Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi durumu tanımlamak, gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. İnsanın ülkesindeki gelişmeleri seyrederken, umutla umutsuzluk arasında bu kadar sık gidip gelmesi, doğrusu çelik gibi sinirler istiyor.
İstisnasız ülkemiz insanları, ülkemizin gelişmesini, güçlenmesini, refah düzeyinin artmasını, İnsan kaynağının, sermaye ve doğal kaynakların yenilenmesini, geliştirilmesini ve teknolojik değişimlere hızla uyum sağlama yeteneğine sahip olmasını gönülden istiyoruz. İnanıyorum ki bunun için eğitimi ve sosyal konumu ne olursa olsun, bu konularla bir şekilde ilgili olan herkesin, bir takım fikirleri de vardır. Ancak mevcut ortamdaki karmaşık görüntülerden anlaşıldığı gibi, ülkede kurumsal çekişme denmeyen ancak kuvvetler ayrımı ilkesini fikir ayrılıklarına karşı kullanan bir ortam var.
Bende ülkemizdeki herkes gibi olağan üstü şartlarda hazırlanmış olan anayasamızın, ülkemizin ve dünyamızın çağdaş gereklerine, imzaladığımız uluslar arası anlaşmaların ruhuna uygun bir şekilde yeniden yazılmasını, yazılan yeni anayasanın ülkemizdeki ve kafalarımızdaki karışıklıkları gidermesini istiyorum.
Hazırlanmasının ülkemiz için elzem olduğuna inandığım yeni anayasamızın, milletimizin siyasi, ekonomik, sosyal ve hukuki tüm ihtiyaçlarının ana esasını belirlemesini, yoruma açık olmayacak kadar kesin ifadelerle yazılmasını, kanun görüntüsünden uzak kalıp kısa ve öz olarak yasamanın yolunu açacak bir şekilde kaleme alınarak milleti ve bireyleri öne çıkarmasını, demokrasiyi ve kurumlarını güvence altına almasını, değiştirilemez maddelerinin tartışma yaratılmayacak şekilde düzenlenmesini istiyorum.
Haklarını bilmeyen kimselerin, kendilerini savunmak adına başkalarının hakkına tecavüz edeceği aşikârdır. İlişkileri şahsi menfaatleriyle sınırlı olanların Hukuktan bahsetmeleri ve hukuka uygun davranmaları mümkün değildir. Benliğini tek doğru kabul edip kendisini değer olarak kabul edenlerin demokrasiye inancı kendilerine olan inançlarından çok daha az olacaktır. Hizmet yerlerini kendilerine ait fildişi kulelere çeviren mantığın, sosyal adaletten bahsetmesi mümkün değildir. Türkiye’nin en kısa zamanda cehalet hastalığını sonlandıracak hakkı, hukuku ve “en hakiki mürşit” olan ilmi ön plana çıkaracak değişimleri gerçekleştirmesi gerekmektedir. Değişimin yapılmasındaki amaçlardan biriside, milletin tüm konulardaki gelişiminin önündeki engelleri kaldırıp, milletin yolunu açacak düzenlemelerin hayata geçirilmesi olmadır. Atatürk’ün tecrübesine dayanarak müşahede ettiği ülkenin kurucu mantığı olan “Türk milleti çalışkandır” gerçeği ülkemizin gelişim ve girişim yolunun da temeli olmadır.
Erklerin mevcut anayasada dahi ayrı tutulmuş olmasının maksadı iyi anlaşılmalıdır. Milletin adına yasama, yürütme ve yargı gücünü kullananların, tahsil ettikleri ilimle, milletten kendilerini ayrı hissetmeleri, kendilerini daha âlim, daha verimli, daha akıllı görme cehaletine kapılmamaları gerekmektedir ki böylece “Türk milletinin zeki” olduğu tespit de gözden kaçırılmamış olur.
İktidarın cesaretle bir takım değişiklikleri hayata geçirme çabasında olduğu aşikârdır. İktidarın, Türkiye’nin kronik meselelerini görmezden gelmenin kimseye fayda sağlamadığını görmesi sevindiricidir. İktidarın, Milletin değişim ihtiyacına cevap vermek için birçok değişikliği hayata geçirme çabasının dikenli tellere takılması, hiç şüphesiz değişim ihtiyacını yüreklerinde hissedenler için bir kırgınlık vesilesi olmaktadır. Muhalefet bu milletin muhalefetidir ve öyle olmaya da gayret etmelidir. Muhalefet İptal ettirdiği bir icraatın yerine, ihtiyacı karşılayan yeni bir şey koymamasının sorumluluğunu üzerinden atamayacağını bilmelidir. Muhalefet etmek iktidarın yanlışını millete göstermekle sınırlı değildir. Muhalefet doğruyu iktidara gösteremiyorsa milletin gözünde görevini tam yapmış sayılmayacaktır.
Bizim Muhalefetle bizim İktidarın bir önce milletin eline kavrayarak milleti Hak – Hukuk ve demokrasi alanına geçirmesi milletin onlardan en büyük beklentisidir…
HABERLER
21 saat önceHABERLER
21 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce