Uzun bir süreden beri, Güney Kıbrıs ve Yunanistan, AB nezdinde yani Brüksel’de pişirmeye koydukları Maraş’ın tencerede dibi tutmaya başladı. Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın Megalo – İdea ve Enosis emellerinin son halkalarından olan Kıbrıs, 1974 Mutlu Barış Harekâtı ve onun sonucu olarak doğan KKTC gerçeği ile boğazlarında düğümlenmiştir. Rum ve Yunanlılar şunu anlamışlardır ki, Türk ordusu Kıbrıs’ta olduğu müddet silah, top ve tüfekle Kıbrıs Türkü’ne bir şey yapamayacaktırlar. Ancak, hal böyleyken özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ekonomisi dibe vurmasına rağmen, son istatistiklere göre dünyada nüfusuna göre en çok silahlanan ülkelerin başında gelmektedir. Tabi bu satın aldığı silahlarla Maraş’ı şu an alamazlar. Ama bir punduna getirip Annan Planı gibi bir planla Türk askerini adadan attığının ertesi gün topla tüfekle, Maraş’ı da alır, Girne’yi de alır, Güzelyurt’u da alır, Karpaz’ı da alır ve başımıza Hocalı’daki, Bosna’daki felaketlerin beteri gelir. AB’si de, İngiliz’i de, ABD’si de yalınızca uzaktan halimize gülerekten bakarlar, hepsi bu kadar.
İYİ NİYET GÖSTERİSİ
Güney Kıbrıs bir yandan silahlanırken bir yandan da kendi dış politikalarını AB nezdinde sinsi sinsi Türkiye ve KKTC aleyhine yürüterek Maraş’ı gündemin en üst köşesine oturtuyor, Türkiye ve KKTC’den “iyi niyet” gösterisi olaraktan Maraş’ın Rumlara iadesi isteniliyor. Ne yazık ki Batı da, Rumların bu isteklerine çanak tutuyor. Ancak içimizdeki bazı 5. Kolcular da, bu Rum – Yunan istekleri ile aynı paralelde boru öttürüyorlar. Durum böyle olunca hem Batı ile hem Rum – Yunanla hem de 5. Kolcularla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Ancak ne acıdır ki ne KKTC’nin ne de Türkiye’nin MARAŞ üzerine ne A planı, ne de B planı var!!! Maraş böyle bir dış politika ile yerinde duramaz. Maraş’ı peyder pey ihale usulü ile iskâna açmalıyız. Maraş’ın en büyük yasal sahibi Kıbrıs Türk Evkaf İdaresi’dir.
Maraş’ın “zaman aşımı, babadan hediye, babadan miras, üzerine yapılan inşaat nedeni ile” vb hukuk dışı gerekçelerle Rumlara nasıl tapulandığı, eldeki orijinal tapu örnekleriyle ispatlanmıştır. Bu belgelerde örneğin, Abdullah Paşa Vakfı’na ait bir arazinin “zaman aşımı” gerekçe gösterilerek, AY LOUCA Kilisesi’ne nasıl tapulandığı da Mağusa mahkemesinde ispatlanmıştır. Oysa Kıbrıs’taki vakıf hukukuna göre vakıf mallarına “zamanaşımı” uygulanamaz, bu nedenle vakıf mülkü için bir başkasına tapu verilemez… Bu tapulardan Vakıflar İdaresi’nin elinde 7 bine yakın örnek vardır…
Ada genelinde bunların sayısı 15 bini geçmektedir… Kapalı Maraş’ın bütününü de kapsayacak şekildeki 90 bin dönümlük arazi Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa Vakıflarına aittir. Yukarıda görüleceği üzere tapularda oynanan oyunlar İngiliz Koloni döneminde, İngilizlerle Rumların işbirliği neticesinde yapılmış Türk Vakıf mallarına hile ile el konulmuştur.
İKİ MAHKEME KARARI
Maraş’ın Türk Vakıflar İdaresi’ne ait olduğunu gösteren iki mahkeme kararı vardır. Vakıf mirasçılarının da AİHM nezdinde dava açtıkları unutulmaması gerek. Bütün bu gerçeklere rağmen hala MARAŞ’I RUM’A YUNAN’A MI YEDİRTECEĞİZ!!! Rum ve Yunanlıların Maraş’ı pişirmeye çalıştıkları tencerenin dibi tutmuştur, Maraş’ı yiyemeyeceklerdir… Kıbrıs’ın 250 kilometre kuzey doğusunda bugün kaynayan Suriye kazanında, Mısır’da ve Orta Doğu’da Kıbrıs’ın JEOPLİTİK durumunun ne kadar çok önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. 1878’de Kıbrıs’a kiracı olarak giren İngiliz, 1960 Antlaşmaları ile Ada’da iki önemli üs almıştır. Bu üslerin olduğu bölgeye girerken, üs topraklarına ayak bastığınız an önünüze çıkan tabelada şunlar yazmaktadır “Burası Birleşik Krallığa ait egemen üs bölgesidir. Burada İngiliz kanunları geçerlidir.” . Bugün bu üslerden, Amerikan ve İngiliz güçleri Suriye’yi her an vurabilir durumdadır! Kıbrıs sanki babalarının çiftliğiymiş gibi her hususta bu ülkeler Kıbrıs’ı kullanabiliyorlar. Ama Kıbrıs’ın gerçek sahibi Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye’ye, İngiliz’i, AB’si, ABD’si, Yunan ve Kıbrıs Rum’u bir koro halinde yok Maraş’ı ver, yok Güzelyurt’u ver, yok Karpaz’ı ver diyerek yeni müzakerelere zemin hazırlamak istemektedirler. Artık her şeye KKTC olarak Türkiye olarak tavır koymalıyız. Herkes haddini bilmelidir, Türk Milleti şamar oğlanı değildir, bu böyle biline.
HABERLER
21 saat önceHABERLER
21 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce