“Çocuklarımız ilim ve irfanla ne kadar donatılırsa, memleket o nisbette yararlanacak ve toplum benliğine sahip olacaktır”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Avrupa Parlamentosu Hukuk Servisi = nasıl bir hukuk servisi ise = Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik ticari izolasyonların kaldırılmasını öngören AB Komisyonu’nun önerisi ile hazırlanan “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün yasal zeminin uygun olmadığı yargısına vardığı biliniyor. Yasal zeminin nasıl olacağına ilişkin açıklamaları da yapmaları gerekmektedir. Masa başında oturarak aldıkları bu kararları ile de Kıbrıs Türklerini teslim alacaklarının da hesaplarını da yapmış olabilirler. Bunun ötesinde Kıbrıs Türkleri’ni teslim alamayacaklarını gördükleri için de adada sorun olduğunun türküsünü çığırıyorlar.
AB-TÜRKİYE-KIBRIS ÜÇGENİ
Avrupa Parlamentosu’nun noteri durumuna düşmüş olan AB’nden bu nedenle fazla beklentiye girmemek gerekiyor. İtalyan Uluslararası İlişkiler Enstitüsü bu karar üzerine “AB – Türkiye – Kıbrıs Üçgeninde Şaşırtıcı Miyopluk” raporunda 2011 yılında görüşmelerin kesileceği öngörüsüne yer veriyordu. “Kıbrıs Rum Kesiminin güvenlik gereksinmesinin şiddetleneceği ve AB’nin Türkiye dahil olmak üzere Avrupa’yı birleştirerek çok kutuplu dünyada güvenilir bir kutup olma fırsatını kaçıracağı” görüşü ortalık yere çıkarılıyor. Kendileri açısından bölgenin güvenliği için daha uzun süre düş göreceklerini söylemek fazladan abartı olmasa gerek. Geride bıraktığımız yılda yaşanan ekonomik açmazlar sonrasında AB’nin de geleceği sıklıkla tartışılıyordu. Hatta daha ileri boyutta iflas mekanizmasının nasıl olacağı veya olması gerektiği masaya yatırılmıştır. Bu tartışmaların kapıların arkasında devam ettiğini de kaydetmek durumundayız. Almanya ile Fransa Euro’yu kullanan ülkelerin piyasalarında paniğe yol açmadan düzenli ve düzgün bir şekilde iflasların yürürlüğe girmesi konusunda geçtiğimiz Ekim ayında anlaşmaya vardıkları unutulmamıştır. AB, Avrupa Parlamentosundan aldığı noterlik görevinin gereklerini başarı ile yerine getiriyor. Kendi üyeleri olan mendil büyüklüğündeki ülkeden Türklere karşı ırkçı saldırılar son dönemde yoğunlaşmıştır. 2011 yılında bu saldırıların duracağına veya durdurulacağına ilişkin olarak umut ışığını göremiyoruz. Çünkü bu saldırıların arkasında Kıbrıs Ortodoks Kilisesi vardır.
ELAM ÖRGÜTÜ
Kilisenin örgütlediği ve adını ELAM olarak duyuran örgütün, terör örgütü olan EOKA’nın devamı olduğunu gizlemiyorlar. Pınar Karşıyaka takımının formalarında onurla taşıdıkları ay yıldız bizzat Yüce Atatürk tarafından takılmıştır. Bu nedenle Pınar Karşıyaka takımına saldırdıkları gün oldukça anlamlıdır. 21 Aralık 2010 günü yaptıkları saldırı, 47 yıl önce gerçekleştirdikleri Kanlı Noel’le aynı güne denk getirilmesi rastlantı değildir. Saldırıları ile bu günü de kutluyorlardı. Onların Küçük Asya Faciası dedikleri 1919 – 1922 sürecinin de intikamını almayı da hedefliyorlardı. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi saldırının temelinde yatan gerçek APOEL takımının EOKA ile ilintili olmasıdır. Bir başka gerçek ise Kıbrıs Ortodoks Kilisesinin parmağının arkasına saklanmadan saldırıları üstlenmesidir. Bu gidişin çok tehlikeli olduğunu bir kez daha kaydetmeye gerek bile duymuyoruz. Yaşananlar neyin ne zaman olacağının da göstergesidir. AB ile Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin yaklaşımlarını değiştirmediği takdirde, adada sağlıklı bir yapının oluşması düş ötesi bir durumdur. 2011 yılında, “Tüm yabancılar Kıbrıs’tan defolsun. Kıbrıs Yunandır” diyenlerle uyuşmazlığın çözülmesini beklemek yukarıda da kaydettiğimiz gibi düş ötesidir. Bu nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmeleri sürdürenlerin gelinen bu noktada yeni bir değerlendirme yapmaları gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
BALKAN YEMEKLERİ
1 gün önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024