İkinci el otomobil alım satım işlemi yapanlar bilirler. Noterde devir işleminin yapılması aşamasına gelmeden Taşıtlar Vergi Dairesi’nden “Borcu yoktur belgesi” getirmenizi talep ederler. Amaç şudur; aracın eski sahibinin araçla ilgili devlete olan bir sorumluluğunun (vergi borcu vb.) satışla birlikte yükümlülüğü olmadığı halde aracın yeni sahibine geçmemesidir. Benzer mantık menkul ve gayrimenkullerin el değiştirdiğinde işletilerek vergi mükellefiyetliğinin getirdiği ödevler de yerine getirilmiş olmakta. Aslında bu yolla birikmiş vergilerin tahsilâtlarını yapan devlet bir anlamda mülkün yeni sahibini eski vergi yüklerinden kurtarmış oluyor. Yani vatandaşını kolluyor.”Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” sözü kamu binalarına bir anlamda devlet güvencesini vurgulamak için yazılmaktadır. Vatandaş da mal mülk edinirken devletinin verdiği bu güvence ile hareket eder. Şirketlerin halka arzında İMKB birincil piyasa işlemleri de benzer mantık temeline dayandırılarak gerçekleştirilir aslında. Şirketlerin ortaklık haklarını temsil eden paylar, sermayeyi temsilen, halka arz yöntemiyle, belirlenen şirket değeri ile bedeli karşılığı küçük yatırımcılara aktarılır. Yani bir anlamda, girişte örneklemeye çalıştığım gibi bir satış işlemi. Ama gelgelelim devletimiz bu satış işleminde diğerlerinde olduğu gibi bir hassasiyetle kontrol mekanizmalarını çalıştıramamakta. Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) başta olmak üzere, halka arz işlemlerinin de içinde yer aldığı sermaye hareketlerini düzenlemekle görevli kurumlar, nedense bu alışverişte halka arz edilen şirketi geçmiş yükümlülükleri ile ilgili incelemeye tabi tutmayıp, sevabıyla günahıyla, küçük yatırımcıya satışına göz yumuyorlar.
İMKB BÜLTENİ
Örneğin geçenlerde İMKB bülteninde geçen bir şirket haberi dikkatimi çekti. Haber, şirketin 2006-2009 yılları arasındaki vergi borcu ve gecikme cezaları ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı ile uzlaşmaya gittiğini belirtiyordu. Yaklaşık 6,5 milyon Türk Lirası vergi aslı, 6,5 milyon Türk Lirası da gecikme faizi hesaplanarak toplamda 13 milyon 477 Bin Türk Lirası bir borçtan bahsediyoruz. Yani şirket sermayesinin neredeyse yüzde on karşılığına gelen bir değerden bahsediyoruz. Buraya kadar bir sorun görülmeyebilir. Ancak, bahsettiğimiz Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden biri olunca ve sermayeyi temsil eden payları 2011 yılı içerisinde İMKB’de küçük yatırımcıya satılarak halka edilmişse durum değişir. Şirkete tebliğ edilen borcun uzlaşmaya varılan değeri halka açıldığı Haziran 2011 den önceki ödenmiş sermayesinin üçte birine tekabül ediyorsa durum değişir. Şirket halka arz fiyatına göre bugün neredeyse yarı değeri ile borsada fiyatlanıyorsa durum değişir. Demem şu ki; Söz konusu şirketin hislerini küçük yatırımcıya satışına izin veren ilgili kurumlar, bugün (nedense halka açılma gerçekleştikten sonra) ortay çıkan bu borcu satış gerçekleşmeden tespit edemez miydi? Bunca borca rağmen bir sürü küçük yatırımcıyı da bugün bu borca ortak ederek halka açılmasına izin verenler Sermaye piyasalarına olan güveni ne kadar zedelediklerinin farkında mı acaba? Bu; sadece örneklerden bir tanesi, İMKB’de iki yılda toplamda yaklaşık 2 milyar TL büyüklüğünde şirket halka arzı gerçekleştirildi. Diğerlerine de bu gözle bakıldığında kim bilir ne uygunsuzluklar çıkacak? İMKB, son zamanlarda yapılan girişimlerle uluslar arası bir market haline dönüştürülmeye çalışılıyor. Bunu da gözlemliyoruz. Ancak bu yapılırken Sermaye piyasasının asıl kaynağı küçük yatırımcıların mağdur edilmesine, küstürülmesine izin verilmemeli. Unutmayalım ki, yatırımcısız borsa olmaz.
HABERLER
5 saat önceHABERLER
5 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce