Bosna’da bugün yaşananları anlamak için biraz geriler gitmek gerekli. Öncelikle Yugoslavya niçin ve kimlerce parçalandı? Sorusunun cevabı ortaya konmalı. Yugoslavya’yı yıkan en önemli etken; akılcı, kalıcı, sosyal adalet, hukuk ilke ve yönetimlerini uygulayamayan politikacılardır. Yugoslavya içerisindeki Slovenya, Hırvatistan ve Sırbistan gibi Cumhuriyetlerin ekonomik bencillikleri ise yıkım sürecine ivme katmıştır. 1990 yılı Yugoslavya Başkanlık Konseyi’nin Hırvat lideri Stipe Mesić’in, parçalanmanın ardından yaptığı “Benim amacım Yugoslavya’yı parçalamaktı ve bunu başardım” açıklaması Yugoslavya’nın hangi sebep ve zihniyetten ötürü yıkıldığını ortaya koyuyor. Global sermayenin ağa babalarından IMF ve Dünya Bankası’nın zor durumdaki Yugoslavya’ya can alıcı şartlarda kredi vermesi ve peşi sıra Batı’nın siyasi, ekonomik, ideolojik ve askerî girişimleri zurnanın son deliği olmuştur.
KÜLTÜREL DENGELERİN YENİDEN OLUŞUMU
Oysa yirminci yüzyılın sonlarından itibaren dünyada yaşanan siyasî, ekonomik ve kültürel dengelerin yeniden oluşumu rüzgârları Bosna’yı da etkilemişti. Devlet ve milletler muvazenesindeki farklı bakış açısı geleceğe dair umutların artmasındaki en önemli faktör olarak belirmişti. Âlemi insanlık daha demokratik ve hoşgörülü yönetimlerle aydınlık bir geleceğe sahip olmanın hazırlığı ve gayreti içerisindeyken kurulan küresel sermaye düzenleri sayesinde hayaller adeta sükûta uğramıştır. Koyu kapitalizmin yeni bakış açısındaki kavrayıcı rolü burada ön plana çıkmıştır. Buna verilebilecek en iyi örnekse insan hak ve hürriyetleri çağını yaşamaya hazırlanan dünyamızda, Avrupa’nın tam ortasında, Bosna-Hersek’te yaşanan Sırp soykırımıdır. Savaşlar neticesi parçalanma sonrası bölgede malumumuz yedi küçük devletçik peyda oldu. Bosna bunlardan birisidir. Lokmalara ayrılma küresel sermaye sahipleri ile “medeniyetin beşiği” AB ve ABD’yi ziyadesiyle memnun etmektedir. Bosna’nın, hem etnik hem de dini bakımdan oldukça fazla sayıda farklılığı bünyesinde barındırıyor olması ise bir diğer memnuniyet veren konudur. Balkanlarda yaşanan kanlı süreç ve sonrasında ortaya çıkan utanç tablosu yeni kaoslar oluşturma anlamında bulunmaz bir diğer Hint kumaşıdır. Her kaos sonrasında olduğu gibi bu kez de kurtarıcı rolüne bürünerek bölgeye iltihak edip, mağdur halklar tarafından omuzlarda taşınanlar maalesef yine batı ve küresel sermaye olacaktır. Aslında olanlar ne medenilik tanımına ne de Balkan insanının menfaatlerine uygun düşmemektedir. Küresel emperyalistlerin umurunda olan çekilen acılar zinhar değildir.
AÇLIK İÇERİSİNDEKİ HALK
O gün bugündür yöre halkı yarı aç, yarı tok hayatını idame ettirmenin mücadelesinde. İşsizlik oranlarının, özellikle geleceğe umutla bakmak isteyen genç nüfusta ellilerin üzerinde seyretmesi, sosyal adaletsizlik ve hukuksuzluk hissi geçtiğimiz günkü halk ayaklanmasına dönüşen protestolara damgasını vurmuştur. Dayton Anlaşması’ndan bu yana ekonomik ve siyasi krizler yaşayan Bosna-Hersek’teki iç savaşı andırır son eylemlerin hedefinde hükümet vardır. Olanlar sömürü düzenine, haksızlığa, hukuksuzluğa, eşitsizliğe başkaldırmaktan başkaca bir şey değildir. Mantık doğru, izlenen metot yanlıştır. Kentleri yakıp yıkmakla, değerleri yok etmekle hak aranmaz. Milleti huzursuz etmek, haklıyken haksız konuma düşmekten başka bir işe yaramaz. Provakatif grupları ve yapılan şiddet yanlısı eylemleri de hesaba kattığınızda, yıkıcı manzara kaçınılmaz. Manzaraya baktığımızda gezinin Taksim’i “Bosna Baharının” Tuzlası olduğu kolaylıkla görülür. Bu durumda akıllara, Mısır ve Türkiye’den sonra Sn. Gökçek’in Otporu Bosna’da mı? Fikri gelmektedir. Otpor geniş halk kitlelerinin memnuniyetsizliğini bir kez daha kullanıyor olabilir mi? Neden olmasın. Onlarında bu işi yüksek meblağlar karşılığı pazarladıkları basına düşenlerdendi. Sektör haline gelmişler. Sektörden medet umanlar oldukça da pazar payları gittikçe artacaktır. Olayların bir diğer amacı üç başkanlı Bosna’da bir iç savaş çıkarmak ya da zeminini hazırlamakta olabilir. Eylemlerin dozunun artması Bosna’yı parçalayabilir. İstikrar ve barış zeminini sıkıntıya sokar. Bosna’da alınması gerekli en önemli tedbir, milli refahı yükseltici radikal ekonomik kararların bir an evvel alınıp realize edilmesidir. Bu yüzden de Bosnalı kardeşlerimize düşen aklıselimi kaybetmemektir. Sonuçta bu işten zararlı çıkanlar “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olan” Avrupa’nın en fakir halkı Bosnalılar olabilir. Sağlıcakla kalın..
HABERLER
15 saat önceHABERLER
15 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce