DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

264 okunma

Nazi Almanya’sının ardından Avrupa’daki ırkçılık örneği

ABONE OL
15/07/2009 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önemli bir karara imza attı. Yunanistan vatandaşlığından çıkarılan Batı Trakyalı Türk Bedriye Zeybek AİHM’de Yunanistan aleyhine açtığı davayı kazandı ve mahkeme Yunanistan’ı tazminat ödemeye mahkum etti. Karar görünürde bir insan hakları ihlalinin cezalandırılması olarak algılanabilir. Ancak derinlere inildiğinde suç o kadar büyük ki, Nazi Almanya’sındaki yasalara benzer bir yasa sonucu binlerce Batı Trakyalı Türkün mağduriyeti söz konusu.

 

1955’te çıkan Yunan vatandaşlık yasasının 19. maddesi şu ifadeyi içeriyordu: “Helen soyundan olmayan Yunanistan vatandaşları yurt dışına çıktıklarında ve geri dönmeyeceklerine kanaat getirildiğinde İçişleri Bakanlığının kararıyla Yunanistan vatandaşlığından çıkarılabilirler”. Buna benzer bir yasanın Avrupa’da ve dünyada örneği yoktur. Nazi Almanya’sındaki ırkçı yasaları andıran bu yasanın uygulaması tam anlamıyla bir felaket oldu. Yasa 1955’ten 1998’e kadar yürürlükte kaldı ve yaklaşık 60 bin Batı Trakyalı Türk Yunanistan vatandaşlığından atıldı. Bu konuda, Yunan İçişleri Bakanlığının verdiği rakam ise 48 bindir. Yani, Yunanistan kendisi de, binlerce Batı Trakyalı Türkü vatandaşlıktan attığını kabul etmektedir.

 

Bedriye Zeybek bunlardan sadece biri. Uğraştı ve uzun çabalar sonucu en azından bir tazminat elde etti. Ancak daha binlercesi var ki mağduriyetleri giderilemiyor. Türkiye’de yaklaşık 10 bin Batı Trakyalı Türk vatansız (hiçbir ülkenin vatandaşı olmadan) ve hiçbir hak sahibi olmadan yaşıyor. Yasa 1998’de iptal edilirken geri yürütülürlüğü olmadan kaldırıldı. Yani, geçmişte vatandaşlıktan atılan insanlar haklarını mahkemelerde arayamıyorlar.

 

Yunanistan’ın bu uygulamaları aileleri parçaladı. İki günlüğüne Türkiye’ye gelen insanlar dönüşte sınırda ülkelerine alınmadılar. Aileleri, bütün malk mülkleri orada kaldı, devlet tarafından kamulaştırıldı ve ellerinde avuçlarında pek bir şey kalmadan vatansız bir şekilde Türkiye’de yaşamaya mahkum edildiler.

 

Daha da vahim bir durum var. Yunanistan 1981’de Avrupa Birliği’ne tam üye oldu. 1981’den 1998’de kadar tam 17 yıl boyunca Avrupa Birliği üyesi bir ülkede bu ırkçı uygulamalar devam etti. Brüksel’deki efendiler de buna hiç ses çıkarmadılar. Sözde AB değerleri yerle bir oldu ama değer yargılarını bize zorla enjekte etmeye çalışanlar Yunanistan’ın bu davranışlarına hiç ses çıkarmadılar.

 

İşte durumun çok kısa özeti bu. Irkçı bir yasanın kurbanı Bedriye Zeybek diğer mağdurlar için bir umut ışığı oldu. Binlerce Batı Trakyalı Türk artık gerçekten Avrupa değerlerinin sözde değil özde yaşanması umuduyla vatandaşlıklarını geri alabilmeyi ümit ediyorlar. Ama umutlar şimdilik nafile. Bu konuda, hiç kimse ses çıkarmıyor. Yunanistan konuyu ört bas etmeye çalışıyor. Geçmişlerinin pek de temiz olmadığını bilen Avrupalılar, bu ırkçılığa ses çıkarmadıkları için kuyruklarını bacak arasına alıp bu işten kaçmayı tercih ediyorlar. Türkiye ise, anlamak mümkün değil, uluslararası arenada bu durumla ilgili hiç sesini çıkarmıyor. Tahminen, AB yolunda Yunanistan ile ilişkilerini bozmamak için sessiz sinema oynuyor.

 

Peki bu suçun hesabı nasıl sorulacak? Devletler hiçbir şey yapmasa da, sivil toplum, şahıslar ve medyanın bu konuyu sürekli gündemde tutması ve bir baskı ortamı yaratması şart. Konu ile ilgili bir çok akademisyen ve araştırmacının çalışmalarını gündeme taşımak gerekir. Bunu yapmak da bizlere düşüyor. Herkesi, biraz daha sorumlu olmaya davet etmeliyiz ve ırkçılığın mağdurlarını sahipsiz bırakmamalıyız. Yoksa, Balkanlarda bütün Türklerin başına gelebilir bunlar, geldi de nitekim.

 

Bireysel çalışma ve gayretlerimizi biraz da toplumsal sorunlarımıza yoğunlaştırmadığımız sürece başımıza daha çok şey gelir. Bunu unutmamalıyız!

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP