Çalışma, ön gezegen diskleri ile bu disklerin merkezinde yer alan yıldızlara daha yakın olan gaz zarfları arasındaki şimdiye kadar görülmemiş etkileşimleri de ortaya çıkardı.
Ekip üyesi ve Michigan Üniversitesinden gök bilimci Gabriele Cugno, yaptığı açıklamada, “Temel olarak, yüksek çözünürlük ve hassasiyetle gözlemlediğimiz her diskte, boşluklar, halkalar ve özellikle SAO 206462’de spiraller şeklinde büyük yapılar gördük. Bu yapıların hepsi olmasa da çoğunun, diskteki maddelerle etkileşime girerek gezegenleri oluşturduğu söylenebilir ancak dev gezegenlerin varlığını içermeyen başka açıklamalar da var.
Eğer sonunda bu gezegenleri görmeyi başarırsak, bazı yapıları oluşum sürecinde birbirine bağlayabilir ve bunları çok daha sonraki aşamalarda olan diğer sistemlerin özellikleriyle ilişkilendirebiliriz. Sonunda noktaları birleştirerek gezegenlerin ve gezegen sistemlerinin nasıl oluştuğunu bir bütün olarak anlayabiliriz.” dedi.
Cugno ve ekibi, henüz Güneş gibi çekirdeğinde hidrojenin helyuma dönüşüm füzyonunu tetikleyecek kadar yeterli kütleye sahip olmayan bir ön yıldız (protostar) “SAO 206462″nin yörüngesindeki ön gezegen diskine ilişkin JWST gözleminde, bir gezegenin oluşmakta olduğuna dair kanıtlar buldu.
SAO 206462’deki ön gezegen diskinin, Hubble, ALMA ve Çok Büyük Teleskop (VLT) tarafından da gözlemlendiği ve diskin iki güçlü sarmaldan oluştuğunun ortaya çıktığı kaydedilen araştırmada, ekibin Satürn veya Jüpiter gibi çoğunlukla helyumdan oluşan gaz devi bir gezegen görmeyi beklediği ancak buna dair bir gözlem yapılamadığı belirtildi.
Cugno, “Birçok simülasyon gezegenin, diskin içinde, devasa, büyük, sıcak ve parlak olması gerektiğini öne sürüyor. Ancak biz onu bulamadık. Bu, ya gezegenin düşündüğümüzden çok daha soğuk olduğu ya da bazı materyallerin görmemizi engellediği anlamına geliyor. Bulduğumuz farklı bir gezegen adayı ancak görüntümüzü bozanın bir gezegen mi, arka plandaki sönük bir yıldız mı yoksa bir galaksi mi olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz. Gelecekteki gözlemler tam olarak neye baktığımızı anlamamıza yardımcı olacak.
Burada sorun şu; tespit etmeye çalıştığımız şey bir yıldızdan yüz binlerce, belki de milyonlarca kat daha sönük, yaptığımız bir deniz fenerinin yanındaki küçük bir ampulü görmeye çalışmaya benziyor.” ifadelerini kullandı.
JWST’nin Yakın Kızılötesi Kamerası’nı (NIRCam) kullanan ekip, olası gezegenden gelen, yüksek hızlardaki maddelerin düşmesi sonucu ortaya çıkan termal enerjiyi tespit etti.
Bulgular, olası gezegenin bir gaz devi olması halinde, merkezindeki SAO 206462’den Dünya ile Güneş arasındaki mesafenin yaklaşık 300 katı kadar uzakta bulunduğunu, kütlesinin Jüpiter’in en fazla 2,2 katı ve çok soğuk olabileceğini gösterdi.
Victoria Üniversitesi araştırmacısı Camryn Mullin, Dünya’dan yaklaşık 450 ışık yılı uzaklıktaki HL Tau yıldızına dair JWST gözleminde, yaklaşık 1 milyon yaşındaki bebek yıldızın çevresindeki ön gezegen disklerini inceledi.
Mullin açıklamasında, “HL Tau, araştırmamızdaki en genç sistemdir ve yörüngesinde diskine düşen yoğun toz ve gaz akışıyla çevrilidir. JWST ile çevresindeki maddeleri görebildiğimiz ayrıntı düzeyi bizi hayrete düşürdü ancak ne yazık ki (maddeler) olası gezegenlerden gelen sinyalleri engelliyor.” ifadelerini kullandı.
HL Tau diski, gezegenlere ev sahipliği yapabilecek çok sayıda boşluk ve yıldız sistemi büyüklüğünde halkalara sahip ancak diskin tozla dolu olması ve sistemin gençliği nedeniyle JWST’nin bile HL Tau çevresindeki gezegenleri doğrudan görmesi pek olası değil.
Öte yandan ekip, araştırmada, JWST ile ön yıldız zarfı adı verilen bir özelliği ayırt etti. Bu özellik, HL Tau çevresinde birleşmeye başlayan yoğun toz ve gaz akışını gösteriyor ve söz konusu gaz ve toz, bir gezegeni oluşturan ham maddeyi meydana getiriyor.
Arizona Üniversitesi Steward Gözlemevi’nden NASA Hubble üyesi Kevin Wagner de “MWC 758″in ön gezegen diskini JWST ile inceledi. İncelemede devasa bir gezegenin varlığına işaret edebilecek sarmal kollar tespit edildi. Ancak çalışmada bu sistemde de doğrudan bir gezegenin varlığı gözlemlenemedi.
Wagner, “Her üç sistemde de gezegen tespit edilmemesi, boşluklara ve sarmal kollara neden olan (olası) gezegenlerin ya ev sahibi yıldızlarına çok yakın ya da JWST ile görülemeyecek kadar sönük olduğunu gösteriyor. Eğer ikincisi doğruysa, bu bize onların nispeten düşük kütleli, düşük sıcaklıkta, tozla kaplı olduklarını veya üçünün bir kombinasyonu olduğunu söylüyor. ‘MWC 758’ örneğinde de muhtemelen durum bu.” ifadelerini kullandı.
Bilim insanları, araştırmanın, Dünya’nın ve yaşamı destekleyecek koşulların nasıl oluştuğunu anlamak açısından önemli olduğunu vurguluyor.
Araştırma, “The Astronomical Journal”da üç ayrı makalede yayımlandı.
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce