DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 21548040.34771%
İzmir
25°

PARÇALI AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Çekoslovakya dağılmışken, Kıbrıs’ta Federasyon Niye ?

ABONE OL
15/04/2013 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İki halkın eşit siyasal ortaklığı ile 1960 yılında kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti” bilindiği üzere 21 Aralık 1963’te uygulamaya koydukları AKRİTAS SOYKIRIM PLANI çerçevesinde, Rumlar silahlı saldırılarla Kıbrıs Türklerini, Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’nin ortaklığından ve hükümetinden atarak dünyanın ve İngiltere’nin gözleri önünde Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’ni gasp etmişlerdir.

4 Mart 1964 BM Güvenlik Konseyi’nin 186 No’lu kararı, BM’nin kendi ilkeleri ile ters düşen mesnetsiz, uyduruk, hiçbir hukuki geçerliliği ve değeri olmayan bir karardır. Bu karar ile BM Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, tüm Kıbrıs’ın Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti ve hükümeti olarak asla meşrulaştıramaz ve meşrulaştıramamıştır. Bu kararın önünde dağ gibi duran Kıbrıs Türkü’nün iradesi ile doğmuş olan KKTC realitesi vardır ve ilelebet de olacaktır. 1878’de başlayan Kıbrıs Sorunu’na bugüne kadar çözüm bulunamamışsa, bunun baş sorumluları Rum – Yunan tarafı ve İngiltere’dir. Bu süreç içerisinde Rum – Yunan tarafı ve İngiltere, adanın gerçek sahibi Kıbrıs Türk Halkını yok sayarak, hep Enosis hayali ile günlerini ve yıllarını geçirerek 20 Temmuz 1974’e gelinmiştir. 1963’te yıkılan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ardından, 11 yıllık büyük bir mücadeleden sonra Kıbrıs Türk Halkı kendi devletini tüm demokratik kurum ve kuruluşları ile kendi hür bölgesinde kurmuştur.

 

BASKI VE DAYATMALAR

 

Bugüne kadar Kıbrıs Türk tarafına baskı ve dayatmalarla yaptırılan görüşmelerden hiçbir netice çıkmamıştır ve çıkmayacaktır. 1968 – 1973 dönemindeki müzakerelerde Rum – Yunan tarafı, Kıbrıs Türk Tarafına azınlık hakkı bile vermeye yanaşmamışlar, Adanın tek sahibi imişcesine her şeyi red ettiler.

1974 Barış Harekatı sonrası Cenevre görüşmelerinde, Türkiye’nin kantonal çözüm önerisini bile Rum – Yunan tarafı red etme gafletini göstermişlerdir. Bu dönem Rum – yunan tarafının en zayıf olduğu devre olmasına rağmen… Rum – Yunan tarafının bu gafletleri aslında biz Kıbrıs Türk halkı için her zaman kurtarıcı olmuştur, aynen 2004’te Annan Planı’na hayır (ohi) demeleri gibi. Aslına bakılırsa Annan Planı’na Kıbrıs Türk tarafı hayır demeli idi. O, Annan Planı ki tek kelime ile Kıbrıs Türk Halkı için ölüm fermanıdır. Rum lider Kleridis anılarında Annan Planı’nı red etmekle telafisi olmayacak çok büyük hata ettiklerini yazmaktadır.

Hal böyleyken bir müddetten beri kendisini 404 yapıştırıcısı gibi gören, iki tarafın bazı partilerini Ledra Plast’ta belirli zamanlarda toplayarak tarafları birleştirmeyi – yapıştırmayı Bileşik Kıbrıs’ı yaratmayı kendisine misyon etmiş bir hanımefendi büyükelçi ortalarda boy gösteriyor. Kim bu hanımefendi? Bu hanımefendi Çekoslovakya’dan bozma, mini Slovakya devletinin Güney Kıbrıs Rum (GKR) yönetimi nezdindeki büyükelçisi Anna Turnicova’dır. Bu hanımefendi kimden yana oyununu oynuyor acaba? Akredite olduğu GKR Yönetiminden yana mı? Yoksa hiç tanımadıkları KKTC’den yana mı? KKTC’yi zaten yok sayıyorlar. Tek hedefleri Kıbrıs Türk halkını GKR Yönetimi’ne yama yapmaktır.

 

BÜYÜKELÇİ HANIMEFENDİNİN MARİFETLERİ

 

Bu büyükelçi hanımefendinin geçmişteki ülkesi Çekoslovakya I. Dünya Savaşı’nın sonunda Avusturya – Macaristan İmparatorluğunun parçalanması üzerine, 1917’de Çek ve Slovak siyasetçilerin toplanarak iki ulusun eşit bir şekilde temsil edildiği bir devletin kurulmasını kararlaştırdılar. Böylece Çekoslovakya devleti kuruldu. Ancak, Slovak halkının birçoğu bu antlaşmaya karşıydı. 1939 yılına gelindiğinde Alman devlet başkanı, Adolf Hitler’in teşvikiyle, Slovaklar Çekoslovakya Devleti’nden ayrılarak Slovak devletini kurdular (Hitlerle işbirliği yapma pahasına). 1945 II. Dünya Savaşı’nın sonunda bölgeyi işgal eden Sovyetler Birliği, tekrardan Çek ve Slovak halklarını birleştirerek Çekoslavakya Sosyalist Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağladılar. 25 Aralık 1991 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Çek ve Slovak siyasetçiler arasında, ülkenin birliği konusunda büyük tartışmalar başladı. Çek lider Vaslav Klaus ve Slovak lider Vladimir Meciar arasındaki görüşmeler sonucu 23 Temmuz 1992 tarihinde, iki ülkenin ayrılması konusunda antlaşmaya varıldı. Böylece, resmen 31 Aralık 1992 tarihinde Çekoslovakya barışçı bir şekilde ikiye bölünerek iki ayrı ülke oldu. Yani, Çekoslovakya devleti tarihe gömülürken, yerine Çek ve Slovak devletleri doğdu.”

Çek ve Slovak halkları 1917’den 1992 yılına kadar, yani 75 yıl içinde iki defa birleştiler, iki defa ayrıldılar.

 

Din Faktörü: İki ülke halkı büyük ölçüde Hıristiyan – Katolik’tir.

Etnik Köken: Her iki ülke halkı batı Slav kökeninden gelmektedir.

Dil Birliği: Çekçe ve Slovakça bir birine çok yakın iki lisandırlar.

Aynı Slav dil ailesindendirler. Bir Çekle bir Slovak, dil (lisan) bakımından anlaşmakta hiçbir sıkıntı çekmez.

Halklar Arasındaki Evlilikler: Avrupa’da 1991 yılına kadar, karşılıklı evlilikler (Kız alıp kız verme) en çok bu iki ülke halkı tarafından yapılmıştır. Netice olarak her iki ülke halkı bu kadar birleştirici unsura sahipken (nerede kaldı ki Kıbrıs’taki gibi bir tarafın öteki tarafı yok etmesi için Akritas Soykırım Planı da uygulamadı). Kendi aralarında gül gibi geçinirlerken işin birleştirici kimyası ansızın bozuluverdi. İki halk bir birinden savaşsız patırtısız ayrılıp, kendi egemen devletlerini kurdular.

Ne ilginçtir ki yukarıda görülen evrimin içinden çıkan hanımefendi büyükelçinin kendi halklarındaki (Çek ve Slovak) bunca birleştirici unsurun hiç birisinin bizde olmamasına rağmen, bizleri GKR Yönetimine yamama faaliyetleri bir tezat değil midir? (Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.) Sonuçta Kıbrıs’ta iki halk arasında yapılacak olan, sözde bir federasyon türü anlaşma için herhangi bir ortak zemin yoktur. Kıbrıs Türk halkı, Rumlarla yapılacak herhangi bir antlaşmaya güven duymamaktadır. Neden? Güney Kıbrıs Rum yönetimi halen 1963’teki kafa yapısı ile yaşamaktadır. Kıbrıs Türk halkını yok saymaktadırlar. Güney Kıbrıs Rum yönetimi Kıbrıs’ın etrafındaki denizleri bile babasının çiftliği imiş gibi parselleyip, sözde Münhasır Ekonomik Bölge diyerek bunları işleteceğini ve/veya ipotek altına vererek pazarlayacağını sanıyorsa yanılıyorlar. GKR yönetimi bunca ekonomik kriz içerisinde bile, Kıbrıs Türk tarafın ile ne yetki ne de adanın zenginliklerini paylaşmayı düşünüyor. Onlar, halen Kıbrıs’ı bir Elen adası zannederek hareket ediyorlar!!! Bu durumda Güney Kıbrıs’ta yapılacak yeni müzakerelerden netice beklemek ham bir hayalden başka bir şey değildir. Kıbrıs Türk Halkı’nın geleceği KKTC’nin bekasındadır. Birleşik Kıbrıs diyenler…. Çekoslovakya, Yugoslavya ve SSCB’nin meftalarına bir otopsi yapsalar her şeyi daha iyi anlayacaklardır. Son söz olarak yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususları Cumhurbaşkanımız Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun müzakerelerde gösterdiği kararlılıkta görüyor ve kendisini destekliyoruz.

 

 

    En az 10 karakter gerekli