DOLAR 34,3485 0%
EURO 37,4090 0.03%
ALTIN 3.011,99-0,34
BITCOIN 2336322-1.65724%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

252 okunma

Düşünmenin Doğrusu

ABONE OL
03/09/2020 00:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Türk halkını her türlü yaşama imkânlarından mahrum eden Rum idaresinin nelere tenezzül ettiğini anlamak, yine Birleşmiş Milletlere düşen bir vazifedir. Biz hiçbir zaman Birleşmiş Milletlerin Rum idaresi ile el ele verip Türk halkı üzerine bir kâbus gibi çökme niyetinde olduklarını düşünmek istemiyorsak da maalesef ciddi teşebbüslerde bulunmamaları, bizi istemeye istemeye başka düşüncelere sevk etmektedir.” 1966

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

 

Bugüne değin Türk Yunan ilişkilerinde bazı özelliklerin gözlerden kaçtığı veya üzerinde durulmadığı içinde değerlendirme yapılmadığı biliniyor. Rum ve Yunanlı siyasetçilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’ya gelmek konusunda kısır davrandıklarını söylemek olasıdır. İstanbul’a gelmeye büyük bir özen gösterdiklerini yaşayıp görüyoruz. Çünkü onlar İstanbul’u aradan yıllar geçmesine karşın Bizans’ın başkenti olarak kabul ediyorlar. Patrikhanenin İstanbul’da olması bu ilgilerinin artmasının da nedenidir. Mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideni olan Bay Nikos Anastasiyadis 2005 yılında Annan’ın belgesine evet dediği için 42 yıl aradan sonra Türkiye’ye gelen ilk Rum lider olma unvanına da sahiptir. Bilindiği gibi Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatı ile Ankara’ya 1962 yılının Kasım ayında gelmişti. Bay Anastasiyadis, Kıbrıs’ta yaşanan uyuşmazlığa çözüm bulmak adına Ankara’ya gelerek devlet ve hükümet yetkilileri ile görüşmek istediğini sıklıkla yineliyor. Düz mantıkla bakıldığında bu isteğini masum olarak da düşünmek olasıdır. Görüşmelere katılmayıp yerine görüşmeci atamayı düşünmesi ters bir olgudur. Bir taraftan “Kıbrıs sorununa çözüm bulmanın acil olduğunun bilincindeyiz ve bu doğrultuda yapıcı bir biçimde çalışmakta kararlıyız” diyeceksiniz sonrasında kalkıp yukarıda yazdığımız terslikleri yapacaksınız. Rum liderliğinin Kıbrıs uyuşmazlığını çözme gibi bir niyetlerinin olmadığı gerçeği bir kez daha ortalık yerlere çıkıyor. Adı geçen ülkedeki hükümetin, adada çözüme yönelik olarak yürütülen müzakerelerin yeniden başlaması öncesinde bir “ulusal strateji” çizmeye hazırlandığı Rum basınında ayrıntıları ile yer alıyor. Savunma Bakanları olan Bay Fotis Fotiou’nun ulusal stratejilerine ilişkin önerisinde; Türkiye’nin “istilasının oldubittilerinin tanınmasına götüren kabul edilemez isteklerinin kışkırtıcı olduğuna değiniyor”. Sahte devlet diye tanımladıkları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını çağrıştıracak önerileri asla kabul etmeyeceklerini söylüyor. Maraş konusundaki önerinin kendilerine ait olduğunu söyleyen başkan eskisi Bay Dimitris Hristofyas’la kayıkçı kavgası yapıyorlar. Hükümet sözcü vekili Bayan Viktoras Papadopulos ise Bay Hristofyas’ı eleştirirken “sorumluluk duygusuna sahip olmadığını olsaydı susması gerekirdi” diyor. Bay Anastasiyadis seçim çalışmaları sırasında Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde yapacaklarını net olarak ortalık yerlere bırakıyordu. Ne diyordu Bay Anastasiyadis, “Türkiye’yi sorumlulukları ile karşı karşıya getirmek” için ülkesinin “yeni ortaklıklar kurmasına ve güçlü devletlerin çıkarları ile kendi ulusal çıkarlarının ilişkilendirilmesine olanak sağlayacağını” hedeflediğini söylüyordu. 17 Şubat 2013 gününde koltuğuna oturan Bay Anastasiyadis’in hedeflerine ulaşmak için gereğini yaptığını düşünüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Milliyet gazetesinde yer alan açıklamasında, ise bir soru üzerine “2004 yılındaki Anastasiyadis ile bugünkü Anastasiyadis arasında fark olup olmadığı” sorusuna verdiği yanıtta, “ Nikos Anastasiyadis aynıdır. Değişmiş olan sadece zamandır” diyordu.

 

HANGİ STRATEJİLERİ UYGULADIK?

 

Karşı tarafın bulunduğu konumundan milimetrik geri adım atmazken bizlerde seçimlerle veya ilgisiz diye tanımlayacağımız konularla uğraşıyoruz. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 39 yıl geçti. Aradan geçen 39 yılda neleri yaptıklarımız ortalık yerlerde sürünüyor. Yarım asırdır devam eden görüşmelerden ne yazık ki olumlu bir sonuca ulaşılamadı. Bu noktada kimseyi suçlamak gibi bir niyetimizin olmadığının bilinmesini istiyoruz.  Kusurun büyüğünü karşı tarafta aramak yerine “ biz ne yaptık. Hangi stratejileri ürettik” sorusunu kendimize sormak durumundayız. Bu güne değin yapmak isteyip de yapamadıklarımız mutlaka vardır ve olmuştur. Geçmişi geçmişte bırakarak hamasetle değil neleri istediğimizin çalışmalarına süratle başlamak gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunu düşünüyoruz. Birleşik Amerika Devletleri Başkanı Barak Obama’nın Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcılığına aday gösterdiği Bayan Victoria Nuland, Kıbrıs konusunda “ Bugün, Kıbrıs’taki 40 yıllık bölünmüşlüğü ele alma noktasında, değişen tavırlar ve koşullardan faydalanmak için gerçek bir fırsata sahibiz” dedikten sonra adanın açıklarında bulunan doğalgaz konusunda ise “Kıbrıs’ın tekrar zenginleşmeye başlaması Avrupa için yaşamsal önemdedir. Çıkarları paylaşabilecek iki bölgeli iki toplumlu federasyon şeklinde çözüme ulaşılması gerektiğini söylüyor. Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda uluslararası toplumun kısır kaldığını konu ile ilgilenen hemen herkes kabul ediyor. Bu nedenle Adada çözümün olamayacağı gibi bir inanç yaygın bir kanıdır. Uzlaşmanın olmaması sonrasında var olan durumun korunması güçlü bir seçenek olarak karşımızda durmaktadır. Sıklıkla yinelediğimiz gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ve egemenliğini sürdürmesi adanın taksimi değildir. Çünkü adanın güneyinde bulunan İngiliz üslerinin konumunun taksim tezine uygun olup olmadığının da tartışılması kaçınılmazdır. Barış ve Özgürlük bayramını kutladığımız günlerden geçerken sıklıkla yinelediğimiz gibi doğru oturup doğru düşünerek geleceğe yönelik stratejilerin üzerinde çalışmak gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunu bir kez daha yineliyoruz. Kıbrıs’ı yeniden vatan yapabilmek için şehit olan kardeşlerimizi rahmet ve saygı ile anıyoruz. Kahraman gazilerimizi de saygı ile selamlıyoruz. Adadaki seçimlerden sonra yılların biriktirdiği uyuşukluktan kurtularak silkinmemiz ve yeniden çalışmalarımızı sürdürmemiz gerekiyor mu ne…

 

 

                                                                                            

        

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP