“Bu gün hayati bir davamız, şeref ve haysiyetimiz mevzu bahistir. Onun içindir ki, kalbi bu vatan aşkı ile Türk’ün sevgisiyle çarpan her vatandaşın bize yardımcı ve destek olacağına inanıyoruz”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Son dönemde Ortadoğu coğrafyasında başlayan çalkantılar bir türlü durulmak bilmiyor. 1900’lü yılların başlarında etnik ayrılıklarla dinsel öğeler öne çıkarılarak gerçekleştirilen şekillenme sona ermek üzeredir. Bu ülkeler, başına buyruk olan yöneticilerle, demir yumruk altında yönetildiler. Aradan geçen zaman diliminde bu coğrafya, dünyanın merkezi olarak kabul edilir oldu. Bölgede bulunan yeraltı zenginlikleri bu merkezin oluşumuna katkı veriyor. Büyük güçler son dönemde etnik ve dinsel ayrılıkları bir kez daha öne çıkararak, çatışmaları fırsata çevirebilmek için körüklüyorlar. Yeni başlayan bu süreçte demir yumruklu yöneticiler, yerlerini daha ılımlı olduğuna inanılanlara bırakıyorlar. Bu yöneticiler yaptıklarının bedelini ödememek ve canlarını kurtarabilmek için çabalıyorlar. Kartondan şatolarını terk ederek kaçıyorlar. Bunların yerlerine gelenlerin de demokrasi diye bir sıkıntılarının olabileceğini düşünemiyoruz. Kısa süre sonra aslına döneceklerdir. Bölgedeki halkların kaderi de bu yönetim şekli olsa gerek. Etnik ve dinsel ayrımcılıkla yetiştirilen yöneticilerde hoşgörüden eser bulabilmek olanaksız ötesi bir durumdur.
Libya’da yaşananları anlamakta fazla zorlanmıyoruz. Bir süre önce Sudan’da benzer olayların yaşandığı belleklerde tazeliğini korumaktadır. Farklı etnik yapıda olanların yaşadıkları, şimdilerde Libya’da yaşanmaktadır. Sudan’da yaşananlar için rapor yazmakla yetinenlerin Libya’ya müdahale ediyor olmaları gariplikler ötesi bir durumun göstergesidir. Her iki ülkede insanlık suçu işlenmektedir.
JAPON HALKI ZOR DURUMDA
Japonya’da yaşanan nükleer tehlike unutulmuş veya Japon halkı kendi kaderleri ile baş başa bırakılmak istenmektedir. Libya’da yaşananların birincil öncelikli konu olmasının bazı nedenleri unutulmuş veya unutturuluyor. Libya’ya Birleşik Amerika Devletleri – Fransa – Kanada ve İtalya ile birlikte saldıran İngiltere’nin 2007 yılında bu ülkeye yüklü miktarda silah sattığı biliniyor. Şimdilerde bu yapılanlar anımsanmıyor bile. Dönemin İngiltere Başbakanı Bay Tony’nin yaptığı ziyaret sırasında 2 milyon sterlinlik silah yardımı yaptığı belleklerdeki tazeliğini koruyor. Libya’ya bombalar yağdırmakta olan İngiliz uçaklarının güneydeki Rum kesimindeki egemen üslerden kalktığı gizlenmiyor. Bütün dünyanın gözleri önünde egemen üslerinin tadını bir anlamda çıkarıyorlar. Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm arayışlarının sürdürüldüğü günümüzde “egemenliği” görmezden gelerek “eşitlikte” ısrar edenlerin bu uygulamalardan alacakları dersin olduğunu anımsatmak istiyoruz. Bu yıl bereketli bir yıl oldu. Brüksel’deki lahana hasadının fazla olduğu bildiriliyor. Üretim fazlası lahanaların satışından elde edilen gelirlerin bazı ülkelerde dağıtıldığını söyleyenlerin olduğu biliniyor. Satıştan yeterince pay alamayanlar, lahana yemek uğruna buralara adeta akınlar düzenliyorlar. Irak’ta tarihin en uzun hükümet kuramama rekoru, şimdilerde Belçika’da kırılmıştır. Haziran 2010 ayından sonra aradan geçen 9 ay 10 günlük sürenin aşıldığını kaydetmek durumundayız. Lahana yemek gerekçesinin arkasına saklanarak buralara kadar gelerek kendi ülkelerini şikâyet etmenin mantığının olabileceğini düşünemiyoruz. Sorunlarımızı ve sıkıntılarımızı bizler kendi ülkemizde görüşerek çözebileceğimize inanlardanız. Anadolu’da “elden gelen öğün olmaz. O da zamanında bulunmaz” diye güzel bir özdeyişin olduğunu sadece anımsatmak istiyoruz. Yunanistan’da başlayan ekonomik açmaz, kanser gibi bütün AB ülkelerini sarıyor. Şimdilerde Portekiz’i etkisi altına almıştır. Dünyayı perde gerisinden yönettiği bilinen İngiltere’de işlerin iyi gitmediğinin saklanmasına karşın sıkıntılar ortalık yere çıkmaya başlamıştır. Portekiz’den sonra “sıradaki ülke İspanya olabilir mi” sorusunun da yaygın olarak sorulmaya başlaması AB’nin geleceğini de tehdit etmektedir. Ekonomi bilimi ile uğraşanların, Euro’nun çöküşü yeniden gündeme geliyor söylemleri olduğunu sizlerle de paylaşmak istiyoruz. AB’nin motor ülkeleri sıkıntılarla boğuşan ülkelere, “kemer sıkma önlemlerimizi kabul et yoksa kesenin ağzını açmayız” diyerek sopa altından abalarını gösteriyorlar. Ülke gerçeklerini görmezden gelerek, Hükümetleri sıkıştıran sendikaların da yapılan bu çağrıları da dikkate almaları gerekiyor mu ne…
Sevgi ile kalınız…
HABERLER
5 saat önceHABERLER
5 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce