Bu hafta Kosova “Gül Baba Efsanesi” ile devam edelim yazı dizimize. I. Kosova Savaşı’nda yer alan Gül Baba hazretlerinin başı düşmanlar tarafından kesilmesine rağmen bir süre daha savaşmıştır. Kanının kâfir kanı ile karışmaması düşüncesiyle, savaş alanından başını koltuğunun altına alarak Mitroviça’daki türbesinin bulunduğu yere kadar gelmiş. Gelmiş amma tam geldiği anda da ruhunu Rahmana (c.c.) teslim etmiş. Yöre halkı tam da bu noktaya bir türbe inşa ederek, hürmetini gözler önüne sermiştir. Bu efsaneye benzer bir efsanede Rogaçitsa’da yaşanmıştır. Rogaçitsa’daki efsaneye göre; Bağdat’tan Allah (C.C.) yolunda savaşmak için yöreye gelen iki evliyanın savaş esnasında başları düşman tarafından kesilmiş. Buna rağmen, kelle koltukta Rogaçitsa’ya kadar gelmişler. Burada halkın şaşkın bir vaziyette kendilerini görmeleri ve başsız insanın nasıl yürüdüğünün hayretini görmeleri üzerine, halkın gözü önünde başlarını yere koyarak oldukları yere uzanıp ruhlarını oracıkta teslim etmişler. Evliyalar, Erenler ve Şehitler diyarı Kosova’dan bir diğer efsane ise Ömer Baba Efsanesi’dir. Ömer Baba, beyler şehri Prizren yakınlarındaki Ğayne (Ğahinova) köyünde doğmuş. Gençliğinde çobanlık yapan Ömer Baba devr-i beherinde keramet sahibi bir evliya imiş. Ömer Baba’nın birden fazla mekânda ve fakat aynı zaman diliminde savaştığı söylenenler arasında. Yine bir gün bu şekilde savaştıktan sonra yorgun düşmüştür Ömer Baba. Olduğu yere kıvrılıp uyumuştur. Uyurken canına musallat olan düşman tarafından başı kesilmiştir. Acıyla uyanan Ömer Baba başının kesildiğini görmüş, yanı başında yerde duran başını koltuğunun altına alarak Prizren’e kadar gelmiş. Kendisi için öncesinden hazırladığı mezara girerek ruhunu Rahman’a teslim etmiştir. Ömer Baba Türbesi, günümüzde beyler şehri olan Prizren’de “Kesik Baş Türbesi” olarak da bilinmekte. Efsaneyle ilgili olarak Sn. Altay Suroy Recepoğlu’nun eserlerinden edinilen bilgilere göre; 19 Mayıs günü Kosova’da Hıdır Nebi günü olarak kutlanmakta. Halk bu tarihi Ömer Baba’nın öldüğü gün olarak da kabul etmektedir. Hıdır Nebi gününde, yöre halkı Ömer Baba türbesini ziyaret etmeyi ihmal etmez. Türbede adaklar adar ve kurban keserler. Kesilen kurbanın yarısı buradaki türbedara bırakılır. Diğer yarısı ise o gün orada tüketilir. O gün türbede pilav ve helva pişirilir. Yapılanlar Allah (C.C.) için Allah (C.C.) rızası için yapılırsa buraya kadar her şey güzel.
YANLIŞ İNANIŞ VE UYGULAMALAR
Ancak türbeye, türbelerimize dair hemen herkesin bildiği oldukça yanlış inanış ve uygulamalar da vardır. Söz konusu türbe için olanını da burada belirtmeden geçmek istemiyorum. O da, merhumun şarkı, türküyü seven bir kişi olduğuna inanan bazı kimselerin, Hıdır Nebi gününde türbe çevresinde çalgılı eğlence düzenlemeleridir. Bu abesle iştigaldir. Bunun dinimizle, diyanetimizle yakından uzaktan hiçbir ilgi ve alakası yoktur. Yüce dinimizin bir türbede çalgılı eğlenceye cevaz vermesi düşünülemez bile. Hem de bir şehit türbesinde. Bu kökten yanlış bir uygulamadır. Uygulayıcılarına asla fayda sağlamaz. Mesuliyet yükler. Ayrıca kesilen kurban ve adakların türbede yatan için değil, Allah’ın rızasına ermek maksadıyla, O’nun için kesilmesi eftal olanıdır. Türbelerden medet ummak Yaradana şirk koşmakla eş anlamlıdır. Arzu, istek, talep ve dualarımızın kabul makamı yüce Allah’ın (c.c.) izzet-i dergâhıdır. Ne istenecekse sadece ve sadece Ondan (c.c.) istenmelidir. Çağımıza mahsus en yaygın hurafelerin başında bu tür uygulamalar gelmekte. Dinimiz yaradılmış olan mahlûkat içerisinde insanın dirisine önem verdiği gibi ölüsüne de önem vermiştir. Kabir ziyaretlerinde orada yatan insanlar için hayır duada bulunulmasında hiçbir sakınca yoktur. Cihan Serveri Peygamber Efendimiz (s.a.v.) konuyla ilgili olarak bir hadis-i şerifinde; “Size kabir ziyaretlerini yasaklamıştım. Artık, kabirleri ziyaret edebilirsiniz. Kabirleri ziyaret ediniz, Çünkü bu size ahireti hatırlatır” buyurmuştur. Sonuç itibariyle, türbelerde bir kabirdir. Ziyaret edilmelerinde hiçbir sakınca yoktur. Yalnız, bu ziyaretlerde yüce dinimiz İslam’ın koymuş olduğu ölçülere riayet edilmelidir. Unutulmamalıdır ki, türbelerde yatanlar beşer üstü varlıklar değildirler. Hepsi fanidir. Beşerdir. Bu yüzden de mezar ya da türbelerde yatanların resimlerini mezar taşlarına takmak, türbelere çaput bağlamak, bez bağlamak, mum yakmak, tütsü koymak, türbenin etrafındaki taşı, duvarı, demiri, kapıyı, bacayı, eşiği öpmek, oralarda yatıp kalkarak şifayı oralardan ummak gibi bu ve benzerlerinin tamamı batıldır. Hurafedir. Asla ve kat’a hiç biri dinimizden değildir. Bu tür davranışlar ram olmuş Müslüman’ın tutum ve davranışları ile örtüşmeyen nevi’ndendir. Şimdilik sağlıcakla kalın
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce