Ali Bey 1844-1899 yılları arasında yaşamış, Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatının iddiasız, mütevazi; fakat gerçekten önemli bir yazardır. Tiyatro, mizah ve seyahat edebiyatında önemli eserler vermiştir. İlk baskısı 1896 da yapılan nefis eseri Lehçet’ül Hakayık’ tan bazı paylaşımlarda bulunacağım. Yazar, zeki ve ince mizah zekâsı ile insanların bir nevi manevi anatomisini çıkarmıştır. Keyifle bir çırpıda okuyacağınızı umuyorum…
İFTİRA
Ne kadar koparılsa ve temizlense yine de meydana geldiği yerde iz ve eser bırakan zararlı ot.
AFERİN
Ucuz ihsan…
GÖZYAŞI
Yüreğin nemi…
DOSTLUK
Fırtınalı havada, içi dışına dönen bir şemsiye…
SÜKUT
Dehşetli söz. Belagat…
MAZİ
Pişmanlık çekmecesi…
BATIL İNANÇ
Zihin kanseri…
TOKAT
Tesirli delil, belge…
KEFEN
Moda dergilerine müracaat edilmeden biçilen elbise…
TABİP
Gel sözümü dinle sadece su iç…
TOP
Medeniyetin son sözü…
ASİ
Kuvvetsiz düşman…
ALİM
Bir şey bilmediğini bilen…
SEDYE
Kendisinden geçmişlerin arabası…
CESARET
Korktuğunu belli etmeme sanatı…
MECNUN
Bizim gibi düşünmeyen
BAHŞİŞ
Zorla ister-istemez verilen ihsan…
SAADET
Başkasının mutlu olmasına çalışmak…
DÜN
Bugünün arka tarafı
SIR
Kolay buhar haline gelen esans, ne kadar sağlam kapansa (yine de ) birazı uçar…
Değerli okuyucular, rahatsız etmiyorsa nedir ki SÖZ?… Hatırlatmıyorsa gerçekleri, sarsmıyorsa derinden ne anlam ifade eder ki…
Suçüstü yakalamıyorsa bizi… Utandırmıyorsa günahlı yüzlerimizi SÖZ neden sarf edilir ki?!
Aşka, öfkeye ve değerlerimize kapı aralamıyorsa nedir ki SÖZ?!
Ulaştığı insanı cehaletten , esaretten, kin ve nefretten alıkoymuyorsa nedir ki SÖZ?!
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce