Efsaneler asırlar boyu kulaktan kulağa süregelmiştir. Asırlardır geçmişle gelecek arasındaki en kuvvetli köprü yine onlar olmuştur. Hepsi de ayrı ayrı birer kahramanlık ürünü olan efsanelerimiz (menkıbe yahut menakıb) kültürümüzün de vazgeçilmezleri arasındadır. Yaşadıkları topraklarda derin izler bırakan keramet ehlinin sırlı yadigârıdırlar. Vatan topraklarının cansiperane savunulmasından ve inançtan almışlardır çoğu zaman konularını. Halkımızın dilinden düşüremediği, kimliğimizin mühürleri hükmündeki binlerce efsane günümüze değin ağızdan ağıza, kulaktan kulağa, nesiller boyu süregelmişlerdir. Birçoğu, en azından yaşanmış gerçekler kadar gerçektir. Yaşandıkları zaman diliminden günümüze değin çok fazla değişmemişlerdir. Buna mukabil, maalesef ki, birçoğu unutulmuş durumda. Tarihin tozu üzerlerini örter gibi olmuş. Gün yüzünden mahrum kaldıkları içinde küflenmişler. Güzel ahlakın, İmanın ve inancın abideleri misali, bugün ki sohbet-i cananların vazgeçilmezi menkıbelerimizin üzerindeki küfü bir nebzede olsa ipek kumaşlarla silip parlatmak ana gayedir.
ANADOLU VE BALKAN ORTAKLIĞI
Balkanlar’da yaşanmış efsaneler ile Anadolu’da yaşananlar şekil ve yapı özellikleri bakımından birçok benzerliğe sahiptir. Her iki coğrafyaya ait menkıbelerin hemen hepsinde Allah ve millet yolunda yapılan bir savaş söz konusu olmuş. Hepsinde de ayrı ayrı gerçeklik payı ve yaşanmışlık bulunmakta. Yeri gelmiş tarihe ışık tutmuşlar, yeri gelmiş tarihin bizatihi kendisi olmuşlar. Tarih yazanlara fener tutmuşlar. Vakanivüsler bizzat onları tarih diye kaleme almışlar. Efsaneler yalnız Anadolu coğrafyasına has bir şey değildir. Balkan coğrafyasında da yaşanmış yüzlerce efsanemiz (menkıbe yahut menakıb) vardır. Balkanlar’da en az Anadolu kadar efsane zenginliğine sahiptir. Birçoğumuzun unuttuğu, birçoğumuzun da bi haber olduğu Balkan efsaneleri yazı dizisi yeni konumun özünü teşkil edecek inşallah. Balkan insanının iman ve inancın boyutunu sergilemesi bakımından köşemi süsleyeceklerdir inşallah. Kosova’yla başlayalım dilerseniz. Orada da Prizren’e öncelik verelim. Prizren de yaşanmış ve halk arasında o gün bugündür anlatıla gelen ilk menkıbe ile başlayalım serimize.
KARAKAŞ BABA
İlk menkıbemiz, Prizren Karabaş Baba Efsanesi; Malta’da esir olan bir kişinin rüyasına, Prizren’de öldüğü zaman ki oturduğu evin arka bahçesine gömülen sonra da mezarı üzerine demirci dükkânı yapılıp mezarı kaybolan Mustafa Efendi girer.
– “Yattığım yerde rahat değilim, başımın üstünde devamlı demir dövülüyor. Burada devamlı gürültü var. Senin vazifen beni Prizren’de yattığım mezardan çıkarıp kent kabristanına defnetmektir.” der.
– Esir, bunu hayretle karşılayıp, sürgünler kampından nasıl çıkarım diye karşılık vermiş.
– Mustafa Efendi: “ Sen gözlerini kapa ve yoluna koyul. Ardına hiç bakmadan yoluna devam et. Bunu yerine getirmeye başladığın andan itibaren hiçbir engelle karşılaşmayacaksın. Sana Allah yardımcı olacaktır” demiş.
– Mustafa Efendi’nin söylediğini yerine getiren hükümlü kendini Prizren’de çeşme başındaki büyük kaya üzerinde bulmuş. Camiden çıkan müminler onunla ilgilenince başına gelen ve kendisine verilen görevi anlatmış. Rüyasında tasvir edilen yere polisleri de alarak gelmişler. Demirci dükkânındaki örsü çekip altındaki toprağı kazınca cesedi bulmuşlar. Başında kara bir nişan olduğu için de merhuma Karabaş demişler. Hükümlünün rüyasında tasvir edilen yere götürüp bugünkü kabrine defnetmişler. Sonrasında da mezarın üzerine bir türbe yaptırılmış. O gün bugündür Prizrenlilerin uğrak noktası olmuş türbe. İstenecek ve talep edileceklerin yalnız Allahtan (c.c.) isteneceği bilinciyle, hurafe ve batıl uygulamalardan uzak duran Prizrenliler sahiplenmişler türbeyi. Yüce dinimizin temel prensipleri doğrultusunda türbede yatan mübarek zata hayır duada bulunmayı ihmal etmemişler. Kalın sağlıcakla.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce