DOLAR 32,7878 1.53%
EURO 35,1602 0.53%
ALTIN 2.456,522,76
BITCOIN 21650080.98689%
İzmir
33°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Giritliler ve tarikatlar

Giritliler ve tarikatlar

ABONE OL
17/04/2014 18:57
Giritliler ve tarikatlar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Arap âleminde çok iyi bilinmeyen Bektaşiliğin, Giritliler arasında oldukça meşhur ve tercih edilen bir tarikat olduğu aşikârdır. Adadaki insanların çoğu  değişik tarikatlara bağlanmış ve o tarikatlarda kendilerini bulmuş gibiler.

 

Dr. Wassim Bekraki

wbekraki@hotmail.com

 

Bektaşilik yanında, Halvetiyye, Celvetiyye, Mevleviye, Nakşibendilik,

Kadiriyye, Üveysiyye ve İdrisiyye gibi tarikatları sayabiliriz… Giritli

Müslümanlar arasında yaygın olan bu tarikatlara mensup olmuş ve tarihte ünlü olmuş birçok isim bulunur. Her biri Giritlilerin kalbinde özel bir yer tutmuş ve yer almıştır. Bunların arasında, doğal olarak Bektaşi şeyhleri önde sayılmalıdır. Örneğin Horasanlı Derviş Ali Dede,  Horasanlı  Muhammet Hoca, Derviş Ali Baba, Saffet İlhami Baba, Mustafa Dede ve Ali Resmi Efendi Hazretleri. Halvetiye şeyhlerinden ise Ahmet Meabi Efendi,  Çıkırıkçı Mustafa Efendi ve Giritli Hacı Sırrı Baba var. Celvetiyyenin hocası ve şairi Salacıoğlu Mustafa Celveti önde gelen isimlerden biri olup aslInda daha birçok isim Girit adasındaki tarikatlarda anılmış ve damgasını vurmuştur.

Aslında Giritlilerin tarikat sevdasını anlamak için Girit Fethi’ne kadar geri gitmek gerekir. Çünkü Tarikatlarla tanışıklıkları o zamana kadar dayanıyor.  Hanya Kalesi’nin İbrahim Paşa tarafından 1654 yılında fethedilmesinden başlayıp 25 yıl süren Girit fethi boyunca adaya ilk giren tarikat unvanını kazanan Bektaşi tarikatı Osmanlı ordusu ile beraber yer almış ve hizmetinde bulunmuştur. Osmanlı da adada güçlendikçe Bektaşilik çok daha ön plana çıkmış ve bariz bir şekilde insanlar arasında yayılmıştır. Veli Çelebi’nin  seyahatnamesinde anlattığına göre Girit Adası’nın sadece Kandiye vilayetinde 17 tekkesi bulunuyordu. Bu tekkelerin üç tanesi Bektaşiliğe, geri kalanı ise Halvetiyye, Celvetiyye, Uşşakiye ve Beyramiye tarikatlarına aitti. Girit   fethine dönersek, 1667 yılında, Osmanlı’nın Girit fethi sırasında, Girit adasına gitmek için Pirevin’den bir Bektaşi kafilesi hazırlanır ve başına Horasanzade  Derviş Ali Dede mürşit olarak tayin edilip bu kafileye ‘Bektaşi yoksulları kafilesi’ adı verilir. O zamanlar Bektaşilik Osmanlı devletinde öneme sahip tarikatlardan biri olup büyük seferler yapılacağı zaman muhakkak bir  Bektaşi kafilesi Osmanlı ordusuna eşlik ederdi ve yemek içmek ve diğer ihtiyaçlarını giderme görevinde bulunurdu. Ve bu yüzden Bektaşi tarikatı Ordu mensuplarında (İnkişariye’de) büyük bir varlığı olmuş, bu gibi kafilelerin Ordu’ya büyük moraller verirdi. İşte Girit fethinden itibaren ve neredeyse  Giritte vuku bulunan tüm fetih savaşların birer unsuru olan Bektaşiler, Girit’in her yerini kanıyla sulamış, nerdeyse Girit ile bütünleşmiştir. Şehitlerin sayısı çok büyük olmuştur. Bu Bektaşi şehitlerinden bazılarını zikretmek gerekirse Gazi Cafer Ali Evliya ve Ali Emir ve Gazi Barbuş ile Gazi Mustafa dervişlerin isimlerini sayabiliriz.

 

DERVİŞ ALİ DEDE’NİN ÇABALARI

 

Girit fethinde ordunun başında bulunan Serdar-ı Ekrem Gazi Deli Hüseyin Paşa, Bektaşilerin bu fedakarlığı ve belki de Bektaşi kafilesinin mürşidi Derviş Ali Dede’ye yakınlığı dolayısıyla ‘Horasanlı’ adını alan Girit adasının şu anda en meşhur olan dergahının yerini bağışlamış ve orda (Pedaya kazası yakınlarındaki Vani Köyü’nde geçici dergahtan sonra) ilk Bektaşi dergahı kuruluyor. Bu dergâh Osmanlı devletinin adadaki varlığının sona ermesine kadar olan süre zarfında 3 büyük dönem görmüş, her dönemin sonunda bilinmeyen sebeplerden dolayı harabeye dönmüş ve yıllarca kimsesiz kalıp daha sonra yeni bir kuruluş ve yeni bir yükseliş görmüştür. Bu dönemleri özetle isimlendirirsek şu şekilde olmuştur:

1- Horasanlı Derviş Ali Dede Dönemi: 1670 ile 1734 dönemleri arasında

2- Horasanlı Şeyh Mehmed Dönemi: 1737 ile 1809 yılları arasında

3- Derviş Ali Baba Dönemi: 1810 ile 1926 yıllar arasındaki yılları kapsar.

 

FARKLI BEKTAŞİ GRUPLARI

 

Şunu da zikretmem gerekir ki, Bektaşi tarikatı sadece Horasanlı dergâhın liderliğinde kalmamış olup farklı Bektaşi gruplara da şahit olmuştur. Bunun da en bariz örnekleri İbrahim Baba, Mağaralıköy, Hanya, Resmo ve Hasan Baba adları taşıyan dergâhları söylenebilir. İbrahim Baba Dergâhı 1930’lu yıllarda Kandiye’nin Viano köyünde Derviş İbrahim Baba tarafından kurulmuştur. Bu dergâh daha sonra 1950 yılında Hıristiyan eşkıyalarınca  basılmış ve tüm dervişleriyle birlikte İbrahim Baba’yı şehit etmişler ve mallarını yağmalamışlar. Mağaralıköy Dergâhı ise 1847 yılında Mağaralıköy’ün  ‘Proyazadeler’ diye meşhur olan varlıklı ailelerinden Mustafa bey tarafından kurulmuştur. Mustafa Bey derviş olmadan önce sık sık Horasanlı dergâha gidip gelmektedir. Daha sonra Antalya Elmalı’daki Abdal Musa tekkesine gider orda Derviş Mustafa olarak Koca İbrahim Dede’ye bağlanır. Daha sonra Girit’e  dönerek Mağaralıköy dergâhını açar ve Bektaşiliği yaymaya başlar. Bu dergâhla yetinmeyen ‘Hırka Dede’  daha sonra Resmo ve Hanya şehirlerine gidip orda da kendisine bağlı dergâhlar kurup onları yılda bir ziyaret ederek mürşitlik görevini yerine getirirdi. Bektaşiliğin bu hızlıca tarihine baktıktan sonra Bektaşiliğin her ne kadar tek bir tarikat ve tek bir vücut gösterilmeye çalışılsa da, aslında Girit Adası’nda ve hatta asıl Osmanlı Devleti içinde değişik şeyhlerin dallarına bölünmüştür. Ve daha önemlisi adını almış olduğu Hacı Bektaş-ı Veli Efendi’nin yaşadığı ve uyguladığı Bektaşilikten çok farklı olmuş bir Bektaşi  cemaati olmuştur. Her tarikat gibi, yıllar geçtikçe tarikatın içine bazı şeyler eklenirken bazı şeyler silinmiştir. Girit’te bariz olarak ve fetihten sonra kurulan Horasanlı Dergahı’nın ana binalarından biri cami olurken, ve bu caminin giriş kapısı üstünde nakşedilmiş واعبد ربك حتى يأتيك اليقين ayetinin bizzat mürşit Ali Dede tarafından yazılmış olması, bu tarikatın başlarda namaz kılan, ibadetlerini İslam kurallarına gören bir tarikat olurken, yıllar geçtikçe  İslam dininden biraz uzaklaşarak namazı önemsemeyen, inançlarında  Hıristiyanlıktan ve hatta Yahudilik’ten bazı düşünceleri alarak başladığı yolun rayından çıkmıştır. Giritlilerin adadan çıkması ve değişik Osmanlı topraklarına yayılması ile özellikle Lübnan, Suriye ve Libya gibi  Arap  ülkelerinde  yerleşenler arasında Bektaşiliğin gerçek yüzdesi bilinmemekle birlikte  yaklaşık yüzde onlarda olduğu tahmin ediliyor. Zaman ilerledikçe  Bektaşilikten uzaklaştıkları besbellidir. İlk nesillerde var olan Bektaşilik 2. ve 3. kuşakta hemen hemen yok olmuş ve  sadece bir tarih olarak kalmıştır.  Lübnan’da ve Suriye’de bulunan Muhacir Giritliler arasında  tarikatlara hala bir sempati duyulmakta, hemen hemen tüm muhacir torunları  Hamidiye’de  yaşamış ve insanların gönüllerinde taht kurmuş Abidin Baba’yı

hatırlarlar…

 

ŞEYH MUSTAFA KASABAKİ EFENDİ

 

Ayrıca herkes nur yüzlü Şeyh Mustafa Kasabaki Efendi’nin kerametlerinden bahseder, onun mütevazılığı ve insanlara olan yakınlığı ve şefkati dillerden eksik olmuyor. Muharrem aylarında Hamidiye’deki tüm Giritliler Hazreti  Hüseynin yasını tutar ve aşuresini pişirir…  Aşureyi karıştıran kadınlar da  hüngür hüngür ağlar… Bir gerçek var ki, Giritliler biz Müslümanız der, mezhep ve tarikattan asla bahsetmezdi kimse… Ne de olsa Lübnan’a ve Suriye’ye gelen muhacirlerin tümü son derece basit ve düz insanlardır…  Aslında ilk gelen dedelerimizde tutuculuk ve dindarlık az görülüyordu, içki içen insanların  sayısı fazla idi. Rahmetli babaannemin  çok nadiren namaz kıldığını hatırlıyorum. Kıldığı namaz ise bana biraz değişik geliyordu. Acaba benim babaannem de mi Bektaşi  diye  sorardım kendi kendime. Bizde bunu hep merak ederdik. Rahmetli babama böyle bir soru sormaktan çekinirdik hep… Muhacir Giritlilerin  çocuklarına verdikleri adlara baktığımızda Ali, Hasan, Hüseyin, Zehra, Zeynep, Fatma gibi isimler fazlasıyla yaygındır. Belli ki Bektaşiliğin etkisi altında kalmıştır bizim muhacir Giritliler. Bu da Bektaşiliğin  toplumumuzda ne kadar var olduğunu indirek olarak  göstermekte. Bugün Arap  ülkelerinde Bektaşilik yok oldu diyebilirim. Araplarda genel olarak bir  dindarlaşma söz konusu, Giritliler de bir muhafazakâr toplumu oluşturmuş  diyebilirim. O eski hocalar ve Şeyhler vefat ettikçe, arkalarında tarikatlarını  götürecek kimse ortaya çıkmamıştır. Memleketimizdeki  kargaşalar ve  savaştan dolayı o eski yazılar ve metinlerin büyük çoğu yok olmuş….

 

    En az 10 karakter gerekli

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.