Makedonya Cumhuriyeti’nin başşehri, türkülere, şiirlere, öykülere konu olmuş,
Evlad-ı Fatihan diyarı Rumeli’nin göz bebeği, 600 yıllık Türk- İslam yurdu
Ata yadigarı Vardar’ın incisi Üsküp …!!! Üsküp ( Sopje ) Şehri 19 Ocak 1392 yılında Osmanlı egemenliğine girmiştir. Şehir bu tarihten sonra Üsküp adını almıştır. Üsküp’ü fetheden ilk Osmanlı Bey’i ”Yiğit Paşa”dır. 1414 yılına kadar kendi yönetmiştir. Ardından oğlu ” İshak Bey” 1414-1439 yılları arasında ,
İshak Bey’den sonra’da oğlu ” İsa Bey” yönetmiştir. Aziz Teodor Manastırı’nda görevli bir Rahib, Şehrin Türkler’in eline geçmesini şu şekilde kaydetmiştir.
” 69’uncu yılın ( 1392 ) 6.’cı gününde ( 19 Ocak ) Türkler şehri ele geçirdiler.”
1392 Yılından itibaren ekonomik ve idari bakımdan şehirde büyük değişim
yaşanmaya başlanmıştır. Üsküp’te çok dinli ve çok etnik bir günümüze kadar yaşamını devam ettirmektedir. Osmanlılar, 500 yıl boyunca pek çok eserler yapmışlardır. Günümüzde gerçek anlamda hizmete girmiş, ibadete açık olan yapılar arasında Camileri, Hanları, Bedesten ve Hamamları ile dolu Eski Üsküp ve, en önemlisi Üsküp’ün sembolü olan Vardar nehrinin üzerinde nadide bir mücevher gibi duran Taş Köprü ( Kameni Most ) gibi çok önemli eserler bulunmaktadır. Evliya Çelebi’ye göre; Köprü Hicri: 987/ Miladi: 1579 yılında Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılmıştır. Bazı kaynaklara göre II. Mahmud tarafından yapıldığı söylenmektedir. Her kim tarafından yaptırılmış ise de, Allah ecdattan razı olsun.
ÜSKÜP’TE 120 CAMİİ VARMIŞ
Evliya Çelebi’ye göre Üsküp’te 120 Cami varmış. Üsküp’te bulunan en önemli tarihi miras bence Eski Üsküp Çarşısı’dır. Zira, Osmanlı yadigarı bu çarşı, ecdadımızın bizlere bıraktığı eserlerin hemen tamamını bünyesinde barındırmaktadır. Üsküp Kalesi ile Vardar Nehri arasında yer almaktadır.
Osmanlı döneminde 18 Türk mahallesini barındıran bizim Üsküp ..!!! Üsküp, benim hayatımda da çok önemli hatıraları bulunan bir şehir. Türkiye’ye göç ettiğimiz 1960 yılında Üsküp -İstanbul Tren’ine bindiğimiz o Eski Tren Gar’ını,
unutmam mümkün değil. Üsküplü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın Kaybolan Şehir adlı şiirinde yazdığı gibi;
” Vaktiyle öz vatanda bizimken bu gün niçin,
Üsküp bizim değil? bunu duydum için için.
Kalbimde bir hayali kalıp kaybolan şehir,
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir.
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile , sen bizdesin gene ….! ”
Dediği, o çok sevdiği Üsküp…
Dostlar, Üsküp böyle kısa bir makale içinde anlatılabilecek bir şehir değil.
Gelip görmek lazım. Teneffüs etmek lazım. Kale’den, Vodno’dan ve Taş Köprü’den görmek lazım. Ben defalarca gittim .. Üsküp’ün güzellikleri yanında bir de yitip giden eserlerimizi görünce üzülmemek elde değil. Çifte Hamam ve Davut Paşa Hamamları Sanat Galerileri yapılmış. Taş Köprü’yü Romalılar’ın veya Sırplar’ın yaptıklarını iddia edip, köprü üzerinde bulunan Kitabe’yi kırıp Vardar’a attılar. Ancak bu iddialarını dünyaya kabul ettiremediler. Üsküp Tarihi Eserler Koruma Enstitüsü 1972–1973 yılında köprü üzerinde yaptığı araştırmalar sonucu, köprünün Osmanlı Döneminde yapıldığını teyit etmişlerdir. Dostlar;
Üsküp’e geldiğinizde Kebap ve Grafçe tafçe yemeden olmaz. Ben 1968 yılından beri her gittiğimde bana Merhum Babam’ın vasiyeti olan çarşının en eski ve meşhurlarından olan ” Destan Kebapçısı”na uğramadan yapamam. Size de tavsiye ederim. Bu günlük bu kadar. Devamı haftaya.
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce