Duvarlar; korunmamızı, sınırlarımızı belli etmemizi sağlar. Dünyadaki en uzun ve güçlü duvar Çin Seddi, 21.196.180 m uzunluğundan ve inşaası MÖ 3. yüzyılda başlayıp MS. 17 yüzyıla kadar devam etmiş. Yaklaşık 2.300 yaşında, düşünsenize o duvar kimlere set oldu, kimleri durdurdu, kimleri korudu…Bir başka duvar ise bir şehrin sakinlerini ikiye böldü, Doğu Almanya’dakiler, Batı Almanya’ya kaçmasın diye 1961 yılında örülen Berlin Duvarı 28 yıl ayakta kaldı. 46 Km uzunluğundaki duvar belki Çin Seddi ile boy ölçüşemez ama boyundan büyük işler yaptığı aşikar, birçok aile bireyi birbirini göremedi, duvar yüzünden hayatını kaybeden birçok insan oldu.Peki ya bizim duvarlarımız?
Kimi zaman birilerinin duvarlarını yıkmaya çalışıyoruz, kimi zaman duvarları dışında kalmış, dışlanmış hissediyoruz. Yalnızlık, ıssızlığa dönüşürken, neden daha iyi, daha güzel, daha zengin, daha özel olmadığımızı, olamadığımızı düşünüyoruz. “Keşke daha başarılı olsaydım, o zaman daha çok takdir edilirdim.” “Keşke daha güzel olsaydım, o zaman bir sevgilim olurdu”. “Keşke daha zengin olsaydım, o zaman şimdi açılmayan tüm kapılar açılırdı”. Peki ya aslında o duvarları örenler onlar değil de bizsek? Aslında bir türlü yetemediğimiz başkaları değil de ta kendimizsek?Diyelim ki evinizde çok sevdiğiniz bir vazo var, kıyamadığınız, içinizin titrediği. Bu vazoyu sevdiğiniz bir arkadaşınız yanlışlıkla kırsa tepkiniz ne olur? Belki üzülürsünüz ama “senden değerli mi?” der onu rahatlatırsınız. Peki bu vazoyu kendiniz kırsanız? Pek çoğumuz o durumda kendine kızar “Sakarsın işte” gibi cümlelerle aslında kendi kendini kırar. Kendimizi çoğu zaman hoşgörmek yerine, aşağı çeken, demotive eden bizleriz aslında. Hayallerimiz peşinde koşarken, bırakın hayalleri günlük hayatımızda dahi yetersiz kalıyoruz, “O şirket beni kabul eder mi ki?”, “koskoca Belediye Başkanı benimle görüşür mü ki”, “Benim projem beğenilir mi ki?”… Yaradan her birimizi özene bezene yaratmış. Beş parmak nasıl birbirinden farklı ve her biri ne kadar elzem ise, hepimiz de bizi biz yapan özelliklere sahibiz. Ve bu özelliklerle aslında tam da olmamız gerektiği gibiyiz. Biz kendimize sahip çıkmalı, kendimize güvenmeliyiz ki duvarlar yıkılsın.Duvarların yıkılmasını beklemeden, şimdi hemen, bilinçaltımızda ördüğümüz duvarlara ilk darbeyi vuralım. İsteklerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizle içimizde tutmadan “sevginin dilini” kullanarak paylaşalım. Hayallerimizi ötelemeden, gerçek kimliğimizi ört bas etmeden olduğumuz gibi ifşa edelim kendimizi. Umutsuzluk ve yetersizlik hislerinin duvarlar değil, her bir tuğlası umut ve inanç barındıran kuleler inşaa edelim.Eğer kendini tam da şu anda tam, bütün ve yeterli hissetseydin, hangi adımı atardın? Sorusunu kendimize soralım ve o adımı minicik bile olsa atalım.Sevgiler
ARAŞTIRMA-İNCELEME
24 saat önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce