etnik farklılık gözetilmeksizin planlı bir şekilde haksızlık yapıldı. Bu kesin doğru.Çünkü süperlerin hedefinde karışıklık çıkartarak uzun yıllar sürecek istikrarsızlık politikası oluşturmak vardı. İstenen de oldu. Günümüz bu istikrarsızlığı aynen yaşıyor. Çözüm günümüz için zor görünüyor.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
4 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceHABERLER
8 gün önceHABERLER
13 gün önce