Batı Trakya Türk Azınlığının Öğretmen Sorunu

26 Nisan 2024 - 18:37

Batı Trakya Türk Azınlığının Öğretmen Sorunu

Batı Trakya Türk Azınlığının Öğretmen Sorunu
Son Güncelleme :

16 Aralık 2015 - 13:54

314 okuma
(Last Updated On: 03/09/2020)

Azınlık eğitiminde uzun yıllardan beri bir öğretmen sorununun olduğunu söyleyebiliriz. Bu öğretmen sorunu son yıllarda yeni ve farklı bir boyut kazandı. Malum; okullarımızda en son Türkiye Öğretmen Okulları mezunu öğretmenin emekliye ayrılmasının üzerinden neredeyse 10 yıl geçti. Bundan beş yıl önce de SÖPA kapatıldı. Ve ne yazık ki, yerine başka bir eğitim kurumu açılmadan kapatıldı. Yani SÖPA’ya alternatif bulunmadan kapatıldı.

Batı Trakya Türk Azınlığı’nın en ciddi sorunu olan azınlık eğitiminde en önemli konu başlığı öğretmen problemidir. Başlarken problemin tarifini yapalım. 1951’den sonra Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Kültür Anlaşması uyarınca Batı Trakya’dan yüzlerce genç Türkiye Öğretmen Okulları’na alınarak eğitimlerini tamamladıktan sonra öğretmen olarak memlekete geri dönerler. Bu öğretmenlerin yarısı belki yarısından da azı Batı Trakya’daki azınlık okullarında görev yapar. Yunanistan devleti bir süre sonra bundan pişmanlık duyar ve azınlık okullarında Türkçe öğretmeni olarak hizmet verecek eğitim kadrosunu kendi istediği gibi yetiştirmek ister. Askeri Cunta yönetimi döneminde 1968 yılında Selanik Özel Pedagoji Akademisi (SÖPA) açılır. Bu olay azınlık eğitiminin statüsüne en büyük darbedir. Türkiye mezunu öğretmenlerin tayinleri durdurulur, birçoğu görevden alınarak bu eğitim kadrosu tırpanlanır. Balkan koluna ise Türkiye mezunu öğretmenlerin alınmaması için özel bir “özen” gösterilir.

Encümenlerin okullarına öğretmen tayin edilmesiyle ilgili takdir hakları yasal düzenlemeyle ellerinden alınır. Devlet yasa çıkartarak azınlık okullarında SÖPA mezunlarına öncelik verilmesi sağlanır. Bu pratikte başka okuldan mezun olanlara azınlık okulunda öğretmenlik yapma hakkının iptal edildiği anlamına gelir. Devletin çizdiği çizgiden “çıkan” SÖPA mezunları ise ilk önce “uyarılır” sonra da görevden alınır. Böylelikle azınlık okullarında “disiplin” sağlanmış olur. Azınlığın “SÖPA iyileştirilsin, modernize edilsin, daha iyi eğitim versin” çağrılarına olumlu yanıt verilmez. Yukarıdaki manzaraya baktığımızda azınlık eğitiminde uzun yıllardan beri bir öğretmen sorununun olduğunu söyleyebiliriz. Bu öğretmen sorunu son yıllarda yeni ve farklı bir boyut kazandı. Malum; okullarımızda en son Türkiye Öğretmen Okulları mezunu öğretmenin emekliye ayrılmasının üzerinden neredeyse 10 yıl geçti. Bundan beş yıl önce de SÖPA kapatıldı. Ve ne yazık ki, yerine başka bir eğitim kurumu açılmadan kapatıldı. Yani SÖPA’ya alternatif bulunmadan kapatıldı.

SÖPA’nın yerine açıldığı söylenen Selanik Üniversitesi bünyesindeki Azınlık Eğitimi Bölümü, normal bir faaliyete geçmeden kapatıldı. Bu bölümün resmileştirilmemesi azınlık eğitimiyle ilgili olarak bir yerlerde birilerinin bir “tezgah” peşinde olduğunu adeta kanıtlıyor. Şu anda azınlık okullarında Türkçe öğretmeni olarak görev yapacak öğretmenlerin eğitileceği bir kurum yok! Bu çok ciddi bir sorun. Bu durumun devam etmesi azınlık eğitiminin zaman içinde ölüme terkedilmek istendiğine dair inancı ve şüpheyi körüklüyor. Dahası devletin bunu bilinçli bir şekilde yapmayı tercih ettiğini düşünen çok azınlık mensubu var. Bu yazımızda azınlık eğitimindeki öğretmen sorunuyla ilgili olarak dört eğitim kurum başkanıyla konuştuk. Azınlık okullarında görev yapacak öğretmenlerin eğitilmesi için nasıl bir kurumun olması gerektiğini sorduk. Azınlığın bu konuyu tartışıp, irdeleyip ortaya bir sonuç çıkartması gerektiğine inanıyorum. Çıkan sonuç da azınlığın talebi olarak gerekli mercilere iletilip “kazanılması” için mücadele edilmesi gerekiyor. Ne yazık ki Batı Trakya Türk toplumu geleceği açısından bu hayati meseleyi gerektiği gibi ve gerektiği kadar tartışmıyor. Halbuki bu konu “sürüncemede” bırakılmayacak kadar önemli. Zira bir süredir azınlık okullarında görev yapacak öğretmen eğiten bir kurum yok. “Sırada zaten görev bekleyen çok öğretmen var” şeklinde bir argüman elbette ki bu olayın ciddiyetini ortadan kaldırmaz. Samaras hükümetinin son döneminde 2014 yılı sonlarına doğru mecliste kabul edilen yasayla Dedağaç’ta ülkedeki herhangi bir eğitim fakültesini bitirdikten sonra azınlık okullarında öğretmen olmak isteyenlere bir veya biruçuk yıllık bir Türkçe kursu uygulaması öngörülüyor. Şu anda hayata geçirilmek istendiği söylenen uygulama bu. Şahsen bunun sağlıklı bir çözüm olduğuna inanmıyorum.

Kaldı ki sözkonusu yasayla ilgili olarak azınlık tepkisini ve çekincelerini dile getirmişti. “Çorbada tuzumuz olması” açısından Öğretmen Sorunu ve öğretmenlerin eğitilmesiyle ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Herşeyden önce devlet anlaşma ve yasalarla azınlığın “kazanılmış hakkı” olan Azınlık Eğitimi’nin garantisini vermelidir. Yani devlet, Azınlık Eğitimi’nin bir hak olarak devam edeceğini ve bu eğitim sisteminin devletin koruması altında olacağı taahhüdünde bulunması gerekir. Azınlık bunu kendi devletinden istemelidir, isteyebilmelidir. Olaya buradan başlamak gerekir diye düşünüyorum. Kısaca devletten azınlık eğitimine ve onun özerk ve özel statüsüne “kefil” olmasını istemelidir azınlık toplumu. Azınlık okullarında Türkçe öğretmeni olarak görev yapacak kişilerin eğitileceği kurumun nasıl olması gerektiğini DEB Partisi, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği, BAKEŞ, Encümenler Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği ve İskeçe Türk Birliği başkanları ve azınlık eğitimi hakkında tez çalışması yapan akademisyen Sebahattin Abdurrahman ile konuştuk.  Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, azınlık eğitiminin özel yapısının rayından çıkartıldığını belirterek, azınlık okullarında görev yapacak öğretmenlerin, eğitim fakültesinde yetiştirilmesi gerektiğini söyledi. Ali Çavuş, “Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı uluslararası Lozan Antlaşması ile Yunanistan’a emanet edilirken, azınlığın eğitim ve inanç alanındaki özerkliği aynı antlaşma ile garanti altına alınmıştır. Ancak Yunanistan’ın art niyetli asimilasyon politikaları sebebiyle azınlığın eğitim alanındaki özerkliği ve özel yapısı rayından çıkartılmıştır. Hiç şüphesiz azınlık okullarında görev yapacak öğretmenler, Türkçe öğretmeni yetiştiren eğitim fakültelerinde eğitim almalıdırlar.

Yunanistan bu öğretmen adaylarının Türkiye’de eğitim almasına olumlu bakmayabilir. Gümülcine’deki üniversitemize bağlı olarak açılacak, Türkiye’den gelecek öğretim üyelerinin de yer alacağı bir Türkçe öğretmenliği bölümü açılabilir. Burada günümüzün eğitim anlayışına cevap verecek, donanımlı öğretmenler yetişebilir. Önemli olan samimiyet ve iyi niyettir. Bu ikisi olduğunda bizler azınlığın sorunlarının bir çırpıda çözülebileceğine gönülden inanıyoruz. Ancak bugüne kadar böyle bir iyi niyet maalesef göremedik. Türkiye’de eğitim almış öğretmenlere görev verilmedi. SÖPA’da arzu ettiğimiz gibi öğretmen yetiştirilmedi. SÖPA kapatılıp yerine açılan okulun akıbeti bilinmiyor. Yeni çıkartılan eğitim yasası ile Dedeağaç’ta açılan destekleme kursları ile ne yapılacağı netlik kazanmış değil. Azınlık eğitiminin temel taşı olan öğretmenlerimizin eğitimi hep bir muamma.” diye konuştu.

 

AZINLIK EĞİTİMİ VE AZINLIK OKULU KAZANILMIŞ BİR HAKTIR

Güdülen politikayla azınlık okullarının sonlandırılmak istendiğine işaret eden Ali Çavuş, azınlık eğitiminin kazanılmış bir hak olduğunu kaydetti. DEB Partisi Başkanı, “Azınlık eğitiminin kalitesini bilinçli olarak düşürüp, devlet okullarının eğitim kalitesi üzerinden yapılan kara propaganda ile oluşturulan algının tek bir amacı var. Azınlık okullarını sonlandırıp, azınlığın eğitimindeki özerkliğe son vermek. Ancak şu bilinmelidir ki, azınlık eğitimi ve azınlık okulu, azınlığımız adına kazanılmış bir haktır. Azınlık bu hakkın korunmasını talep ediyor. Bu bizim kültürümüzün ve kimliğimizin temel kaynağıdır. Bizler, okullarımızın ve öğretmenlerimizin çağdaş eğitim verecek düzeye getirilmesini ülkemiz Yunanistan’dan talep ediyoruz.” dedi.

 

DEDEAĞAÇ’TAKİ BÖLÜME SICAK BAKMIYORUZ

Dedeağaç’ta açılması planlanan yeni bölüme sıcak bakmadıklarını ifade eden Mustafa Ali Çavuş sözlerine şöyle devam etti: “Burada açılacak kursun veya bölümün içeriği konusunda bir bilgimiz yok. Kimler bu eğitimi verecek? Burada Türk öğretim üyeleri olacak mı? Hangi alanda eğitilecek bu öğretmenlerimiz? Bilmiyoruz. Azınlık eğitimi maalesef azınlıkla görüşülmeden, azınlığın taleplerine kulak vermeden ve azınlığın hassasiyetleri dikkate alınmadan şekillendiriliyor. Yunanistan, ‘ben yaptım, oldu’ mantığı ile hareket ediyor. Halkımız bu tavra külliyen karşıdır. Bu insanları arzu ettikleri eğitimden mahrum bırakmak Yunanistan’a ne kazandırır? Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı, kendi azınlık eğitimini ve okulunu istiyor. İstemeye de devam edecek. Devlet er veya geç bu sese kulak vermek durumundadır. Azınlığın kimliğini inkar etmek, eğitimine darbe vurmak, kurumlarını kapatmak böyle bir çağda AB üyesi bir ülkeye hiç yakışmıyor. Azınlık insanını devlet okulu tercihine yöneltmek için yapılan kara propagandayı ve oluşturulan algıyı insanlık dışı buluyorum. Her veli eğitim tercihini, kimliğinin ve kültürünün devamı yönünde kullanacaktır. Buna gönülden inanıyorum. DEB Partisi olarak bu hakkımızı her platformda arayacağımızdan da kimsenin süphesi olmasın. Gençlerimizin eğitimli ve donanımlı yetişmesi, ülkemiz Yunanistan’ın yararınadır. Çocuklarımız tüm birikimlerini ülkelerinin istifedesine sunacak ve bu ülke için çalışacaklardır.”

Batı Trakya Azınlık Okulları Encümenler Birliği Başkanı Ercan Ahmet, azınlık eğitiminin uluslararası anlaşmalarla azınlığa tanındığına vurgu yaparak, devletin bunu korumak ve geliştirmek zorunda olduğunu söyledi. Dedeağaç’taki bölüme karşı olduklarını ifade eden Ercan Ahmet, azınlık okullarında görev yapacak öğretmenleri yetiştirecek kurumun üniversite düzeyinde bir fakülte bölümü olmasını talep ettiklerini vurguladı. Ahmet, bu taleple ilgili olarak ortaya atılan “anayasaya aykırı” iddiasının ise gerçeği yansıtmadığını söyledi. İlk olarak Dedeağaç’ta açılması planan eğitim kurumuyla ilgili olarak düşüncelerini dile getiren Encümenler Birliği Başkanı, “Dedeağaç’ta açılacak okul veya bölüm ile ilgili olarak bugüne kadar kimseden resmi bir açıklama gelmedi. Burada kimler görev alacak, eğitim kadroları ne şekilde oluşturulacak? Bu soruların cevaplarını şimdilik kimse veremiyor.” diye konuştu. Dedeağaç’ta açılması planlanan okulun asla kabul görmeyeceğini kaydeden Ahmet sözlerine şöyle devam etti: “Bu okuldaki eğitimin, eğitime kalite getirmeyeceğini düşünüyorum. Ancak bu proje farklı bir şekilde uygulanabilir. Şöyle ki; hâlihazırda yaklaşık tayin bekleyen 250 öğretmenimiz var. Bunun yanında hâlihazırda kötü eğitim almış eğitim kadroları mevcut. Bunu ben değil, öğretmenlerimiz bile söylüyor. ‘Didaskalio’ denen okulda bu öğretmenlerimizin eğitimi yapılabilir. Söz konusu okul SÖPA’lı eğitimciler için seminer şeklinde eğitim verebilir. Ancak azınlık okullarına eğitim kadroları buradan yetiştirilmemelidir.”

 

EĞİTİMİN TÜRKÇENİN YANI SIRA YUNANCA DA OLMASI GEREKİR

Azınlık okullarına yeni eğitim kadroları yetiştirebilmek için en az dört yıl eğitim veren yeni bir fakülteye ihtiyaç olduğunu kaydeden Ahmet, “Bu Türkiye devleti ile anlaşmalı olarak olabilir. Türkiye’den, sözkonusu okula eğitimci kadroların gelmesi gerekir. Böylece azınlık eğitimine katkı sağlanmış olacaktır. Bu okullarda eğitimin Türkçe’nin yanı sıra Yunanca da olması gerekir.” diye konuştu.

Sözkonusu okulun Gümülcine ya da İskeçe’de olmasının ideal olacağını söyleyen Encümenler Birliği Başkanı, burada okuyacak eğitimcilerin azınlık okullarında staj yapmasının da daha kolay olacağını sözlerine ekledi.

 

ANAYASAYA AYKIRILIK SÖZKONUSU DEĞİL

Azınlık çocuklarının azınlık okullarına gitme hakkı olduğu gibi, kendi öğretmenlerinin eğitilmesi konusunda da herhangi bir sorun olmaması gerektiğini dile getiren Ercan Ahmet sözlerini şöyle tamamladı: “Burada Türk dilinde eğitim yapacak kişilerin, elbette ki azınlık mensubu kişilerden olması gerekir. Biz azınlık eğitimcilerinin yetiştirileceği bir üniversite bölümü istiyoruz. Bazı çevreler, ‘Bu anayasaya aykırıdır; olamaz’ diyor. Yani sadece azınlık çocuklarının gideceği bir üniversite bölümünün açılamayacağını iddia ediyorlar. Buna katılmıyoruz. Nasıl ki azınlık okulu varsa ve azınlık mensubu çocuklar bu okula gidiyorsa, bu okulun öğretmeni de eğitilebilir. Burada anayasaya aykırı bir durum sözkonusu olamaz. Bir konuya daha değinmek istiyorum. Dedeağaç’taki bölüm azınlık öğretmeni yok diye acilen hayata geçirilmek istenebilir. Ben buna katılmıyorum. Çünkü tayin bekleyen çok sayıda SÖPA mezunu öğretmen var. Bu konuda aceleye gerek yok. Biz sağlıklı bir eğitim sistemi ve öğretmen eğitim sistemi istiyoruz. Devletten de bu konuda hassasiyet ve iyi niyet bekliyoruz.” Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD) Başkanı Ahmet Kara, azınlık okullarına eğitim kadrosu yetiştirecek okulların en az dört yıllık eğitim fakültesi olması gerektiğini vurguladı. Kara, Dedeağaç’ta açılması planlanan Azınlık Eğitim Bölümü’nün (Didaskalio) saçma bir sistem olduğuna da dikkat çekti. BTAYTD Başkanı, dört yıllık fakülteyi bitiren bir kişinin, azınlık okullarında eğitim verebilmesi için ayrıca 3 dönem “Didaskalio” eğitimine tabi tutulacağını söyledi.

 

DİDASKALİO’YA KARŞIYIZ

Eğitim alanında hayata geçirilecek reformlarla ilgili olarak Eğitim Bakanlığı’nın bugünlerde kamuoyuyla bir diyalog başlattığını hatırlatan Kara, “Biz BTAYTD olarak bakanlıktan bir randevu talep etmeyi düşünüyoruz. Öncelikle bu düşüncemizi azınlık kurum ve kuruluşlarıyla paylaştıktan sonra, ortak bir metin altında azınlık eğitimiyle ilgili fikirlerimizi dile getirmeyi amaçlıyoruz. Didaskalio’da Türkçe ve Yunanca derslerine baktığımızda Yunanca dersleri daha çok. Hatta Türk edebiyatı seçmeli dersler arasında yer alıyor. Böyle bir şey kabul edilemez ve bu tamamen bir saçmalıktır. Biz dernek olarak Dedeağaç’taki Didaskalio’ya karşıyız. Zaten bunu da daha önce yayınladığımız basın bülteniyle açıklamıştık.” dedi. Azınlık okullarına eğitim kadrosu yetiştirilmesi için yeni bir eğitim kurumuna ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kara, Türkiye’deki eğitim fakülteleriyle işbirliğine gidilmesi gerektiğini belirtti. Kara, söz konusu bölümün İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç’ta olmasının tercih edildiğini dile getirdi. Söz konusu eğitim kurumu için alt yapıların önceden oluşturulması gerektiğine dikkat çeken Başkan Kara sözlerini, “Sonuç itibarıyla BTAYTD olarak bizleri, açılması planlanan bu Didaskalio bölümü tatmin etmiyor ve buna soğuk bakıyoruz. Bunun gerekçelerini de daha önce açıklamıştık. Ümit ediyorum ki; devlet azınlığın taleplerini dikkate alır. Tekrar ediyorum. Türkiye’deki eğitim kurumlarıyla ortak bir çalışma yürütülerek, dört yıllık bir fakülte açılmasını ve azınlık okullarında görev yapacak öğretmenlerin burada eğitilmesini talep ediyoruz. Bu talebin dikkate alınacağını umuyorum.” diyerek tamamladı. Batı Trakya Azınlığı Eğitim ve Kültür Şirketi (BAKEŞ) Başkanı Galip Galip, öğretmen sorununun ciddiyetine atıfta bulunarak, bu konuda Yunan devletinin ileriye dönük somut adımlar atması gerektiğini belirtti.

 

YARIM YAMALAK BİR SİSTEM İSTEMİYORUZ

Azınlık ilkokullarına öğretmen yetiştirmek için devletin daha önce SÖPA’yı kurduğunu hatırlatan Galip, “Yunanistan devleti bu işe SÖPA’dan başladı. Daha sonrasını da düşünerek plan yapıldı. Ona göre de bu plan uygulamaya konuldu. Şu anda çok daha vahim bir durumla karşı karşıyayız. Dedeağaç’a açılması planlanan ‘Azınlık Eğitimi Bölümü’ne (Didaskalio) baktığımızda, Yunanca ağırlıklı olacak. Türkçe oldukça az. Sonunda da yarım yamalak bir sistemden geçerek öğretmen yetiştirilecek. Bunlar da azınlık okullarımıza gelerek bizlere Türkçe ders öğretecekler. Biz yarım yamalak bir sistem istemiyoruz. Azınlığın talepleri ve istekleri dikkate alınarak, demokratik bir çözüm istiyoruz. Dolayısıyla olayın çok vahim olduğunu açıkça görüyoruz.” diye konuştu.

 

TÜRKÇEYİ ÖĞRENEMEYEN ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK

Azınlık okullarına eğitim kadrolarının yetiştirilebilmesi için, yeni eğitim kurumunun açılması gerektiğinin altını çizen Galip şöyle konuştu: “Azınlık eğitimi için yeni açılacak olan eğitim kurumunun fakülte düzeyinde, en az 4 yıl eğitim veren bir kurum olması gerekir. Burada derslerin çoğu ve müfredatın Türkçe derslere ağırlık verilerek yapılması gerekir. Ayrıca bu derslerin de ikili anlaşmalar gereği Türkiye’den gelen öğretmenler tarafından verilmesi gerekir. Bir kişinin kendi anadili olan bir dili öğretmesi ile yabancı bir dili bilen bir kişinin başka bir dili öğretmesi arasında çok ciddi farklar vardır. Aksi takdirde derme çatma işlerle öğretmen yetiştirmek; Türkçe’yi öğrenemeyen çocuklar yetiştirmek demektir. Böyle bir durum da bizi yine sorunlu bir sisteme götürür.”

 

AYNI TAS AYNI HAMAM DEVAM EDİYOR

Lozan Antlaşması’nı da anımsatan Galip, “Şu anda Lozan Antlaşması’nı kale alan bile yok. Halbuki Lozan Antlaşması, ulusal yasaların bile üzerinde olan bir antlaşmadır. Dolayısıyla Lozan Antlaşması uluslararası bir antlaşma olduğu için, herhangi bir yasa ya da düzenlemeyle değiştirilemez. Bu olacak iş değildir. Ama maalesef, Yunanistan için olmayan şey yok. İktidara kim gelirse gelsin, aynı tas aynı hamam devam ediyor.” dedi.

 

ZAMAN ZAMAN OLUMLU GELİŞMELER OLUYOR

“Türkiye ve Yunanistan’ın artık Batı Trakya Türk azınlığı eğitimi konusu üzerine ciddi bir şekilde eğilmeleri gerekir” diyen BAKEŞ Başkanı Galip Galip sözlerini şöyle tamamladı: “2000 yılında, 1951 Kültür Antlaşması’nı bile iptal ederek, yerine yenisini getiren gayet güzel bir çalışma başlatılmıştı. Fakat bu sadece prensip anlaşmasında kaldı. 2000 yılındaki anlaşmanın bir iki maddesinin dışında, hiç biri meclisten yasa olarak geçmedi ve öyle rafta duruyor. Zaman zaman olumlu gelişmeler oluyor. Fakat sonra gelen daha da iyileştireceği yerde, bir öncekinin yaptığını yıkıyor. O yıllarda Türkiye’de dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile Yorgo Papandreu arasında yaklaşık 20 tane çok güzel anlaşma yapılmıştı. Bunların bir iki tanesi meclisten geçerek yasa haline getirildi. Fakat diğerleri kaldı. Dolayısıyla Yunan devleti azınlık konularında zaman zaman samimi olabiliyor, ancak bir sonraki göreve geldiğinde bunu bozuyor. Yani sakat ve sağlıksız bir durum sözkonusu.”

Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı (GTGB) Koray Hasan da konuyla ilgili olarak gazetemize yaptığı açıklamada, herşeyden önce devletten iyi niyet beklediklerini vurguladı. Öncelikle Batı Trakya’da kurulacak bir eğitim fakültesinin en az dört yıllık olması gerektiğini söyleyen Başkan Hasan, “Okullarımızda öğretmen olarak görev yapacak öğretmenlerin tabii ki normal bir fakültede eğitilmesi gerekir. Sözkonusu okulun üniversite seviyesinde olması gerekir. Bu okulda sadece azınlık üyesi kişiler eğitim almalıdır. Ayrıca buradaki eğitimin herhangi bir fakülteden bir farkı olmaması gerekir.” diye konuştu.

 

AKADEMİK KARİYERİ OLAN EĞİTMENLERE GÖREV VERİLMELİDİR

Azınlık okulları için öğretmen yetiştirecek fakültenin eğitim kadrosunun, Türkiye’den ya da azınlık üyesi kişilerden oluşturulması gerektiğini vurgulayan Hasan, “Örneğin bu alanda doktorasını yapmış olan azınlık gençleri değerlendirmeye alınarak buradaki okulda görev alabilirler. Dolayısıyla bu alanda akademik kariyeri olan eğitmenlerimize görev verilmelidir.” diye konuştu.

Söz konusu okulun, Gümülcine bölgesine açılmasının daha iyi olacağını belirten Hasan sözlerine şöyle devam etti: “Türk azınlık için Gümülcine merkezdir. Gümülcine olmazsa İskeçe veya Dedeağaç olabilir. Yani bu bizim tercihimizdir.”

 

EN BÜYÜK SIKINTIYI TÜRKÇE MÜFREDATTA YAŞIYORUZ

Azınlık okullarındaki sorunlara da değinen Hasan, “Bizim okullarda en büyük sıkıntı Türkçe’dir. Türkçe müfredat düzgün ve kaliteli olmadığı için sıkıntılar yaşamaktayız. İlkokullarda okuyan çocuklarımızda yaşadığımız en büyük sıkıntıyı Türkçe müfredatta yaşıyoruz. Yunanca müfredatta da sorunlar yaşıyoruz. Ancak bu sorunların Türkçe müfredata göre daha az olduğunu söyleyebilirim. ” diye konuştu.

Koray Hasan sözlerine şöyle devam etti: “Türkçe öğretmenlerinde büyük sıkıntı yaşıyoruz. Bunu da alınan eğitimin kaliteli olmadığına bağlıyorum. Buna eski eğitim metodlarını da ekleyebilirim. O yüzden eğitim sisteminin tamamen yenilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak azınlık eğitimcilerimizin de çoğunun iyi niyetli olduğunu belirtmek isterim. Birçoğunun kendini yetiştirdiğini ve öğrencilere katkı sağlamak için çalıştığını görüyorum. Burada yanlış olan ve eksik olanın insanımızda ve öğretmenlerimizde değil, sistemde olduğunu vurgulamak gerekir.”

 

DİDASKALİO’YA KARŞIYIM

GTGB Başkanı Koray Hasan Dedeağaç’ta açılması plananan azınlık eğitimi bölümüyle ilgili olarak şunları kaydetti: “Ben dernek başkanı olmanın yanı sıra bir eğitimciyim. Didaskalio olayına karşıyım. Bunun çok yanlış olacağına inanıyorum. Zaten bu yasa hazırlanırken azınlık toplumu tüm kurum ve temsilcileriyle karşı çıkmıştı. Tüm tepkilere rağmen bunun devam ettiriliyor olması ve bunda ısrar edilmesi çok düşündürücü. Dört yıl boyunca öğrencinin hiç Türkçe ders almadan fakülteden mezun olduktan sonra birbuçuk yıllık bir bölüme gidip orada da Yunanca ve Türkçe bir eğitimden geçtikten sonra Türkçe öğretmeni olması imkansız. Kaldı ki bu çok uzun bir süreç olacağı için hiç cazip değil. Aynı zamanda çok yorucu. Dolayısıyla Didaskalio olayını karşıyız.” İskeçe Türk Birliği (İTB) Başkanı Ahmet Kurt, azınlık okullarında görev alacak öğretmenlerin eğitimini sağlayacak kurumun çok önemli olduğuna dikkat çekerek, “Dedeağaç’ta açılması planan eğitim kurumu asla kabul edilemez bir durumdur ve yetersizdir. Açılması planlanan eğitim kurumu; Türk azınlığa tam manasıyla Türkçe eğitim verebilecek kapasitede olmalıdır. Bunun aksi düşünülemez. Buradaki eğitim süreci dört yıl, hatta eğer gerekirse dört yılın da üzeri olmalıdır. Dolayısıyla normal bir fakülte olması gerekir. Ayrıca bu öğretmenler azınlık okullarında okutulan Türkçe derslerle ilgili olarak da ders almalıdırlar. Bunun çok önemli olduğuna inanıyorum.” diye konuştu.

 

EĞİTİM VERECEK EĞİTMEN KADROSU TÜRKİYE’DEN GELEBİLİR

Ayrıca söz konusu öğretmen okulunda yer alacak eğitim kadrosunun Türkiye’den gelmesi gerektiğini söyleyen Kurt sözlerine şöyle devam etti: “En azından bu fakültede görev alacak eğitim kadrusunun çoğunluğu Türkiye’den olmalıdır. Çünkü bir insan eğer Türkçe dilini güzel bilmiyorsa, bu kişi nasıl Türkçe eğitim verebilir. Dolayısıyla karşı taraftaki insanı anlayabilecek dilde eğitim kadrolarının olması gerektiğine inanıyorum.” SÖPA’nın kapatılmasıyla ilgili olarak, sözkonusu okulun yerine alternatif bir eğitim kurumunun olmayışının endişe verici bir durum olduğunu kaydeden Kurt, “Bu konuda maalesef gerek azınlık kurum kuruluşları olsun, gerekse kişi ya da kişiler olsun taleplerine yer verilmiyor. Bu bizleri olduğu gibi herkesi üzüyor. SÖPA keşke kapatılmadan önce ‘Bu eksikliği ne şekilde telafi ederiz’ şeklinde azınlığın görüşü alınmış olsaydı.” diye konuştu.

 

ÖĞRETMEN OKULU İSKEÇE YA DA GÜMÜLCİNE’DE OLABİLİR

Azınlık okulları için öğretmen yetiştirecek okulun Gümülcine veya İskeçe ilinde olması gerektiğini ifade eden Ahmet Kurt, azınlık nüfusunun bu bölgede yaşadığını hatırlattı. İTB Başkanı Kurt, “Azınlık nüfusu İskeçe ve Gümülcine’de yoğunlaşıyor. Bunun yanında son yıllarda yaşanan ekonomik krizi de gözönünde bulunduracak olursak, sözkonusu okulun bu iki yerleşim bölgesinden birinde olması daha uygun olacaktır. Bir de şu anımsatmayı yapmak istiyorum. Burada niyetin ne olduğuna da bakmak gerekir. Burada gençlere eğitim mi vermek istiyoruz, yoksa kendi yerlerinden uzaklaştırıp onları asimile mi etmeyi istiyoruz? Bunu dikkatli düşünmemiz gerekir. Çünkü son yıllarda bir çok azınlık üyesi gençlerimiz bölgemizden eğitim amaçlı uzaklaşmak zorunda kaldı. Bunların bazıları ne yazık ki geriye döndüğünde kötü alışkanlıklar edinmiş olarak karşımıza çıkıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

 

MÜCADELEMİZİ YARIDA BIRAKMAMALIYIZ

Azınlığın birlik ve beraberlik içerisinde mücadele veremediğini dile getiren İTB Başkanı Ahmet Kurt sözlerini, “Bir şey istediğimiz zaman bunun sonuna kadar takibini yapmamız gerekir. Ancak bu şekilde başarı elde edebiliriz. Çünkü bizler bir şey istiyoruz ve o istediğimizi elde etmeden mücadelemizi yarıda bırakıyoruz. Bu da azınlığımızın en büyük eksikliğidir.” diyerek tamamladı.

 

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜ

İngiltere’de yaşayan Batı Trakyalı akademisyen Sebahattin Abdurrahman, en önemli konunun azınlık okullarında görev yapmak için iyi yetişmiş öğretmen istenip istenmediği sorusuna yanıt bulmak olduğunu belirtti. Abdurrahman, azınlık okullarındaki Türkçe öğretmenlerinin iyi yetişmesinin şart olduğunu söyledi.

Sebahattin Abdurrahman şöyle konuştu: “Azınlık okullarındaki Türkçe ders öğretmenlerinin nasıl ve nerede yetiştirilmesi gerekir sorusuna iki soru çerçevesinde cevap vermek gerektiğini düşünüyorum. Bu sorulardan ilki azınlık okullarında pedagojik anlamda iyi yetişmiş ve azınlık eğitimine uygun öğretmenlerin görev almasının gerçekten istenilip istenilmediği, diğer bir soru ise gündemde olan yeni bir bölümün veya okulun açılması iyi öğretmen yetiştirmek için tek başına yeterli midir? Bu soruların yanıtlanması gerekiyor. Batı Trakya azınlık okullarında öğretmenlerle ilgili uzun yıllara dayanan sorunlar, bizlere ilk sorunun cevabının olumsuz olduğunu göstermeye yetmektedir. Türkiye öğretmen okulu mezunu öğretmenlere görev verilmemesi, azınlık eğitim yapısına uygun olmayan ve farklı amaçlar çerçevesinde SÖPA’nın açılması ve Türkçe ders öğretmenlerinin yetiştirilmesinde oldukca yetersiz kalındığı çoğunluk ve azınlık yetkilileri tarafından defalarca dile getirilmesine rağmen uzun yıllar faaliyette kalmasına müsaade edilmesi, meslek içi eğitim konusunda hiçbir ciddi adım atılmaması, öğretmenlerin verimlilikleri ve başarılarını sorgulayan bir sistemin hayata geçirilmemesi, Türkçe ve Türk kültürünün gelişiminin ve devamının sağlanmasında öğretmenlerin ne derece yeterli olduğunun sorgulanmaması ve bu konuda velilere hiç bir söz hakkının tanınmaması gibi uygulamalar, iyi yetişmiş ve azınlık eğitimine uygun öğretmenlerin görev almasının istenilmediğinin açık delilleridir.”

 

BU OKULDA EĞİTİM KESİNLİKLE TÜRKÇE OLMALI

Sebahattin Abdurrahman azınlık okulları için öğretmen yetiştirecek okulda eğitimin kesinlikte Türkçe olması gerektiğini vurguladı. Abdurrahman, “İlk sorunun cevabının olumsuz olarak ortaya çıkması, ikinci soruyu büyük oranda anlamsız kılmakla birlikte yine de ‘acaba’ yeni bir başlangıç olabilir mi diye kendimizi sorgulayarak ikinci soruya cevap verecek olursak. Bu okul eğer bahsedildiği gibi ülkedeki herhangi pedagoji fakültesini bitiren azınlık öğrencilerinin ‘sınavla’ gireceği bir okul olacaksa, derslerin kesinlikle Türkçe olması gerekmektedir. Bu ‘olmazsa olmaz’ olmalıdır. Günümüzde azınlık çocuklarının büyük kısmının, yeterli azınlık ortaokulu ve lisesi olmamasının da etkisiyle Yunan okullarına gittiği ve devamında üniversitede Yunanca okuduğu düşünüldüğünde, Türkçelerinin önemli oranda erozyona uğraması büyük ihtimal dahilindedir. Bu bağlamda bahsi geçen okulda kesinlikle Türkçe odaklı bir eğitim programı olması gerekmektedir. Bununla birlikte giriş sınavları da kesinlikle çok zor sınavlar olmalıdır. Bu iki özellik bu tür bir okulun iyi öğretmen yetiştirmeye yetip yetmediği sorusunun cevabını oluşturmaktadır. Bence kurulacak bir öğretmen okulunun sadece azınlık öğrencilerine yönelik olması da gerekmez. Sonuçta azınlık okullarındaki Yunanca ders öğretmenlerinin de azınlık çocuklarının eğitimine yönelik özel bir eğitimleri bulunmadığı bir gerçektir. Azınlık çocukları Türkçe dersler için eğitim alırken, Yunanlı öğrenciler de azınlık okullarının Yunanca müfredatı ve azınlık çocuklarının eğitimi için eğitim görebilirler.” dedi.

 

DEDEAĞAÇ’TAKİ BÖLÜM İPTAL EDİLEBİLİR

Sebahattin Abdurrahman sözlerini şöyle sürdürdü: “Son olarak, bu alanda özel olarak bahsi geçen Dedeağaç’ta açılması planlanan öğretmen bölümünün faaliyete geçmesi iptal de edilebilir. Çünkü halihazırda çok sayıda SÖPA mezunu, öğretmen olmayı beklemektedir ve 695/1977 sayılı yasanın azınlık okullarında görev alacak öğretmenlerden SÖPA mezunlarına öncelik veren, onları bu bağlamda ayrıcalıklı kılan madde yürürlüktedir. Bu madde yürürlükte olduğu müddetce başka bir okul mezununun görev alması zaten imkansız görünmektedir.”

Uzun yıllar azınlık eğitimine hizmet eden emekli öğretmen Tevfik Hüseyinoğlu Lozan Antlaşması’na dikkat çekti. Hüseyinoğlu, “Azınlık eğitimiyle ilgili olarak en önemli hususun Lozan Antlaşması olduğunu ve yapılacak düzenlemelerin buna uygun olması gerektiğini vurgulamak isterim. Azınlık eğitiminin temeli de, ruhu da, pratiği de Lozan Antlaşması’ndadır. Her ne kadar son yıllarda bu özellik tahrip edilse de azınlık eğitiminin temeli Lozan Antlaşması’na dayanmaktadır. Bundan sonra yapılacak yeni düzenlemeler konusunda azınlığımızın ileri gelenleri bunu dikkatten kaçırmasınlar. Bu elzemdir.” dedi.

 

AZINLIK EĞİTİMİ STATÜSÜNE SADIK KALINMALI

Lozan Antlaşması’nın azınlık eğitiminin statüsünü belirlediğini hatırlatan tecrübeli eğitimci Tevfik Hüseyinoğlu, “Bu statü uygulandığı dönemlerde ve bu statüye sadık kalındığı dönemlerde azınlık eğitimi gelişmiştir ve verimli olmuştur. Ne zaman ki bu statüye karşı çıkıldı, buna ters işler yapılmaya başlandı, azınlık eğitiminde sorunlar ve sıkıntılar başladı.” diye konuştu.

 

LÜTFEN SAMİMİ DİYALOG VE İŞBİRLİĞİ

Dedeağaç’ta açılmak istenen bölümle (Didaskalio) ilgili olarak görüşünün olumsuz olduğunu dile getiren Tevfikoğlu, “Ne yazık bu ve buna benzer projeler azınlığın aklıyla alay etmekle eşdeğerdir. Bu konuda lütfen yetkili merciler karar almadan önce azınlıkla konuşsun. Herşeyi bir yana bıraksınlar ve azınlıkla, azınlık kurumlarıyla samimi bir işbirliği yapsınlar. Göreceksiniz ki konular ve sorunlar tereyağdan kıl çeker gibi çözülecek.” ifadelerine yer verdi.

Kaynak : www.batitrakya.org sitesinden alınmıştır

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.