Kasap Ahmet evli ve dört çocuk babasıydı. Makedonya’nın Gostivar ile Debre şehirleri arasında bulunan, “REKALAR” yöresinin Jirovnisa köyünde yaşıyordu. 30 yaşında olan Kasap Ahmet, başta babası ve abisi olmak üzere
yörenin en ünlü kasaplarıydı. Kader onu ve ailesini de, diğer hemşerileri gibi göç etmeye zorladı. 1959 yılında Türkiye’ye göç ederek, Manisa’ya yerleştiler.
Ablası ve eşinin kardeşleri de ” Serbest Göçmen ” statüsünde Manisa‘da
yaşıyorlardı. Başta kayınbiraderleri olmak üzere, tüm akrabaları kendisinin ev bark sahibi olması için yardımcı oldular. Arkadaşları inşaat işine çalışmaya gidiyorlardı. Ahmet’i de işe götürüyorlardı. Kasaplıktan başka bir iş yapmadığı için, fazla bilmediği inşaat işi çok ağır gelmişti Ahmet’e… Kısa sürede inşaat işinden yılmış ve tek bildiği meslek olan kasaplık yapmaya karar vermiştir.
1963 yılında biriktirdiği 3-5 kuruş ve akrabalarının da desteği ile, Manisa’nın Karaköy semtindeki Çırpı Pazarında küçük bir dükkan bulur kendisine…
Sahibi ile kira konusunda anlaştıktan sonra, sevinç içinde evine gelir. Eşine; “Hanım, bugün dükkân işini hallettim. Allah dualarımızı kabul etti. İnşallah işlerimiz rast gider de amelelikten kurtulurum” der. Eşi, Kasap Ahmet’in anlattıklarına çok sevinerek; “Rabbim hayırlı işler ve müşteriler nasip etsin ” dedi. Üç-beş gün içinde dükkânını çalışmaya hazır hale getirdi. Mahalledeki komşularına ve yakın akrabalarına haber vererek semt pazarının kurulduğu gün olan Pazartesi günü dükkânı açmaya karar verir. Sabah erkenden satacağı etleri de dükkana getirmişlerdi. Mahalleden bir kaç kişi ile yakın akrabaları ve mahallenin imamı da açılışa gelmişti. İmam efendi; açılış duasını
yaparak ” Hayırlı işler” dileğinde bulundu.
GÜNLER GÜNLERİ KOVALADI
Başta Kasap Ahmet olmak üzere ” BESMELE ” çekilerek dükkanı açmışlardı. Dükkan açılmasına açılmıştı Ammaaaaaa…! Akşam hava kararmaya başladığında yakın bir iki akrabası dışında hiç müşteri gelmemişti. Kasap Ahmet o dönemde modern buzdolabı olmadığı için etleri bozulmasın diye tenekeden yapılmış helimli dolaplarda buz kalıplarının içine koymuştu. Günler günleri kovalıyordu. Kasap Ahmet iki hafta içinde anca bir kaç kilo et satabilmişti..!
Gelen müşterileri de sadece yakın akrabası ve hemşerileriydi. Dükkanına
yerli ahaliden kimse gelmiyordu. Kasap Ahmet bu duruma bir türlü anlam veremiyordu! Dükkanının yakınında bulunan semt sakinleri ;
“Bu adam gavur memleketten buraya gelmiş, burada dükkan açmış, üstelik Türkçe de bilmiyor. Bu adamın sattığı et yenmez. Caiz değildir”gibi
fısıltı yayılmaya başlanmış. Bu dedikodu’yu duyan akrabaları kendisine haberdar etmişler. Bu duruma çok içerleyen Kasap Ahmet, derhal dükkanında bulunan etleri ve kesim malzemelerini boşaltır ve ağlayarak dükkanına kilit vurur. Kasap Ahmet’in kasaplık hayali kısa sürede noktalanmıştı. Kendisine moral vermeye çalışan ailesi ve akrabaları ile birlikte gözyaşları içinde evinin yolunu tutar.
YAZIKLAR OLSUN
Eve gelir gelmez ailesi ve yakınlarına içini döker.
-Ben ailem ile birlikte Gavur diyarından, zulümden, dil ve din baskısından kaçarak “Anavatanıma” geldim. Bugün burada yaşadıklarım beni çok derinden yaraladı. ” Yazıklar olsun ” der.
Kasap Ahmet, büyük üzüntü içinde ailesinin geçimini temin etmek için bir süre daha inşaat ameleliğinde çalışmaya devam etti. 1964 yılında Almanya’ya işçi olarak gitti. Gurbet ellerde çok çalıştı. Kendisini bir zamanlar dışlayan esnafa inat, kapatmak zorunda kaldığı kasap dükkânının hemen bitişiğinde bir arsa satın alır ve kısa zaman içinde ailesi ve çocukları için 5 katlı bir apartman yaptırır. Yıllar sonra Almanya’dan emekli olan Kasap Ahmet, bir süre sonra vefat eder. Okudukça insanın yüreğini dağlatan yaşanmış gerçek bir yaşam öyküsü… Kasap Ahmet ve daha niceleri… 1953 yılı ve sonrası anayurtlarına Serbest Göçmen statüsünde göç eden atalarımızın sosyal ve cemiyet hayatı içinde karşılaştığı, itilip kakıldığı, bazen sövüldüğü, bazen dövüldüğü, bazende ahlaki değerler çerçevesinde üzüntüsünü içine atarak üzüldüğü daha nice duygu yüklü yaşanmış gerçek öyküler…
Manisalı araştırmacı yazar Sayın İlber Şiyak tarafından kaleme alınmış ve
çok yakında piyasaya çıkacak olan ” Bistra’nın Kardelenleri” adlı kitapta okuyucuları ile buluşacaktır. Manisalı hemşerilerimiz ve atalarımız, göç sonrasındaki ilk zaman dilimi içinde ne kadar hor görülse de, ne kadar aşağılansa ve Gavur muamelesi görse de, yılların su gibi akıp gittiği zaman dilimi içinde, kişilikleri ve çalışkanlıkları ile Manisa halkı ile bütünleşerek sevgi çemberi oluşturmuş ve takdirini kazanmışlardır…
Devlet arazisine gecekondu yapmadan,
Polisine, askerine ve öğretmenine silah sıkmadan…
Sorun olmak yerine Sorumluluk bilinci içinde davranarak tüm Manisa halkına
bir İnsanlık dersi vermişlerdir…
Atalarımız ile ne kadar övünsek azdır.
Not: Hikayede adı geçen Kasap Ahmet hayali bir isimdir ama anlatılan hikaye tamamen gerçektir…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce