Fatih döneminde ayrıca ilk Arnavut sadrazam da Avlonyalı/Vloralı Gedik Ahmed Paşa olur. Akkoyunlu ve Karaman seferleri ile Otlukbeli savaşındaki yararlılıkları ile ön plana çıkan Gedik Ahmed Paşa Kırım’ın Osmanlılara bağlanması, Arnavutluk sahillerinin Osmanlı topraklarına katılması, en son İtalya çizmesinin topuğunda yer alan Otranto/Tarrant’ın ele geçirilmesi gibi faaliyetleri ile göze çarpar. Fatih Sultan Mehmed’in vefatı akabinde Sultan Cem meselesinin zuhuru üzerinde Otranto’dan geri çağrılır. Saltanat rekabetinin Sultan Bayezid’in lehine neticelenmesinde de rolü olur. Ancak Otlukbeli savaşındaki bir azarlanmadan dolayı kinini yenemeyen Sultan Bayezid bu pek şecaat sahibi kahraman, dirayetli vezirini 887/1482 tarihinde Edirne’de tamamen haksız yere boğdurtur.
Gedik Ahmed Paşa ile ilgili olarak şu makalemize bakınız:
http://mufidyuksel.com/osmanlida-ilk-arnavut-sadrazam-otranto-fatihi-gedik-ahmed-pasa.html
Gedik Ahmed Paşa’dan sonra, Kanuni Sultan Süleyman derinde ilkin yine Avlonyalı Ayas Paşa’yı Sdarazam/Vezir-i A’zam olarak görürüz. 942/1535-36 tarihinde Mühr-i Hümayunu alarak Sadrazamlık makâmına oturan Ayas Paşa 26 Safer 946/13 Temmuz 1539’da vebâ hastalığından vefat ederek, Eyp Sultan’da, Türbenin Haliç tarafında yer alan giriş kapısının sol tarafındaki müstakil türbesinde medfundur.
Ayas Paşa ile ilgili olarak bakınız:
http://mufidyuksel.com/osmanli-devletinde-arnavut-sadrazamlar-2-avlonyali-ayas-pasa-mufid-yuksel.html
Ayas Paşa’dan sonra ise halefi olarak yine bir Arnavut olan İşkodralı Lütfi Paşa sadrazamlık makamına getirilir. Harem-i Hümayundan Ağalık rütbesi ile çerağ olan Lütfi Paşa önceleri çuhadarlık ve müteferrikalık payelerini ihraz etmiştir. Sırasıyla çaşnigir başılık ve miralemik vazifelerini deruhde etmiştir. Sancak beyliğine yükselen Lütfi Paşa Kastamonu, Aydın ve Yanya sancaklarında beylik yapmıştır. Daha sonra Karaman, Şam ve Rumeli beylerbeyliği vazifelerine tayın olunmuştur. 936/1529-30 Tarihinde Kanuni Sultan Süleyman Lütfi Paşa’yı kızkardeşi Şah Sultan ile şaşaalı bir düğünle evlendirmiştir. 946 tarihinde Ayas Paşa yerine Vezir-i A’zam olmuştur. Daha sonra bir münazza yüzünden sadaretten azledilmiş ve Dimetoka’ya ikamete tabi tutulmuştur. Dimetoka ‘da çiftliğinde tekaüd halinde iken, medrese tahsili de olması hasebiyle Arapça ve Türkçe 20’yi aşkın kitap kaleme almıştır. Türkçe eserlerinden ise “Tevârih-i Al-i Osmanéı ve “Asafnâme” adlı eserleri ile ünlenmiş ve bu iki eseri de basılmıştır.
Sadrazam Lütfi Paşa ile ilgili bakınız:
http://mufidyuksel.com/osmanli-devletinde-arnavut-sadrazamlar-3-iskodrali-lutfi-pasa-mufid-yuksel.html
16 Yüzyılın ikinci yarısında ise Ferhad Paşa Ve Yemen Fatihi Koca Sinan Paşa’yı Arnavut sadrazam olarak yükselmişlerdir.
Sadrazam Frhad Paşa ve Koca Sinan Paşa ile ilgili olarak bakınız:
http://mufidyuksel.com/osmanli-devletinde-arnavut-sadrazamlar-4-ferhad-pasa.html
http://mufidyuksel.com/osmanli-devletinde-arnavut-sadrazamlar-5-koca-sinan-pasa.html
16. Yüzyılda Arnavutlar artık Osmanlı Saray bürokrasisinin/idaresinin en güçlü topluluğu haline gelir. Halep, Şam, Bağdat, Mısır, Budin, Mora gibi eyalet ve merkezlerin vali ve idarecileri de çoğunlukla Arnavutlar arasından çıkar. Bunlar arasında Budin ve Şam Valisi/Beylerbeyi Plak Mustafa Paşa en önde ge lenlerdendir:
Plak Mustafa Paşa : Plak, Arnavutça’da yaşlı/ihtiyar manasına gelmektedir. Enderûn-ı hümâyûndan çıkarak Yanya beyi oldu. Sonra Rodos beyi olup 926 (1520) de kapdân-ı derya olmuştur. “Şah-ı Hûbân” adında bir harem muteberesi ile evlendikten sonra vezirliğe nail oldu. Akabinde Budin Beylerbeyi oldu. 939 (1531/2) de şam beylerbeyisi olup o sene azledildi. Sonra Mısır’a gidip uzlet ve tekâüdü ihtiyar etti. Sonra Dersaadet’e gelip 940 (1533/4) da vefat etmiştir. Eyüp’deki bu türbesine defnedilir. Gelibolu’da cami ve medresesi vardır. Oğlu Ahmed Bey Estergon Beyi olarak vefat etmiştir. Plak Mustafa Paşa’nın Yunanistan-Serez/Siroz’da bulunan Camii ise bugün harap ve minaresi yıkık vaziyettedir.
Devam edecek.
Kaynak: 2026221http://www.yenisafak.com/yazarlar/mufityuksel/arnavutluk-ve-arnavutlar-2-
Osmanlı Devletinde sadrazamlık mevkiine gelen Arnavutlar şunlardı:
Gedik Ahmed Paşa
Ayas Paşa
Lütfî Paşa
Kara Ahmed Paşa
Rüstem Paşa’nın Damadı (diğer ) Ahmed Paşa
Ferhad Paşa
Koca Sinan Paşa
Yemişçi Hasan Paşa
Ohrili Hasan Paşa
Mere Hüseyin Paşa
Tabanı Yassı Mehmed Paşa
Kemankeş Kara Mustafa Paşa
Kara Murad Paşa
Tarhuncu Ahmed Paşa
Köprülü Mehmed Paşa
Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa
Köprülüzâde Mustafa Paşa
Ohrili Arabacı Ali Paşa
Amcazâde Hüseyin Paşa
Daltaban Mustafa Paşa
Köprülüzâde Nu’man Paşa
Morevi Toska Damad Hasan Paşa
Hacı Halil Paşa
İvaz Mehmed Paşa
İvazzâde Halil Paşa
Arnavut Hacı Memiş Paşa
Derviş Mehmed Paşa
Mustafa Nâili Paşa
Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa
Kavalalızâde M. Said Halim Paşa
Özellikle 17. Ve 18. Yüzyıllar, Osmanlı Sarayı’nın Arnavut vezir idareci ve ricalle adeta lebaleb dolduğu dönemler olmuştur. Budin, Mora, Yanya, Varna, Halep, Şam, Humus, Ruha, Mısır, Kudüs, Beyrut, Yemen, Erzurum, Diyarbekir, Trablusgarp gibi merkezlerde genellikle Arnavut vali ve mutasarrıflar başı çekmiştir. Yanısıra, 17. Yüzyılda, Sultan IV. Murad’a sunduğu Risâlesi ile ünlenen Mustafa Koçi (Kuçi/Kudqe=Arnavutça’da kırmızı anlamına gelir.) gibi şahsiyetler eserleri ile ön plana çıkmıştır.18. Yüzyılda Sarayda Arnavut vezir sayısı o kadar artar ki, Kubbealtı Divân-ı Hümayun’da vezirlerin ictima/Müzakereleri Türkçe yerine Arnavutça yapılır. Yani Divân-ı Hümayun’da toplantılar Arnavutça yapılır hale gelir. Bazen Saray-ı Hümayun’da konuşma/tekellüm lisanı olarak Arnavutça Türkçe’nin önüne geçer.
Sadece vezirlik, valilik gibi idari mevkilerde değil, ilmiye de de Arnavut şahsiyetler ön plana çıkar. Bunlardan Belgrad’ın ikinci kez fâtihi olarak adlandırılan Sadrazam İvaz Hacı Mehmed Paşa’nın oğullarından Şeyhülislâm İvazzâde İbrahim Efendi temayüz eder.
Arnavutların Saray ve memleket idaresinde bu yükselişlerine rağmen, Osmanlı Devleti’nin 17. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren, özellikle II. Viyana bozgunu sonrasında cereyan eden hadiseler, 1699’daki Karlofça Muahedesi ile Budin vilâyetinin tümü ile kaybedilmesi, Pasarofça Anlaşması Osmanlı Devleti’ne ağır darbe vurur. Ancak, Çar Deli Petro ile başlayan Rus yükselişinin Çariçe II. Catherina ile zirve yapması, 1768’de başlayan Kırım Savaşı, 1774’te imzalanmak zorunda kalınan Küçük Kaynarca Anlaşması Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecinin dönüm noktası olmuştur. Osmanlı Coğrafyasının kuzeyinde Rus Çarlığı’nın güçlenip yükselmesi, önce Portekizliler ve İspanyollar, sonra ise Fransızlar, İngilizler ve Hollandalıların denizlerde, hususen, uzak denizlerde hakimiyet tesis etmesi; Osmanlı Devleti’nin 17. Yüzyıldan itibaren uzak denizlere açılamaması; Venedik’i aşamaması Akdeniz’de de hakimiyetinin iyice zayıflamasına yol açar.
Bunun neticesi olarak, Cezayir ve Mora Yarımadasında büyük sıkıntılar baş gösterir. İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları Osmanlı’yı Mora Yarımadası civarında ciddi tehdit altında bulundurur. 1790’lara gelindiğinde Osmanlı Devleti bu bölgede iyice tazyik altında kalır. Artık, neredeyse Düvel-i Muazzama haline gelen güçlü donanmalara sahip bu devletler Mora Yarımadasındaki gayr-i Müslim/Rum ahaliyi gerekçe göstererek Osmanlı Devleti üzerinde bir hayli baskı uygular. Rum ahaliye yönelik iddia edilen bazı uygulamalardan Mora’daki Müslüman-Toska-Arnavut ahali ve idareciler mes’ûl tutularak Toska Arnavutlarının Mora Yarımadasından tahliyeleri talep edilir. Çaresiz kalan Osmanlı idaresi 1792’de Toska Arnavutlarını Mora Yarımadasından tahliye etmek zorunda kalır.
Devam Edecek.
Kaynak: 2026355http://www.yenisafak.com/yazarlar/mufityuksel/arnavutluk-ve-arnavutlar-3-2026493
KÖŞE YAZARLARI
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
13 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
21 gün önceKÖŞE YAZARLARI
22 gün önce