Kendisini tanıyalı çok uzun yıllar oldu. Her zaman inançlı, kararlı, dinamik ve olayları hiç esnemeden değerlendiren millet sevdalısı, vefalı ve dürüst bir dava adamıydı. Ailesini de ihmal ederek, Bulgaristan Türklerinin davasını kendine amaç edinmişti ve tüm enerjisini bu yolda harcayan çok özverili ve milletperver bir vatan evladından bahsetmek istiyorum bugün. Birkaç senedir hastaydı.Çeşitli hastanelerde bir çok doktora göründüyse de hastalığına kesin bir teşhis konulamamıştı. Sonunda Belene’deki mahkûmiyeti sırasında yedikleri yemeklerine konan bir ilacın kalp kapaklarında kireçlenmeye yol açtığını bunun da kalbi yorarak büyümeye sebep olduğunu etkisini şimdi gösterdiğini söylüyordu. Bir hayli zayıflamış ve yorgun düşmüştü. Belene zulmünü 4 yıl süreyle yaşayan, Avcılar Balkanlılar Derneği Başkanı değerli kardeşim, Gültekin Karaman’dan bahsedeceğim bugün. Sanki genç yaşta vefat edeceğini biliyormuş gibi hep telaş içindeydi. Topladığı belgeleri uluslararası kuruluşlara kabul ettirmek ve zulüm yapanları mahkûm ettirmek için mücadeleyle geçti ömrü. Maalesef daha yapmak istediği çok şey varken 14 ŞUBAT 2011 tarihinde 53 yaşındayken kaybettik bu yiğit insanı. Allah mekânını cennet eylesin, ailesine, yakınlarına Rumeli Balkan Federasyonu’na, Avcılar Balkanlılar Derneğine ve Bulgaristan Türkleri’ne sabırlar dilerim…
ÜNİVERSİTE MEZUNLARINA İŞKENCE
Üniversite öğrencisiyken 4 yıl süreyle kapatıldığı Belene Kampı’ndan sağlam çıkmayı başaran Gültekin Karaman yaşadıklarının acısını ömür boyunca unutamamıştı. Kampta işkence gören 957 arkadaşıyla Balkanlılar Derneği’ni kurarak zulmü belgeleme uğraşı veren Karaman, kampa gönderilenlerin okumuş, aydın insanlardan seçildiğini belirtmişti. Mahkûmların içinde 500 öğretmen, 50 doktor, 80 mühendis, 40 muhtelif branşlarda üniversiteli olduğunu ondan öğrenmiştim. Türk olmaktan başka günahları olmayan masum insanların Belene’de sabah 05.00’te kaldırıldığını, devlet arazilerinde akşama kadar kazma kürek çalıştıklarını anlatırdı. Hatta kazdıkları her yerden insan cesetlerinin çıktığını, köpekli gardiyanların günde 27 kez yoklama yaptığını bazı mahkumları disipline gönderip vücudu morarana kadar dövdükten sonra hücrelere attıklarını, saman yığınlarında yattıklarını, kışı sobasız geçirdiklerini, arkadaşlarından 40 kişinin işkenceye dayanamayarak çıldırdığını, bunlar yetmezmiş gibi mahkumlardan kira, elektrik, su, gardiyan koruma parası ve yemek için ayda 127 Leva ücret alındığını hep ondan öğrenmiştim. Hatta gazetecilere bunları anlatırken gözyaşları içinde ağlayarak; Her başvuruda insan hakları çiğnendi diye Türkiye’yi mahkum edenlerin, bu belgelerle Bulgaristan’ı ömür boyu hapse mahkum etmesi gerekir…” diye Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na seslenmişti. Bulgaristan Türklerine Türkçe konuştuğu ya da radyo dinlediği için verilen hapis ve ölüm kararlarını, sürgüne gönderileceklerin listelerini 1984-1989 yılları arasındaki yöneticilerin insan hakları ihlallerini Türk ve dünya kamuoyuna anlatmaya çabaladı. Tuna Nehri üzerinde kurulan, 1949 yılından beri dönem dönem siyasi suçlu ilan edilenlerin kapatıldığı ve yaklaşık 5 bin insana mezar olduğu ileri sürülen Belene Kampı’nın, Nazi kamplarından hiç farkı yoktu. 1984’te Bulgarlaştırma baskısına karşı çıkan yaklaşık bin Türk’ün kapatıldığı ve işkence gördüğü kamp, tam bir insanlık suçu işleme merkeziydi. Toplam 85 bin dönümlük adada kurulan Belene Kampı’nın acı hatıralarını halen birçok Bulgaristan Türk’ü büyük bir hüzünle anımsamakta ve haklarını aramaktadır. Onun mücadelesinin Bulgaristan Türkleri’ne örnek olacağına ve bıraktığı yerden arkadaşları tarafından sürdürüleceğine inanıyorum. Allah rahmet eylesin, mekânın nur içinde bir cennet olsun Gültekin kardeşim…
BALKAN YEMEKLERİ
21 saat önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024