DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

165 okunma

Dünyanın çok yüzlü ama bir gönüllü ülkesi Türkiye

ABONE OL
23/01/2011 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bugün, ülkemizin iç dinamiklerinden en önemlisi olan demografik yapısına baktığımızda, cumhuriyetin kurucu mantığının niçin “Yurtta sulh, cihanda sulh” dediğini ve demokrasinin kurucu kadrosunun neden “Komşularıyla sıfır problem” politikası gütmek istediğini daha iyi anlayabiliriz.

Aklıselim ile bakıldığında hemen görüleceği gibi, Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığında kimler varsa, yakın ve uzak komşularında da onlar bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin tanınma metni olan Lozan barış anlaşmasında, Türkiye’de azınlıklar olarak kabul edilen Rumlar, Ermeniler ve Hıristiyan inancını paylaşanlar, Türkiye cumhuriyetinin azınlık haklarına sahip vatandaşlarıdır. Balkanlardaki; Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Bosna-Hersek gibi ülkeler de, gönül ve kan bağlarıyla bağlı olduğumuz ülkelerdir. Bu ülkelerin nüfusuna eşit sayıdaki soydaş ve akrabası ülkemizde yaşamakta ve ülkemizi yaşatmaktadır. Yunanistan’da Batı Trakya ve Bulgaristan’daki Türk azınlık ve topluluklar ile Türkiye, bu ülkelerin içinde vardır ve etkin bir şekilde yer almaktadır. Gürcistan ile insan unsuruna dayanan birlikteliğimiz neredeyse vatandaşlık düzeyindedir. Azerbaycan ve Kafkaslardaki otonom bölgelerle olan kan ve inanç bağlarımız, Türkiye’yi bu bölgeye kayıtsız kalamayacak duruma getirmiştir. Ayrıca Türkiye’nin Nahçıvan Özerk cumhuriyetinin garantörü olduğu da unutulmamalıdır. Türkiye kendi bünyesi içinde bulunan tüm etnik guruplar itibarıyla, İran ve Irak ile akrabadır. Suriye, Lübnan, Ürdün, Libya gibi Arap ülkeleriyle de durum hiç de farklı değildir. Orta Asya ana yurt olarak tüm Türkiye’nin yurdudur. Çin’inin batısından Sibirya steplerine, Afganistan’dan Pakistan’a kadar olan coğrafya ile ülkemizin fiziki ve manevi bağları inkâr edilebilir mi?

B.M ve NATO dışında Türkiye A.B ye aday ülke ve Avrupa Konseyi üyesidir. Sağlam bir zemine oturttuğu ve son sekiz yıldır giderek geliştirdiği ekonomisi ile OECD VE G 20 ülkelerinin içinde de yer almaktadır. Yine AB ile gümrük birliği anlaşması imzalamış ve katılım amaçlı müzakereleri yürüten Türkiye’nin batı ile sağlam ve birçok kereler zorlu testlerden geçmiş bağları bulunmaktadır.

B.M güvenlik konseyi geçici üyesi, Avrupa Konseyi başkanı, İslam Konferansı Örgütü genel sekreteri, NATO genel sekreter yardımcısı olan Türkiye’nin bu konuma gelmesi, son sekiz yıldır izlenen çok yüzlü ancak bir gönüllü dış politika sayesinde olmuştur.

Türkiye’nin dış politikası, dünyanın ekonomik, siyasi ve politik konjonktüründeki şartlarına ve ülkeyi yönetenlerin beceri, cesaret, basiret, kabiliyet ve anlayış farklılıklarına göre değişiklikler göstermiştir. Eksen kayması nitelemeleri, rejimden değil, Türk dış politikasındaki bu yönetim ve basiret farkından kaynaklanmaktadır. 1923-1938 yılları arasında Mustafa Kemal’in basireti ile şekillenen dış politikaya baktığımızda, 2002-2011 yılları arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümet tarafından izlenen aktif dış politika ile olan paralelliğini görmemek mümkün değildir. Rejim endişeleri ile Türkiye’nin eksen kaymasından şikâyet edenler, 1923-1938 yılları arasında Ülkenin izlediği dış politikadan rahatsız olanlarla aynı mantığın sahipleridir. Türkiye’nin Asya ve Ortadoğu ülkeleri ile ilgilenmesini, Türkiye’ye ve ülkenin rejimine tehdit gibi görenler, Mustafa kemalin İran, Irak ve Afganistan ile kurduğu SADABAT paktını görmezden gelenlerdir. Bugün Arap dünyası ile Türkiye cumhuriyetinin yakınlaşmasına karşı duranlar, 1923-1938 dünyasında Arap kardeşlerimizin Fransa, İngiltere ve İtalya işgali altında olduğundan gaflet edenlerdir. Türkiye’nin, Yunanistan ile kurduğu yakınlaşmayı toplumumuza neredeyse bir ihanet gibi gösterenler, Atatürk ve Venizelos’un iki ülke arasında kurduğu ilişkiden haberi olmayanlardır. Balkanlarda Türkiye’nin etkinliğinin artmasının oradaki Türk ve Müslüman unsurları zora soktuğunu söyleyenler, Mustafa Kemal’in önderliğini yaptığı ve askeri güvenliği dahi içine alan Balkan paktını nasıl açıklayacaklardır. Batı yanlısı politikaların izlenmesi gerektiğini ileri sürerek, İslam dünyasından uzak durulmasını hükümete telkin ve tavsiye edenler, bugün batı dünyasının parası, askeri ve kültürü ile İslam coğrafyasının içinde değil ta dibinde olduğunu milletin gözünden kaçırmaya çalışmaktadır.

Türkiye cumhuriyetinin iki çizgisi vardır. Biri kırmızıçizgisidir ki bu dünyanın siyasi haritasındaki Türkiye cumhuriyetini gösteren sınırlardır. Bu çizgi asla değişmeyecek olan, yaşamın tüm alanlarındaki özgürlüklerin vatandaşlar için korunduğu vatan çizgisidir. İkinci çizgisi ise mavi çizgisidir ki o da Türkiye cumhuriyeti pasaportunun rengidir. Hükümetin izlediği dış politika sayesinde o çizginin sınırları; siyaset, ticaret, güvenlik, spor, kültür, turizm ve daha birçok alanda vizesiz seyahatler ile günden güne gelişmektedir.

Hükümetin dış politikada, bölgesi ve dünya da barışı sağlamak için attığı adımlar, içerde de barışa ve kardeşliğe yönelik sulhu destekleyici adımlar ile paralellik göstermektedir. Çünkü “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini ilk söyleyen ağızdan anlamış kulaklar bu hükümette mevcuttur. Türkiye cumhuriyetinin yüzüncü yılında 500 milyar dolar ihracat hedefini kendisine maksat yapmış bir iktidarın izleyeceği politika, elbette ki bu hedefi gerçekleştirebileceği yeni zemin ve çeşitliliği yaratma becerisini beraberinde getirecektir.

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP