DOLAR 32,8826 -0.25%
EURO 35,1821 -0.54%
ALTIN 2.449,68-0,30
BITCOIN 1985616-2.11323%
İzmir
30°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

160 okunma

Düğümün Körü

ABONE OL
03/09/2020 00:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bu mücadeleyi, bu davayı kazanmayı; aramızda bulunan ve varlıklarıyla iftihar duyduğumuz Türk aydınlarını Avrupa merkezlerine göndererek Rum kapitalistlerin karşılarına dikmekle temin edeceğiz. Ancak o zaman ki haklı sesimiz onların haksız seslerini boğabilecektir. Çünkü davamız hak ve adalet davasıdır.  Taleplerimiz, tarihe dayanan müspet isteklerdir”. 1946

 

Dr. Fazıl Küçük

 

 

Yunanistan Dışişleri Bakanı eskisi Bay Theodoros Dangolos affedersiniz Pangolos ülkesinin siyaset arenasında kalmayı başaran ender siyasetçilerdendir.  Bakan olduğu dönemde yaptığı gafları ile biliniyor. Kısaca her zaman gündemde kalmayı başarıyor. Ülkesinin ekonomik krizle boğuştuğu günlerde dijital ortamda internetten yayınladığı kitabının adı “ Paraları Hep Birlikte Yedik!” ti. Bir anlamda doğruları söylüyordu. Son dönemde Amerikan Haber Alma Servislerinin nerede ise bütün dünyanın önde giden siyasetçilerini dinlediği savları havalarda uçuşuyor. Böyle bir ortamda Yunan Gizli Servisi EYP’nin de “Bizde Amerika’nın Atina ve Ankara’daki işgüderini dinledik” diyen Bay Pangolos tartışmalara yeni boyut getiriyordu. Ülkemizdeki siyasetçilerin özel hatlardan iletişim kurdukları için dinlenmedik söylemlerini de sizlerin değerlendirmelerinize bırakıyoruz. Kıbrıs’ta müzakerelerin başlayıp başlamadığı tartışılmaya başlandı. Avrupa Parlamentosu Başkanı Bay Martin Schulz Atina’da katıldığı bir toplantıda gerçek görüşmenin başlaması gerektiğini söyledikten sonra “somut bir önerim yok. Ancak son 15 aydan bu yana görüşmenin olmaması beni kaygılandırmaktadır.” diye konuşuyordu. Mendil büyüklüğündeki ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Yannakis Kasulides ise Simerini gazetesinde yer alan açıklamasında “Bana göre müzakereler Eylül ayında başladı” diyordu. Şimdi iki açıklamadan sonra bir tarafın doğruları söylemediği kendiliğinden ortalık yerlere çıkmıştır. Sizce doğruları kim söylüyor?…

 

KIBRIS TÜRKLERİ’NE BASKI

 

Burada bir başka hususunda sorgulanması gerekiyor. “Bizler için anlaşmanın zamanı gelmiştir veya biz iyi niyetli davranarak çözümü istiyoruz” söylemleri boşlukta kalmaktadır. Bu yaklaşımdan cesaret aldığı anlaşılan karar vericiler sürekli olarak Kıbrıs Türkleri’ne baskı yapıyorlar. “Türk tarafının yapıcı görüşünün” adadaki çözümsüzlüğe katkısının olacağını düşünerek baskı yapanların karşı tarafa da benzer baskıyı yapmaları gerektiğini kaydetmek istiyoruz. Bay Nikos Anastasiyadis sureti haktan görünerek uyuşmazlığın çözümü konusunda yapıcı öneriler sunduğunu söylüyor. Adı geçen Bay birinci önceliğinin “Kıbrıs’ın işgal altına olduğunu iddia ettiği bölgelerin kurtarılması ve Kıbrıs sorununun çözülmesi olduğunu” her fırsatta yineliyor. Bu tür söylemleri muhalefette bulunduğu dönemde söyleyerek iktidar olduğu biliniyor. Şu anda uyuşmazlığın çözümü konusunda daha somut ve inandırıcı öneriler sunması gerektiğini mutlaka biliyordu. Sorumlu olmasına karşın aynı türküyü çığırıyor olması; “Biz anlaşmıyoruz. Türklerin bizlere teslim olmasını bekliyoruz” demektir. Geçmişte yaşanan en olumsuz koşullarda bile teslim olmayan Kıbrıs Türkünü şimdilerde teslim alamayacaklarını artık bir zahmet öğrensinler… Adada müzakerelerin Eylül ayında başlayacağı davullu zurnalı söylemlerle duyurulmuştur. Ekim ayı da geçtiğinden Kasım ayına ulaşmış bulunuyoruz. Buna karşın müzakerelerin geleceği belirsizliğini koruyor. Müzakerelerin yürütülmesinden sorunlu olan Bay Dovner’de bir dizi görüşmede bulunmadan önce BM Genel Yazmanı Bay Ban ki Moon adadaki görüşmelerin kördüğüm olduğunu söylüyordu. Bu yargısının ötesine geçerek şu andaki görüşmecilerin görüşleri arasında da uçurumlar olduğunu kaydediyordu. Ortak bir açıklama konusunda bile uzlaşının olmadığı biliniyor. Uzlaşı metninin Mart ayında halkın oyuna sunulacağını satır aralarında okumak da olasıdır. Uzlaşmanın olmadığı ve olmayacağını söylemeyi abartılı bir görüş olarak söylemediğimiz biliniyor. Bay Ban ki Moon’un kördüğüm olarak tanımlamaya çalıştığı gerçekleri de kaydetmesi gerekiyordu. Karşı tarafın “tek egemenliğe, tek yurttaşlığa ve tek ulusal kimliğe dayalı iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonun kurulması” isteklerinden vazgeçmediğini yinelemek istiyoruz…

Kıbrıs Türkleri’nin tek ulusal kimliği kabul etmeleri olanaksız ötesi bir yaklaşımdır. Düğümü köreltenlerin geri adım atarak Kıbrıs Türkleri’ne saygı duymaları gerekiyor mu ne…

 

    En az 10 karakter gerekli