DOLAR 34,5432 0.18%
EURO 35,9876 -0.69%
ALTIN 3.007,101,53
BITCOIN 34319331.67535%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:23

SABAHA KALAN SÜRE

Bel Çevrenizi En Son Ne Zaman Ölçtürdünüz?
284 okunma

Bel Çevrenizi En Son Ne Zaman Ölçtürdünüz?

ABONE OL
03/09/2020 00:37
Bel Çevrenizi En Son Ne Zaman Ölçtürdünüz?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bel çevresi genişliğinin erkeklerde 94, kadınlarda 80 santimetreden fazla olması kalp ve damar hastalıkları açısından en önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Karın bölgesinde oluşan fazla miktarda yağlanma ile kendini gösteren “metabolik sendrom” hastalığı, insülin direnci, diyabet, kan yağlarında dengesizlik, hipertansiyon ve koroner kalp hastalığına yol açabiliyor.

Memorial Antalya Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Gökhan Yazıcıoğlu, “metabolik sendrom” hakkında bilgi verdi.

Kronik hastalıklar ve obezite ile belirti verir

Metabolik sendrom; insülin direnci, bozulmuş karbonhidrat toleransı, şeker hastalığından en az birinin bulunması, hipertansiyon, iyi huylu kolesterol düşüklüğü ve kan yağları yüksekliği gibi belirtilerle kendini gösteren önemli bir hastalıktır. Özellikle karın bölgesinde ciddi ölçüde yağlanma ve obeziteye yol açar. Kadın ve erkeklerde bel çevresi genişliği olması gereken değerlerin çok üzerine çıkar. Hastalık, doğru beslenme ve düzenli egzersiz içeren bir yaşam tarzı değişikliği gerektirir.

Tedavinin ilk aşaması kilo kontrolü ve hareketli yaşam

Kilo kontrolünün sağlanması, metabolik sendromun öncelikli tedavisidir. Bunun için de kilo vermeye yardımcı sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz bir yaşam biçimi haline getirilmelidir. Bazı hastalarda diyet ve egzersiz ile birlikte ilaç kullanımı gerekebilir. % 5-10’luk kilo kaybı bile metabolik sendromun tüm bileşenlerini kontrol altına alabilmek için yeterlidir. % 7 oranında kilo vermek ve hareketli bir yaşam şekli benimsemek, şeker hastalığı oluşma riskini ortalama %50 oranında azaltmaktadır.

Sağlıklı beslenmede doğru yağ tercihi önemli

Metabolik sendromda beslenme tedavisinin amacı; insülin direnci sorununu ve buna bağlı bozuklukları önlemektir. Alınan kalorinin yağ miktarı %25-35 oranında tutulmalı, bunun da büyük kısmı zeytinyağı, fındık ve kanola yağı olmalıdır. Soya, ayçiçeği ve mısırözü yağı daha az oranda tercih edilmelidir. Bunun yanında; fındık, ceviz, badem, keten tohumu yağı tercihen tüketilebilir. Omega-3 yağ asitlerinden zengin beslenme ve özellikle balık tüketimi önemlidir. Karbonhidrat oranı toplam kalorinin %45-55’ini oluşturmalı ve daha çok tam tahıllar, meyve ve sebzeler, kuru baklagiller, tahıllı ve yulaf içeren kahvaltılıklar tercih edilmelidir. Kalorinin kalan kısmı proteinden alınmalıdır. Derisi çıkarılmış tavuk veya hindi, yağsız dana eti ile yağsız veya düşük yağlı süt ürünleri bu alandaki sağlıklı seçeneklerdir.

Yaşam kalitenizi yükseltin

Et ağırlıklı beslenme alışkanlıklarına sahip olan kişilerin, kırmızı ette bulunan yüksek miktardaki doymuş yağ oranını göz önüne alarak, et tüketim miktarı ve sıklığında dikkatli olması gerekir. Öğünlerde 2-3 köfte kadar (60-90 gram) et tüketimi, günlük et gereksinimini karşılayacaktır. Et; ızgara, fırın ve haşlama yöntemleriyle pişirilmelidir. Kızartma ve kavurma yöntemi sağlıklı değildir. C ve E vitamini içerikli besinlerin tüketimine özen gösterilmelidir. Bunun için de sebze ve meyve, salata, taze sıkılmış meyve suları sofrada tercih edilmesi gereken seçeneklerdir. Hamurlu, şerbetli ve ağır tatlılar yerine, vücudun şeker ihtiyacı sütlü ve meyveli tatlılardan az porsiyonlarla karşılanmalıdır. Günlük tempolu yürüyüşler ve düzenli egzersizler bir yaşam şekli haline getirilmelidir

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP