DOLAR 32,8823 0.14%
EURO 35,2302 -0.24%
ALTIN 2.460,720,13
BITCOIN 20248571.48351%
İzmir
35°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

112 okunma

Halkapınar Meydan Muharebesi

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Günümüzde şehirleri yaşatanlar geçmişleridir, tarihinde üstlendiği misyonlarıdır, bu misyonunun bugüne taşıdığı mimari dokusudur ve en önemlisi var olan bu yapıyı geçmişten bu güne paylaşan çeşitli toplulukların nesilden, nesile devrettiği kültürel birikimleridir. Bunlar, şehri bugüne taşıyan, bugün var olmasının sebebi olan değerlerdir. Şehrin bir anlamda geçmişe bakan yüzüdür. Şehrin birde bugünü vardır ve insanlarının üzerinde bulunulan (var olunan, yaşanılan, paylaşılan adına ne derseniz deyin)  toprak parçasının her santimetrekaresini kullandığı ve değerlerini adına “hemşeri” denilen bir ruhla paylaştığı dinamikliği ifade eder. Şehrin bugününde anaokullusundan üniversitelisine öğrencileri vardı. İşçisi vardır, memuru vardır, işvereni vardır, esnafı vardır. Fabrikasından tüten dumanı vardır trafiği vardır yollarını aydınlatan ışıkları vardır. Parkları caddeleri vardır, parklarında soluklanan çocuğu genci yaşlısı vardır. Yollarını aşındıran taksisi dolmuşu treni otobüsü vardır. Bütün bu unsurların bütünleştirdiği kavram ve dinamiklik şehrin bugününü ifade eder. Bütün bu tanımlamaları bana yaptıran şehir, gözümü açtığım,  doğup büyüdüğüm İzmir’imden başkası değil elbette. Çeşitli vesilelerle başka şehirlerde bulunmuşluğum olmuşsa da, şehir deyince, Büyükşehir deyince, çağdaş kent yaşamı denilince, aklıma gelen tüm kavramları anlamlandırmaya çalıştığım İzmir aklıma geliyor. Çünkü İzmir için bakışım, İzmir’in doğunun batısında batının da doğusunda bir şehir ifadesi ile yapılan tanımlaması üzerine oluşmuş bir bakıştır. Evet, bulunduğu toprakların tarihi incelendiğinde İzmir’in her devrin modern yüzünü yansıtan bir şehir olduğu görülür. İzmir’in geçmişe bakan yüzü gerçekten müthiş bir aydınlık şehir yaşantısının varlığını bize gösterecek zenginliklerle doludur.

 

GELECEĞE BAKAN YÜZ

Ancak burada İzmir’in geçmişe bakan yüzünden, tarihi zenginliklerden bahsetmek niyetinde değilim. Bu şehrin bugüne bakan yüzünden bahsetmek istiyorum. Fakat bunu yaparken de geçmişindeki aynı muhteşemliği gördüğümü ifade edecek cümleler kullanamıyorum ne yazık ki. EXPO 2020’yi İzmir’in geleceğe bakan yüzü olarak gören ve bu amaç için yapılanları destekleyen biri olarak, bugününü yaşadığım bu şehrin,  gelecek adına ümit var olmama engel olan unsurlarla dolu olduğunu da söylemek isterim. Bana göre, şehir yönetimi veya adına yerel yönetim dediğimiz çalışmalar bütünü, tamamen insan odaklı olmalıdır. Bu görevi yerine getirenler, şehrin bugününü yönetiyor gibi görünseler de, şehrin geleceğe bakan yüzünü oluşturacak icraatlara imza atan kişilerdir. Bu nedenle de her projenin içinde insan olmalıdır ve o şehir insanı da bunu hissetmelidir. “Yapılanlar benim için” diyebilmelidir. İzmir’in belki de onlarca yıl sonrasının ulaşım ihtiyacı için bugünden yapılmaya çalışanları yıllardır yakından izleyen biri olarak sadece bu konuda bile yapılanların yukarıda belirttiğim unsurdan uzak olduğunu göstermeye yeter. Özellikle Üçkuyular güzergâhı için yapılan çalışmaların İnönü Caddesi’nin üst kısmında yaşattığı mağduriyetleri büyük ölçüde yaşayan biri olarak, ulaşım ve şehrin geleceğe bakan yüzü konusunda endişelerimin iyice arttığını söyleyebilirim. Böyle düşünmemin bir başka nedeni de son bir haftadır Halkapınar aktarma istasyonunda gördüğüm ve bizzat içinde yaşamak durumunda olduğum korkunç manzara.  İşe gidip gelirken Metro ve İzban hattını birlikte kullanmak durumunda olan biri olarak, bu iki hat arasında yolcu geçişini sağlayan altyapıdaki ilkellik, beni her gün bir kat daha şaşkına döndürüyor. Yeni istasyonların açılması ile bu iki hattı kullanan İzmirli sayısının artacağı gerçeği ortada iken bu iki hattın kesiştiği tek yer olan Halkapınar İstasyonunda hiçbir hazırlık yapılmaması, son günlerde yaşananların en büyük sebebidir. Bu da yetmiyormuş gibi çözüm adına atılan adımın, iki hattı da kullanan yolcuların sadece ortadaki daracık çelik köprüye yığılmasına sağlayacak şekilde Çınarlı aktarma duraklara geçişi de sağlayan köprüyü kaldırmak olunca, tabir yerinde ise kıyamet koptu. İzban hattından metro hattına metro hattından İzban hattına geçmek isteyen tüm yolcular tek bir köprüye yığıldı. Her iki hattan trenler istasyona yanaştığında trenlerden inen yolcular tek bir köprüden diğer hatta ulaşmaya çalışınca daracık merdivenlerde büyük bir izdiham yaşanmaya başladı. Bu yolcular henüz köprüden geçişini tamamlayamadan istasyona yanaşan diğer trenlerden inen yolcular da bu yüzlerce insanın üzerinde ite kaka ilerlemeye çalıştığı köprüye yönelerek geçişin iyice çileye dönmesine neden oldu. Ve yanaşan her yeni tren getirdiği yeni yolcularla bu rezaletin sürüp gitmesi sonucunu ortaya çıkardı. Bunun adı Halkapınar Meydan Muharebesi olarak tarihe geçecektir. Olanlara rezalet demek durumundayım. Zira bu muharebe içinde, merdiven demirlerini dışarıdan tırmanarak komandoyu andıran hareketlerle köprüyü geçen bir genci de gördüm. Bu gencin arkasından hiçbir şey yapamadan bakan güvenlik görevlisinin çaresizliğini ve akşam karanlığında ve yağmur altında küçük kızı ile bu kalabalığın içine girmek zorunda kalan bir annenin gözlerindeki korku ve endişeyi de gördüm ne yazık ki. Ve daha buraya sığdıramadığım birçok isyanı gördükten sonra büyük şehirde yaşadığımdan utandım. Alternatifini kurmadan tüm yolcuyu bu tek köprüye yığan zihniyetin bu şehri geleceğe hazırlayacak zihniyetten çok uzak olduğunu düşünüyorum. Bu öngörüden uzak anlayışın İzmir’in geleceğe bakan yüzünü oluşturamayacağını ve İzmirli hemşerilerimin, içinde insan faktörü gözetilmeden yapılan ve adına icraat denilen bu eziyeti hak etmediğini düşünüyorum.

 

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli