DOLAR 33,0688 0.06%
EURO 36,0863 -0.02%
ALTIN 2.621,19-0,01
BITCOIN 21338070.1602%
İzmir
38°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

163 okunma

Medeniyetler çatışmasından Balkanlar’a uzanan yol

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçtiğimiz günlerde başkent Tiran’ın cadde ve sokakları, gelecek çalkantılı dönemin ayak sesleri ile çınladı. Silahlar konuştu. İnsanların canına kast edildi. Eşref-i mahlukatlar birbirlerini öldürdü. Şiddet sokaklarda boy gösterdi. Halkın huzur ve refahı bir kez daha provake edildi. Sosyalistler eliyle ülkenin yeni bir kaos sürecine sokulması denendi. Maşa bu kez muhalif sosyalistlerdi. Gölgelerin sahibi gövdelerin istediği kaos öncesi kıvama kıvam katıldı. Anlaşılan o ki, bu kıvam Arnavutlarda tat tuz bırakmayacak. Arnavutluğun böylesi bir sürece girmesi balkanları yeniden savaşın eşiğine getirecektir. Yüzde 90’ı Arnavut olan Kosova ile Makedonya ve Bosna yeniden karışacaktır. Havadan sudan bahanelerle bozulan asayiş, karanlık beyinlerin muradına yağ sürmekten öte bir şey değildir.

Kalkışan ve karışan sadece Arnavutluk değil. Ortadoğu alışılmışın dışında isyanlarda. Arap halkı uzun yıllardır böylesi bir şiddette ayaklanmamıştı. Ortadoğu’da bir düzine devlet yıllar yılı aynı acı kaderle yüz yüzeler. Kader denk noktasında birbirine yakın bir düzine irili ufaklı kabile devleti. Kalkışmaların Arnavutluktaki olaylarla aynı zamanlara denk düşmesi ise manidar. Turuncu devrim, kadife devrim, yasemin devrimi, Lübnan, Tunus, Mısır, Yemen ve sırada bekleyen” domino taşı” misali diğer devletler.  Arnavutlukta olanlarla Ortadoğu’da olan ve domino etkisine haiz isyanlar birbirinden farklı gibi durmakta. Zahiren bu böyle görünmekte.  Gerek etnisiteleri, gerek sosyo-ekonomik koşulları ve gerekse de dini motif ve hasiyetleri birbirinden farklı. Ancak bu olgular, farklı coğrafyalarda neredeyse eş zamanlı yaşanan sosyal patlamaların ortak noktaları olmadığı anlamına gelmez. Sosyal patlama ve siyasi çalkantıların yaşandığı Arap devletleri sömürge olma ortak özelliğine sahipler. İrade ve özgürlükleri ile sosyal yaşantıları sahiplerinin insaf, izan ve iznine bağlı.

BOP HUDUTLARI

“BOP” hudutlarında olmaları bir diğer ortak nokta. Sömürge olduktan sonra kötü yönetildikleri sonuç itibariyle ortada. Sosyal katmanlar arası oluşan kapanması imkansız sosyo-ekonomik uçurumlar başka bir ortak nokta. Bir tarafta, günde 50 sente yaşam mücadelesi veren 70 milyondan fazla Arap halkı. İnanç ve ibadet özgürlükleri yasalarla en aza indirgenmiş topluluklar. Her fırsatta sömürülen, çöl ortasında bir deri bir kemik milyonlarca insan. Öte tarafta ise petrolün kaymağını yiyen dolar milyarderi ve yönetim yanlısı bir avuç Arap. Musluklarına, araba tamponlarına varana kadar altına boğulmuş mutlu bir azınlık. Bu öyle bir azınlık ki, yaşadıkları saraydan açlık ve sefaletle mücadele eden kardeşlerini göremeyecek kadar bedbaht bir azınlık. Burunlarının dibindeki Filistin’de yaşananlarla aralarına duvar ören hayasız bir yönetim. Katledilen binlerce Filistinli’ye karşı İsrail’in sırtını sıvazlayan firavunun günümüze uzanan elleri. 74 Kıbrıs Barış Harekatı’nda Mehmetçiğe karşı kullanılsın diye Rumlara silah, mermi, askeri araç ve teçhizat sağlayan aynı eller. Filistin’deki yaraların sarılması, kanın durması için deryaya meydan okuyan Mavi Marmaramız. Şehit edilen 9 insanımız. (Ruhları şad olsun.) Buna rağmen Mısır yine “Mübarek” sessizliğini bozamadı. “Mübarek” elini İsrail’in omzundan indirmedi. İhvan-ı Müsliminin ahı sonunda Mübarek’i yuttu. Sanırım zaman, birileri için diyet ödeme zamanı. Geçte olsa bu böyle. Tüm bu yaşananlar, “Onlar tuzak kurdular; Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” ayetini hatırıma getirdi.

İSYANLARIN ORTAK SEBEBLERİ

İsyanların ortak sebeplerine gelince biir; yönetimdekilerin baskıcı ve totaliter rejim uygulamaları. Diktatörlerin cirit attığı, keyfiliğe varacak yönetim tarzının hüküm sürdüğü bir coğrafya. Bu yolla özgürlükleri ellerinden alınmış milyonlar. İkii; işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk ve sefalete mahkûm milyonlar. İşsizlik oranının tavan yaptığı “ekonomiler.” Günlük emeklerinin karşılığı bir lokma ekmekten öte olmayan milyonlarca çalışan. Açız, diye medet umanlara “ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin” diyen Fransız zihniyetinin benzeri tavır takınılması. Bitmek tükenmek bilmeyen petrol zenginliğine rağmen, aç ve sefil milyonlar. Milyar dolarlarla ifade edilen petrol gelirlerinin birkaç Arap şeyhinin refahına refah katması. Gelir dağılımındaki korkunç eşitsizlikler. Üüç; halkların incinmiş gururları. Örselenmiş onurları. Kaybedilen aidiyet hisleri. Her defasında ayaklar altına alınmaya tevessül edilen inanç ve ibadet özgürlükleri. Bu özgürlüklerinin önüne örülmüş yüksekçe duvarlar.  Adaletin bir türlü tecelli etmemesi. Saymakla bitiremeyeceğimiz ortak bir çok sebep. Akabinde patlak veren isyanlar. Kumdan kaleler misali birer birer eriyen yönetimler. Halk öylesine yılmış ki, yılgınlıklarının hiddet ve şiddeti olaylarda kendini gösterdi. Mazlum halk kin ve nefretini firavunların sarayına kustu. “Tuzak kuranların en hayırlısı O’ dur.” Arnavutluğa dönecek olursak temelinde dini inançların yattığı bir çok çalkantılı dönem yaşandı bu ülkede. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik ve inançsız yönetim tarzları bir bir gelip geçtiler tarih sahnesinden. Ortadoğu’daki gibi. Kaybeden hep diktatörler oldu. Zalimler oldu. Firavunlar oldu. Aba altından sopa gösterenler oldu. İnançsızlar oldu. Bu hep böyle oldu. Böyle olmaya da devam edecek. Arnavutluk’ta ilk etapta  tırmandırılmak istenen Hıristiyanlık ve Müslümanlık çatısması değil. Aksine Müslümanların kendi içinde parçalara ayrılması. Ayrılan bu parçaların ileriki süreçte birbirine kırdırılmasıdır. Değişik vesilelerle kardeş olan bu zümrenin birbirine düşman edilmesidir. Türkiye’deki Sünniler ve Aleviler hala birbirlerini tam anlamıyla kucaklayamadılar. Bu konuda önemli adımlar atılıyor. Sonu hayırlı olur inşallah. Orada yapılmak istenen de bu ve benzerleridir. Bunun içinde Vahabiliğin güçlenme sürecini tamamlaması gerek. Bu süreç henüz tamam olmadı. İsrail’in desteğindeki Suudların yaygınlaştırmak istediği Vahabilik, gelecekte bölgenin başını fena ağrıtacak. Halihazırda gücü doruğa erişemediğinden saman altından su yürütmektedirler. Şu unutulmamalı ki, Müslümanlar için düşünülen olası bu “A” planı senaryo, Hıristiyanlar içinde düşünülebilir. Bunun adına da “C” planı diyebilirler. “B” planı mı? Onun adı da Hıristiyan Müslüman çatışması olacaktır. Aslına bakarsanız savaşların dört ana nedeni vardır. Birinci ve en temel neden, inanlarla inanmayanların mücadelesidir. İkinci neden, ekonomik çıkarlardır. Üçüncü neden ise adına romanlar yazılıp, sayfalarca tezler düzülen medeniyetlerin ve dolayısıyla dinlerin çatıştırılması tezidir. Dördüncü ve son neden de bölgesel ya da ulusal siyasi çekişmelerdir. Balkanlar’da bu güne değin süre gelen savaşların ana nedeni medeniyetlerin çatıştırılmasıdır. Bugün Ortadoğu’da yaşananlar ise ekonomik çıkar ağırlıklıdır. Aklı selim olanlar medeniyetlerin ittifakından yana olmalıdır. Birlikte yaşayabilme sanatını savunanlarla birlikte olunmalıdır.

Sonuç olarak; bu bağlamda Arnavutluk’ta yaşananlar yerel siyasi çekişmeler gibi gözükse de aslında medeniyetler çatışmasına zemin hazırlamanın değişik versiyonlarıdır. İlk adımlarıdır diyebiliriz. Yeterince küçük olan Arnavutluğun gelecek adına inanç temelinde bölünmesi dahi bu tezle söz konusu olabilir. Olaylar bu minval üzere kayabilir. Kaydırılabilir. Geçmiş hesaplar bir an önce kapanmazsa üzerlerine yeni bakiyeler eklenecektir. Ki, bu bakiyeler gelecekteki aydınlık günlerin kara bulutları olacaktır. Bu bakiyeler ileride durgun suları dalgalandırmada kullanılabilir. Asıl olan, perde gerisini görebilmek, görünmez muktedirlerin tutumlarını manalandırabilmektir. Medeniyetleri çatıştırmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmemektir. Bu basireti sergileyebilmek, Arnavutların ikbali için olduğu kadar, Balkanlar’ın geleceği için de önem arz etmekte. Suların önünü alabilmek için yegane çarelerden biride bu. Geçmiş hesaplar bir an önce kapanmalı. Coğrafya insanı birbirini sımsıkı kucaklamalı. Manevi değerlerine sımsıkı sarılmalı. Nifak tohumu serpenlere prim verilmemeli. Hangi dinden ya da medeniyetten olursa olsun, insana insan olma noktasından bakmayı becerebilmelidir Balkan coğrafyasının kadirşinas insanı. O’nu yaratandan ötürü hoş görmeli ve sevmeyi becerebilmelidir. Düşmanlık, kin ve nefret bir kenara itilmeli. Yerine kardeşlik sevgi, barış ve hoşgörü ikmal edilmelidir. Ön yargılardan uzak olunmalı. Ötekileşmemeli, ötekileştirmemelidir. Farklılıklar, zenginlik olarak algılanmalıdır. Her daim bir olunmalı, iri olunmalı, diri olunabilmelidir. Balkanların yeni tarihi, tertemiz eller tarafından yepyeni, tertemiz sayfalara sevgi, hoşgörü, barış ve kardeşlik ortak paydaları üzerine inşa edilmelidir. Sağlıcakla kalın.

 

 

    En az 10 karakter gerekli