DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 0%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:24

SABAHA KALAN SÜRE

169 okunma

Maastricht kriterleri Penceresinden Avrupa Ekonomisine bakış

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Avrupa’nın içinden geçtiği ekonomik kriz şüphesiz ki halklarına tarihinin en ağır buhranlarından birini yaşatmaya namzet. Belirtmek isterim ki bugün Avrupa’da yaşananlar ekonomik krizin ötesinde başka krizleri de üretmekte. Siyasi ve sosyal sıkıntılar Yunanistan başta olmak üzere diğer ülkelerde de farklı boyutları ile kendini göstermeye başladı. Yunanistan, İtalya ve İspanya’da gördüğümüz toplumsal isyan hareketleri, bu ülkeler başta olmak üzere Avrupa genelinde milliyetçi siyasi akımlara olan desteği arttırıyor. Özellikle yaklaşan seçim sürecinde Fransa’da Milli Cephe’nin bu seçim olmasa da önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanlığı için iddialı olacağı belirtiliyor. Macaristan, İspanya ve Belçika da benzer siyasi tablolar görülmeye başladı. Gelinen noktadan ileriye bakıldığında Avrupa için olumlu sözler sarf etmek pek kolay değil. Ancak, bu noktaya nasıl gelindiği üzerine bir şeyler söylemekte fayda var. Öncelikle Avrupa Birliği ülkeleri, Euro’nun tek para birimi olarak kullanılmasını sağlamak için 1991 yılında hazırlanan ve 1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht kriterlerinde belirtilen koşulları yerine getirmek zorundadır. Kriterler üye ülkelerin ekonomik ve parasal birliğe katılabilmeleri için gerekli şartları belirlemektedir. Bu anlaşma ile AB ekonomik ve parasal birliğe geçiş aşamalarını, uygulanacak politikaları ve yapılacak kurumsal değişikliklerin yol haritasını ayrıntılı olarak düzenlemiş oldu.  Birlik,  böylelikle üye ülkelerin ekonomileri arasındaki farkları gidermeyi,  makro ekonomik değerlerde ülkeleri birbirine yaklaştırmayı amaçladı. Yine bunlara uyulmaması durumunda da yaptırımlar belirledi.

Kriterleri ana hatları ile belirtmek isterim;

ü Herhangi bir üye ülkenin yıllık enflasyon oranı ile üye ülkeler arasından en düşük enflasyon oranına sahip üç ülkenin yıllık enflasyon oranının ortalaması arasındaki fark 1,5 puandan büyük olamaz.

ü Üye ülkenin kamu borçları ülkenin Gayri Safi Milli Hasılasına Oranı yüzde 60’ı geçemez.

ü Üye ülkenin bütçe açığı Gayri Safi Milli Hasılası’na oranı yüzde 3’ü geçemez.

ü Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 ay itibariyle faiz konusunda en iyi performansa sahip üç üye ülkedeki faiz oranlarını 2 puandan fazla aşamaz.

Yukarıda belirtilen kriterler üzerine kurulmuş Avrupa Ekonomik Birliği, bugün ciddi sıkıntılar yaşıyor. Tüm maddeleri irdeleyerek bugünkü manzarayı tasvir etmek bu yazıda mümkün değil.  Sadece üye ülkelerin kamu borç stoklarının Gayrı Safi Milli Hasılası’na oranlarını ortaya koymak,  durumun ciddiyetini anlatmak için yeterli olacaktır. Üye ülkeler, bu kurala sadece son on yılda ne kadar uyabilmişler? Verilerle kısa bir inceleme yapalım. 2000 senesinde Euro bölgesin kamu borç stokunun milli gelire oran ortalaması yüzde 69 iken, bu oran 2011 sonunda yüzde 88’e çıkmıştır (kriterlerde bu oranın yüzde 60’ı geçmemesi gerektiği belirtiliyor). Bu veri bile birliğin temelinden ne kadar uzak ve sapmış  bir ekonomik  durumu yaşamak zorunda kaldığını ortaya koymaya yetiyor. Verileri incelemeye devam edelim. Avrupa Birliğinin ekonomik yönden güçlü kabul edilen iki ülkesi Almanya ve Fransa bu on yılda kamu borç stoklarında nasıl bir süreç geçirmişler? Fransa’da bu oran 2000 yılında yüzde 57 iken, 2011 yılında yüzde 86 olmuş. Almanya’da ise bu oran, yüzde 60 seviyelerinden yüzde 83’e yükselmiş. Avrupa Birliği’nin en sorunlu ülkesi olan Yunanistan’da bu kritere ilişkin oran 2000 yılında yüzde 105 iken bugün yüzde 161 seviyelerinde. Bu durumda Yunanistan’ın bugün yaşadıklarına çok da şaşırmamak gerekir. Hatta Birliğin bu durumdaki bir ülkeyi nasıl olup da üye olarak bünyesine aldığı asıl üzerinde durulası gereken konu olmalı bence. Konumuz Avrupa ekonomisi olsa da, yıllardır tam üyelik için AB kapısında bekletilen Türkiye’nin Maastricht Kriterleri’ndeki kamu borç stokunun GSMH sına oranına bakmadan geçemeyeceğim. 2000 yılında bu oran yüzde 80 iken, 2011 sonunda yüzde kırka inmiştir. Ülkemizin ekonomi yönetimindekilerin son on yılda ortaya konan büyüme ve istikrarı uyguladıkları kamu maliye politikaları ve mali disiplinden taviz vermeyen uygulamalar büyük yer tutmaktadır.  Tekrar gelelim Avrupa Ekonomisi’ne, sadece kamu borç stoku ve milli gelir oranında bu denli kötü tabloyu ortaya koyan Avrupa ülkeleri oranları kriterlerin belirlediği sınırlara çekecek ekonomik gücü oluşturamaz ise, yani Avrupa ekonomi dinamikleri tekrar bürümeyi sağlayacak sıçramayı yapamaz ise, gelecek adına ekonominin yanında siyasi olumsuzlukların da oluşumunun önüne geçmekte zorlanabilir.

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP