Bulgaristan’da kan donduran türden bir suikast teşebbüsü yaşandı. Ekranları başından şahit olanlar bir an için neye uğradıklarını şaşırdılar. İki kez tetiğine basıldığı halde çalışmayan bir silah ve ardındaki el. Kime ait olduğu belli olmayan kirli bir el. Hadise, akıllarda ciddi sorular oluşturan, siyasi çalkantıya sebep olabilecek türden bir eylemdi. Suikastın hedefindeki kişi Hak ve Özgürlükler Hareketinin yirmi üç yıllık başkanı Ahmet Doğan’dı. Tetiği çekende başka bir “soydaştı maalesef.” O. Hasanov Enimehmedov. Biri Habil, diğeri Kabildi. Ama gerçekte kimin kim olduğunu ancak Allah biliyordu. Birilerinin piyonu olmuş olabilirler miydi? Kuvvetle muhtemel olabilirlerdi. Alın size yaman bir paradoks. Bulgaristan paradoksu. Belli ki ateşten korkanlar, itibarları gün be gün yok olanlar bir kez daha maşadan medet umdular. Ülkemizde görmeye alışık olduğumuz türden senaryoların bir benzerinin sahnesi bu kez Bulgaristan. Bulgar meclisinde otuz yedi sandalyeye sahip HÖH’ün 8. Kongresi’nin yapıldığı Sofya’daki salondu. Salonda ağırlıklı olarak Türkler vardı. Olayın taraflar mı? Gelin onları biraz daha yakından tanıyalım. Öncelikle maşadan başlayalım. Burgas bölgesinde yaşayan Enimehmedov, inşaat sektöründeki “Network Structure” adlı şirketin sahibi. “Pobeda Çernomorets” boks kulübüne kayıtlı “sporcu”. -Burgas’taki yerel gazeteler, kardeşi Metin ile birlikte çok sayıda kavgaya karıştığını belirtmekte.- Enimehmedov’un, Sofya’da eğitim alan ve ülkemizden gitme üniversite öğrencileri arasında da bağlantılar kurma gayretinde ki dengeli olmayan bir şahsiyet olması altı çizilen bir diğer husus. Sabıka kaydı da oldukça kabarık. Tam da böylesi kirli işler için biçilmiş kaftan. Elindekinin gaz tabancası olduğu söylense bile olası bir güvenlik müdahalesi ile hayatını kaybetme riski taşıyan, böylesi ciddi bir eyleme kendiliğinden kalkışmasını söylediğine inanmak sanırım safdillik olur. Tek başına sistemi değiştirmeye de gücü yetmeyeceğine göre.. Bu adamda bir bit yeniği olabilir mi? Sorusu geliyor akıllara. Şimdi de Ahmet Doğan’ı mercek altına alalım. Dobriçli Doğan ilk, orta, lise ve üniversite döneminde oldukça parlak bir öğrenci grafiği çizmiş. Mastırını “Marksist Felsefe ve Diyalektik Materyalizm Teorisi” alanında yapmış. Sofya Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. Erdem sahibi, ekser soydaşların sevdiği bir isim. 84 ve 85’li yıllardaki Bulgar soykırım ve zulmüne tabi tutulmuş. Marksist ilkelere ters düşen ve rejime karşı tavır koyan bir felsefeci. 1990 yılında kurduğu, Hak ve Özgürlükler Hareketi ile Bulgaristan’daki soydaş ve dindaşlarımızın dil, din, sosyal, kültürel ve ekonomik haklarını savunan ilk siyasi kimlik olarak bilinmekte.
BULGARLAR DA PARTİYE ÜYE
Kurduğu hareket öylesine ileri gitmiş ki, Türklerden ziyade Bulgarlarda partiye üye olmaya başlamışlar. Sonucunda da HÖH, Bulgaristan demokrasinin kilit partisi, Ahmet Doğan’da koalisyonun ortağı ve Bulgar Başbakanının yardımcısı olmuş. Buda bize Doğan’ın maharetlerinin hangi seviyelerde olduğu noktasında sanırım yeterince bilgi veriyor. Eee, kim ister böylesi gelecek vaat eden birinin yarınlarda Bulgaristan’a Başbakan olmasını. Sen, ben, bizim oğlan isteriz belki. Fakat Marksizmi elinin tersi ile kenara ittiği iddia edilen birini öncelikle Rusya istemez. Sonrasında Rus ve Bulgar derin devletleri istemez. En sonunda da Bulgarlar istemez. İktidar ortağı diğer parti mi? Boylarının o kadar uzun olmadığı ortada. Daha dün “Osmanlı’dan kurtulduk” naraları atanlar için olacak iş miydi bu? Ancak olmasına ramak kala Ahmet Doğan yıldırılmış olmalı ki, niyetini günler öncesinden ilan etmiş zaten. Devam edecek olursak, bir yanda elindeki gaz tabancası, soruşturmanın asli cevaplarını bünyesinde gizleyen zavallı bir sabıkalı. Hedefinde ise halkı için yıllar yılı sıkıntı çektiği öne sürülen bir bilim insanı ve siyasetçi var. Enimehmedov biraz düşünseydi, elde ettiği hak ve özgürlükler de payı bulunan bir insana namlu doğrultmazdı. Düşüncesizliği, yapacağı eylem karşılığı vaat edilen makam ve mansıpla ilgili olabilir miydi? Buda ayrı bir muamma. Yoksa durup dururken Bulgaristan gibi, Türkleri soykırıma tabi tutmuş bir ülkede, bir soydaş diğer soydaşın canına hangi cüret, mantık ve hakla yan gözle bakabilir. Son olarak dindaş ve soydaşlara bir çift sözüm olacak; soykırımı sizler yaşadınız, bizlerse gözyaşları arasında, derin bir sızıyla acılarınızı seyretmek zorunda bırakıldık. Acıların en büyüğü ile sınandınız. Bu gün aranıza sokulacak nifak tohumlarına, o günleri bir kez daha yaşamamak adına tarafınızdan izin verilmemeli. Allah dirlik ve birliğinize zeval vermesin.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
23 saat önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce