Sonun başlangıcında için için eriyen ABD ile İngiltere’nin; bölgenin yeniden şekillendirilmesine dair yıllardan beri yaptığı açıklamaların daima tersinin çıktığını cümle alem bilmekte. Conileri ve Sam amcayı en iyi tanıyan Kızılderililerin bu konuda oldukça etkili tespitleri var. Tespitlerine dayalı manidar bir de atasözleri; “ Beyaz adamın söylediğine değil, yaptığına bak. Çünkü beyaz adamın dili yılanın ki gibi çatallıdır” der, ABD tarafından katledilen Kızılderililer. Buraya kadar yazdıklarımızı üst üste koyduğumuzda, Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde Obama’nın işinin oldukça zor olduğunu görürüz. İnsanlık hayrına dokunur hemen hiçbir icraat sergileyememiştir. Hakkaniyetsiz yaklaşımları dünyanın tepkisini çekmeye ediyor. Hoş, Başkanları değişse de ABD’nin bölgedeki stratejisi yine aynı kalacaktır. Çünkü bu stratejilerin baştan sona işletilmesinde başkanların neredeyse hiçbir dahli yoktur. Dahli olanlar, müdahil olmak isteyenler geçmiş suikastların kurbanı olmuşturlar. JFK gibi. Çünkü bu stratejiler Amerika’ya değil uluslararası sermaye sahiplerine aittir. Onların menfaatleri gereğidir. O yüzden, ABD’ de, kimin başkan olacağı sadece seçim öncesi döneminin merakı mucibesidir. Aslında kimin başkan olacağı öncesinde bellidir de “demokrasi gereği” kuralları öylesine işletilir. Ta ki ömrünü tamamlanıncaya dek bu böyle sürüp gidecektir. Her şeyin bir ömrü olduğu gibi devletlerinde yaradan tarafından biçilen ömür müddetleri vardır. Helak edilen Firavun’dan, Lut ve Ad kavminden, Semud ve nicesinden bu anlaşılmakta. Baki olan ne ABD’ dedir, ne Rusya, ne Çin ve ne de Maçin. Baki olan her şeyin hakimi, yalnız ve yalnızca yüce Allah (c.c.) ‘ dır. Sömüren devletlerde yaşayanların boğazından geçen her lokmada, her yudum suda, geri kalmış denilen, itilip kakılan mazlum ülke insanlarının hakkı vardır. Bu hakları yaradan müsebbiplerinin yanlarına kar olarak koymayacaktır. Konuyu toparlamak adına, ikiz kuleler ve Pentagon’a terör saldırısı naylon gömleği ile ivme kazandırılan olaylarla birlikte dünya bugünlere getirildi. 11 Eylül öncesi akademik toplantı ve konferans kulislerinde dilden dile dolaşan flaş haber buydu. Birilerinin böyle bir hazırlık içerisinde oldukları biliniyordu. Fakat zamanı kestirilemiyordu. 11 Eylül’de olan oldu.
İSLAMİ TERÖR YAFTASI
İslami terör adı ile yaftalanan saldırıların ardından dünyadaki tüm Müslümanlar ayrım gözetilmeksizin terörist muamelesine tabi tutuldu. Her bir cihette, insan haysiyet ve onuruna yakışmayan yüzlerce muameleye tabi tutuldular. Amaçlarından biride zaten buydu. Hedef tahtasına İslam dinini, müntesiplerini ve coğrafyasını oturtmaktı. Buralara her türlü insanlık dışı müdahaleyi haklı göstermekti. Hedefteki yeni düşman; İslam’dı. Yani bizlerdik. Hatırlarsınız; “Irakta nükleer ve kimyasal silah fabrikaları vardı. Irak’a saldırının ana gayesi bunları yok etmekti” denmişti. Irak’a girdiler. Ülkeyi talan ettiler. ne nükleer silah fabrikası ve nede diğerlerini bulamadılar. Irak’ın yanı sıra olanlar ülkemizi de etkiledi. PKK’nın o günlerdeki hamisi çekiç güç ve Mehmetçiğimizin başına çuval geçirme hadisesi ile milletçe öfke ve nefretimizi kazandılar. Amerika, gerçek yüzünü bir kez daha tüm dünyaya sıkılmadan gösterdi. Ölü ya da diri Müslüman başına ödül koyduğunu afişlerle dünya duyurdu. Evet, günümüz “Arap Baharı” o günlerden meşrulaştırılan BOP’ nın sırasını bekleyenlerindendi.
“Sosyal medya aracılığı” ile kaynamaya başladığı iddia edilen, Ortadoğu kazanında olanlara kimileri “Arap Baharı” deme bahtsızlığını bile göstermektedir. Nerede görülmüştür on binlerce Müslüman kanı ve canı üzerine baharın yaşandığı? Kan ve gözyaşı ile baharın ne alakası var? Diyebilirsiniz. Elbet yok, olmamalı. Algılarımız kasten yanıltılarak, acılar tatlı kıvamına büründürülmektedir. Bu yanılgıyı düzeltip, olaya doğru açıdan baktığınızda, bölgede ABD, İngiltere ve İsrail eliyle resmen ve alenen Müslümanların katledildiğini göreceksiniz. Bu katliam içinde, “kendi ordularının” payı had safhadadır. Bu yüzden de Suriyeli bir yığın rütbeli personel, halkına silah doğrultmamak için ülkesini terk ederek ülkemize sığınıyor. Bölge insanı, zengin petrol yataklarına sahip olmanın bedelini bir kez daha ödüyor. Sonucunda; kazananına baktığınızda, Ortadoğu ve buna bağlı olarak ülkemizde olup biteni anlamlandırmanız oldukça kolaylaşacak. Ortadoğu, manen ve madden kaybeden taraftır. Akıllarını başlarına almadıkları sürece de kaybeden tek taraf olma özelliklerini daha uzun yıllar muhafaza edeceklerdir. Bu zulmün sona ermesi için Müslüman ülkeler bir an evvel tarafsızlığını yitirmiş,
HIRISTİYAN KULÜBÜ
Hıristiyan kulübü hüviyetindeki, İsrail’in oyuncağı BM’ den derhal çekilmelidir. İslam dünyası süratle liderini belirleyip, bir baş etrafında birlik olmalıdır. Oluşturduğu kurumlarını da enikonu mercek altına almalı. Varsa virüs ve mikroplardan arındırmalı. Ortak ordular ve silah sanayisi kurulmalı. Bunu savaş için değil barış için yapmalıdırlar. Öldürmek, yok etmek için değil, yaşatmak gayesiyle yapmalıdırlar. Siyasi ve ekonomik birliklerinin yanı sıra sosyo-kültürel ve inanç birliklerini, tarih birliklerini tüm zorluklarına aldırış etmeden bir an önce kurmalılar. Mezhep ve tarikatların başlangıcı ve ararlarındaki kavgaların kaynağı doğru tespit edilmeli. Behemehâl bu kavga ve nifak tohumlarından beri durarak, yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’e dört elle sarınılmalı. Velhâsıl, dünya, geçmişten kopya çekmenin serbest olduğu bir dar-ı imtihandır. Zaman, Osmanlı’dan kopya çekme zamanıdır. Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez. Sağ ve esen kalın
-BİTTİ-
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce