DOLAR 34,3576 0.02%
EURO 37,4144 0.04%
ALTIN 3.019,73-0,09
BITCOIN 2348168-1.01056%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

129 okunma

KOBİ zirvesinin ardından

ABONE OL
28/03/2012 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bireysel olarak iş alanım KOBİ danışmanlığı olduğu için 21–22 Mart’ta İstanbul’da yapılan VIII. KOBİ Zirvesi’ne katıldım. Toplantılar oldukça verimli ve interaktif bir ortamda geçti. Bir tek TTK oturumu biraz gergin oldu, o da oturum Başkanı Müftüoğlu Hoca’nın biraz da korsan bildiri sunmasından kaynaklandı sanırım. Üstelik sorular konusunda da hocamız arkaları pek fazla göremediği için adil davranmadı. Oturumlarda önümüzdeki süreçte KOBİ’ler için risk ve fırsatlar değerlendirildi. Ülkemizde istihdamın ve katma değerin büyük bölümünü gerçekleştiren KOBİ’ler maalesef devlet desteklerinden istifade etmek konusunda çok şanslı değiller veya bu şansı kullanmakta istekli değiller. Ekonomi ilminde, üretim ve pazarlama ilişkisinde kaliteli malı üretmek ve optimum karla satmak hedeflendiğinden burada KOBİ’ler, her ne kadar kaliteli mal üretme konusunda başarılı olsalar da pazarlama konusu maalesef hep eksik kalmaktalar. Bizim insanımız gerçekten girişimci. 1994 yılından beri 35 ülke ile irtibatım var, Amerika’dan Avustralya’ya kadar her ülkede bizim insanımız var, hepsi de gerçekten cesur ve başarılı girişimciler. Oturumlarda KOBİ’lerin marka yaratma gereğinden bahsedildi. İlmine gerçekten saygı duyduğum ve gerçek bir hanımefendinin hem akıllı hem güzel ve zarif hem de akademisyen ve de son derece hitabeti güçlü olabileceğinin timsali olan Prof. Deniz Ülke Arıboğan Hocam dedi ki; “Kış günü kadınlara burnu açık botu satıp, erkeği para kazanan, kadını da sadece para harcayan duruma getiren bir sistemde ayakta kalabilmenin yolu marka olmaktan geçiyor. Buzağılar bir gün inek olur ama sistem size hep buzağı kalmayı telkin ederek ürün satar…” Son olarak, “Botoks’tan sonra artık şimdi ne gelişecek ve de hanımlar bunu nerelerine sürecek diye merak ediyorum” diyerek bombayı patlattı. Gerçekten de markalaşma KOBİ’lerimizin en büyük eksiği, devletin bu konuda desteği olmasına rağmen birçok KOBİ’mizin marka tescili yok. Üstelik hem KOSGEB hem Ekonomi Bakanlığı marka tesciline ve korunmasına destek veriyor. Eğer yurtdışına  mal satmak istiyorsanız ve tescilli bir markanız varsa girmek istediğiniz ülkede markanızı tescil ettirmeniz durumunda Ekonomi Bakanlığı hem tescil giderlerini hem de 250 bin dolar kadar tanıtım reklam giderlerini yüzde 60 oranında destekliyor. Eğer o ülkede ofis, mağaza veya depo açarsanız yine kira giderleriniz yüzde 60 oranında yıllık 120 bin dolar olmak üzere 4 yıl süreyle destekleniyor. Ofis veya mağazanız olması durumunda tanıtım desteği yıllık 150 bin dolar ve 4 yıl süreyle yüzde 60 oranında veriliyor. Burada harcama yapıldıktan sonraki 6 aylık süreyi geçirmemek gerekiyor. Diğer bir husus yeni TTK’daki KOBİ’leri ilgilendiren maddeler. Özellikle ortakların şirketten para çekmesi ve bazı durumlarda 6 aya varan hapis cezası, bu kanunda düzeltilmesi gereken hususlar olarak duruyor. 14 Şubat’ta çıkması gereken tebliğ ve yönetmelikler halen daha çıkmadı, belirsizlik sürüyor. Sunumlardan birinde Deniz Gökçe Hocam çok güzel bir anekdot anlattı. Amerika’da Oğul Henry FORD sendika başkanıyla yeni fabrikasını gezerken sormuş, “bak Walter” demiş “Bu robotları nasıl sendikaya üye yapacaksın…” O’da yapıştırmış cevabı, “Henry” demiş, “Ben de merak ediyorum, sen bu robotlara nasıl araba satacaksın diye…”

ÜRETMEK, ÜRETMEK VE ÜRETMEK

“Üretmek, üretmek ve üretmek” derdi rahmetli Sakıp Ağa. Şimdi sadece üretmek yetmiyor, farkındalık oluşturmak ta önemli. Yabancı katılımcılardan birisi, Hamburg üniversitesi Ekonomi Enstitüsü’nde bir uzman dedi ki; “ Ben çocukluğumda hep kellogs yerdim, sebebi de paketin en dibine konulan küçük oyuncaklardı. Evet, kellogs o oyuncaklarla paketin tamamen tüketilmesini hedeflemişti. Yine, KOBİ’lerin tutku oluşturma gücü olan ürünler üretmesi gerektiğini de eklemeyi ihmal etmedi. Temel strateji, farkındalık oluşturmak: yine oturumlardan birinde BRN yatak şirketinin sahibi Berna Hanım Kayseri’den nasıl çıkıp bir KOBİ olarak, Türkiye’nin ikinci büyük yatak ihracatçısı olduğunu anlattı. Tabi bir de KGF ile olan macerasında KGF Genel Müdürü Hikmet Korkmaz anlattı, teminat alma aşamasında anne babasının da kefaleti istenince Berna Hanım itiraz etmiş, “ Biz de ondan sonra vazgeçtik artık ebeveyn kefaleti istemekten” dedi Hikmet Bey. KOBİ’ler tarafından pek bilinmeyen aslında Bursa’da da BTSO içerisinde ofisi olan Kredi Garanti Fonu “iş fikri” olan ama sermayesi ve teminatı olmayan KOBİ’lere, kredi teminatı konusunda destek veriyor.

BUSAT GENEL KURULUNU YAPTI

Benim de üyesi olmaktan gurur duyduğum BUSAT ilk olağan Kongresini yaptı ve Doruk Grubu Başhekimi ve ortağı kıymetli dostum Dr. Mustafa Esgin büyük çoğunluğun isteğiyle tekrar başkan olarak yönetimini oluşturdu. Yine önceki yönetimde de Başkan yardımcısı olan Rommer Fizik Tedavi Merkezi kurucusu Dr. Metin Yurdakos, yeni dönemde de Başkan vekili olarak,yönetimde görev aldı. Divan Başkanlığını Özel Hayat Hastanesi kurucusu değerli ağabeyim Dr. Ahmet Özkul’un yaptığı kurulda, bir de Yüksek İstişare Heyeti oluşturuldu. Burada Başta İl Sağlık Müdürü’müz  Dr.Özcan Akan olmak üzere Bursa’mızın önde gelen saygın isimleri görev aldı, Yine Dentatürk Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nden Dr. Emrah Başaraner de yönetimde görev aldı. Emrah Bey ağız sağlığı konusunda önemli adımlar atan Avrupa’ya açılmayı hedefleyen bir İşadamı. Yine geçtiğimiz günlerde Sağlık turizmi fuarında etkin olarak görev yapan ve sağlık çalıştayının hazırlanmasında çalışan, Biolog Çiğdem Atalmış da yoğun bir çalışma ortamı olmasına rağmen yönetimde görev aldı. Çiğdem Hanım Sağlık İl Müdürlüğü’nde sağlık turizmi konusunda etkin olarak çalışan bir yöneticimiz. Buradan değerli dostum Mustafa Bey’e bir çağrıda bulunmak istiyorum, BUSAT içerisinden bir pazarlama ve tedarik şirketi doğmalıdır. Açılacak olan yurtdışı ofisler hem pazarlama hem de tedarik anlamında işlev görmelidir. Görev alan herkese hayırlı olsun diyorum.

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP