Orhan Tanrıkulu
tanrikuluorhan@gmail.com
Yıl 1958. Simon ve Newell bir tahminde bulunarak “10 yıl içinde yapay bir zeka dünya satranç şampiyonu olacak ve yeni bir matematik teoremini kanıtlayacak.” demişlerdi. Yıl 1968. Stanley Kubrick‘in o yıl çektiği “2001: Uzay Yolu Macerası” sinema filminde yapay zekanın neler yapabileceğini ve insanın yapay zekayı sonuç olarak alt ettiğini anlatıyor. Yıl 1997. Deep Blue adlı bilgisayar programı dünyaca ünlü satranç ustası Garry Kasporov’u satranç maçında 3-1 yenmişti. Evet, IBM tarafından geliştirilen Deep Blue, Rusların ünlü stratejistini yenmişti. Yapay Zekânın Dünya gündemine bıraktığı ilk manşetti bu. Simon ve Newell zamanı tutturamadılar belki ama müthiş bir öngörüyle 30 yıl sonrasını tahmin etmişlerdi. Simon ve Newell aslında birer sosyal bilimcilerdi. Stanley Kubrick ise yönetmenden başka bir şey değildi. Günde 12 saat satranç oynayacak kadar da deli dahi arası bir yönetmendi. Bu insanlar mühendis olmadıkları halde zamanlarını, zihin enerjilerini yapay zeka ile meşgul etmişlerdi. Yapay zekanın nihai amacı insan davranışını taklit etmektir. Yapay zeka sonuçta bir kod parçacığıdır ve bu kod parçacığı bazen bir bilgisayara bazen bir robota bazen de bir otomobile yüklenir. Ve programcısı ona neyi öğrettiyse onu yapar. Robotların karar verme mekanizmasında da kullanılan yapay zeka, büyük veri (Big Data) üzerine bina edilmiş bir teknolojidir. Binlerce veri arasında en doğru seçeneği seçip robotların mekanik & elektronik kısımlarına direktifler gönderen yapay zekâdır.
Yapay zeka ne çok tehlikelidir ne de tehlikesiz. Aslında sorunun cevabı yapay zekayı kimin ürettiği ile ilgili. Batı medeniyetinde teknolojik icatların itici gücü askeri projelerdir. Bu tarihsel arka plan nedeniyle diyebiliriz ki Yapay Zeka diğer günümüz teknolojileri gibi yine Batılılarca üretilmeye devam ederse elbette ciddi tehlikeler içeriyor. Yapay zekanın doğuracağı en büyük tehlike, insanoğlunun büyük işsizlik oranları ile karşılaşması olacaktır. Yapay zekanın yaygınlaşması ile tekrarlanan, uzmanlık gerektirmeyen işlerde çalışanlar, ilk işlerini kaybeden çalışanlar olacaklar, oluyorlar. Tır şoförleri, inşaat işçileri, satıcılar gibi tekrarlanan işleri yapan işçiler yerine daha az maliyetli, daha uzun süreler çalışabilen ve daha az hata yapan robot işçiler tercih edilmektedir. Yapılan araştırmalara göre 2030 yılına kadar ABD’de işlerin %38’i robotlar tarafından yapılacak. Yapay zekanın öngörülemeyecek şekilde gelişmesi sonucunda yaşanacak tehlikeler için insanoğlunun hep bir b planı olmalıdır. Facebook’un 2017 Ağustos ayında geliştirdiği yapay zekalı 2 chatbot (sohbet eden robot) programcıların robotlara öğrettiği İngilizce dışında kendi aralarında yeni bir dil geliştirdiler ve bu dili kendileri hariç hiç kimse anlayamadı. Chatbotların devre dışı bırakılmasıyla sonuçlanan çalışma yapay zeka çalışmalarının kontrol altında tutulmasının ne kadar önemli olduğunun göstergesi.
Diğer aşılması gereken bir konu ise yapay zekanın yaygınlaşması ile boşa çıkan vakti, insanoğlu nasıl değerlendireceği meselesidir. İnsanların yapacağı işleri yapay zekalı robotların yapması ile boşa çıkan vakti ya bilimle, sanatla, sporla dolduracağız yada malayani işlerle. Örneğin bir ev hanımı gününün 2-3 saatini yiyecek alış verişi ve yemek yapmak için harcıyor. Gelişecek yapay zeka teknolojileri ile artık buzdolabında biten sebzenin siparişi IOT (Nesnelerin İnterneti) üzerinden market görevlisine online olarak iletilecek ve sipariş robot moto-kuryelerle istenilen saate evde olacaktır. Böylelikle alışveriş için harcanan zaman bize kalmış olacak. Peki biz bu vakti nasıl değerlendireceğiz. Devletlerin yakın zamanda çözmesi gereken en önemli konulardan biri boş kalan insanların bir şekilde meşgul edilmesi olacaktır. Kitap okuyan, bir hobisi olan, düzenli spor ve sanatla ilgilenen insanlar için yapay zeka teknolojisi sevindirici olabilecekken vaktini faydalı işlerle değerlendirmeyen sosyal medya da sörf yaparak geçiren veya TV karşısında geçiren insanlar için büyük bir yıkım olabilir. Bunun yanında yapay zeka ve robotik teknolojiler daha hareketsiz bir yaşam ortaya çıkarmaktadır. Hareketsiz yaşam obeziteyi, obezite ise çeşitli fiziksel ve ruhsal hastalıkları tetikleyecek ve bunun sonucunda olumsuz durumlar karşımıza çıkacaktır. Bu olumsuz tablo nedeniyle yapay zeka teknolojilerinin durdurulması elbette gerekmez. Her şeyin olumsuz yan etkileri olduğu gibi yapay zekanın da yan etkileri var. Çözüm, yapay zeka teknolojilerinin karşısında olmak değil tam aksine medeniyet olarak bu teknolojinin üretilmesine başrol oynamaktır.
Başrol oynamalıyız ki bu teknolojinin olumsuz etkilerinin törpüleyerek pazara sunma imkanımız olsun. Ek olarak yapay zeka teknolojisine karşı olmak nehre karşı yüzmeye benzer. Batıda ve Uzak Doğu bu teknolojiyi geliştirilmeye devam edecektir. Ya üretiminde yer alıp olumsuz yönlerini engelleyerek faydalı kullanımını özendireceğiz yada diğer tüm teknolojik gelişmelerde olduğu gibi biz gelişmeleri izlerken olumlu olumsuz tüm yönleriyle bu teknolojik cihazlar hayatımıza girecek ve biz sadece kötü bir tüketici olarak kalacağız. Tüm teknolojik gelişmelerin temelinde algoritma bilimi vardır. Algoritma belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için tasarlanan yol demektir ve Özbekistan’ın Harezm, bugünkü Türkmenistan’ın Khiva kentinde doğmuş olan Ebu Abdullah Muhammed İbn Musa el Harezmi tarafından bulunmuş bir ilimdir. Yine robotiğin temellerinden biri olan Sibernetik (güdüm bilimi), canlı ve cansız tüm karmaşık sistemlerin denetlenmesi ve yönetilmesini inceleyen bilim dalıdır ve 12. yüzyılda Cizre’li fizikçi, robot ve matris ustası bilim insanı El-Cezeri, sibernetik alanın ilk isimlerindendir. Tarihsel bağlamda temellerini attığımız yapay zeka ve robotik teknolojilerinin gelişiminde de söz sahibi olabiliriz. Peki yapay zeka teknolojilerinde nasıl söz sahibi olabiliriz? Elbette eğitimle. Kısa vadede hiç bir konuda sağlıklı bir ilerleyiş sağlanamaz.
Sporda, sanatta, ekonomide veya teknolojide. Kısa, orta ve uzun vadeli eğitim planlarımız olmalı. Odak noktası eğitim olan teknoloji üretimi modelinde, ticari bakış açısı olmamalıdır. Kapitalist bakış açısı her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da önceliği ayrıcalıklı zümreye verecek ve böylece eğitim, toplumun geneline ulaşmayacak ve istenilen hedefler sağlanamayacaktır. Bilişim eğitiminde diğer önemli nokta ise batının endüstri 4.0 dijital dönüşümü ile ortaya çıkan ara eleman ihtiyacını temin eden ülke durumuna düşmemek için inovatif ve girişimci bir eğitim metodolojisi üretmek zorundayız. Diğer yandan devlet, vergi sisteminde bugün inşaat sektörü için sağladığı ayrıcalıkların daha fazlasını bilişim sektörü için sağlamalıdır. Teknoloji üretimi bir kültürdür. Pansuman çözümlerle sağlıklı bir yapı ortaya koymak mümkün değildir. Ve elbette politikaya meze olmayacak kadar da hayati bir öneme haizdir.
Sonuç olarak yapay zeka teknolojileri kaçınılmaz olarak ilerlemektedir. Biz bu süreçte yerimizi en güçlü şekilde almalıyız. Özellikle düşünce kuruluşları, eğitim kurumları, STK’lar, savunma sanayi ve özel sektör bir araya gelerek ciddi teşvik sistemi oluşturmalıdır. Denetimini de sağlamak koşuluyla fikri olan gençler, % 1 tutma ihtimali olan projelerle gelseler bile desteklenmelidir. Sanayi devrimi ile Batı karşısında kaybettiğimiz ticari üstünlük, ilerleyen süreçte askeri üstünlüğümüzü kaybetmemiz ile sonuçlandı. Askeri üstünlüğü kaybeden devletimiz siyasi üstünlüğünü de belli bir zaman sonra kaybetmiştir. Tekrar dünya siyasetinde sağlam bir şekilde yerimizi almak istiyorsak ülkenin kaderi olan teknoloji üretimini hedeflerimizin en üstüne koymalıyız.
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce