“Mücadele başlarken cemaat değil aşiret idik. Aşiretlikten cemaat statüsünü kazandıktan sonradır ki bize kıymet vermeye başladılar”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Uluslararası toplum tarafından sürekli olarak sorun diye tanımlanan Kıbrıs uyuşmazlığı hakkında yeni senaryolar yazılıyor. Kıbrıs’ı sorun olarak görenlerin en büyük özellikleri ada üzerindeki çıkarlarının devam etmesi veya sahip olabilme istekleridir. AB ile Birleşik Amerika Devletleri’nin hesaplarını bu strateji üzerinde yürüttüklerini kaydetmek istiyoruz. Bu nedenden olacak sıklıkla senaryolar yazılıyor çiziliyor. Bakışların değiştirilememesi halinde bu tür senaryoların havalarda uçması devam edecektir. Bu tür senaryolar niçin mi yazılıyor. Çünkü Kıbrıs adası dünyanın merkezinde bulunmaktadır. Lefkoşa kentinin merkezinin bile Belediye Çarşısının olduğu yer olarak bilinmesi için oraya pirinç bir levha konmuştur. Yaklaşımların değişmemesi durumunda daha çok senaryoyu okuyup konuşacağız. Belirli aralıklarla tıpkı saman alevi gibi uyuşmazlığı da gündeme taşımayı sürdüreceklerdir. Rum basınında yer alan haberlerde mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideninin iki bölgeli iki toplumlu federasyon formülü senaryosunun Kıbrıs Rumları açısından, “Büyük özveri olduğunu” söylediği belirtiliyor. Değişik uluslararası merkezlerin Rum tarafının bu özveriyi dikkate almamaları yönünde baskısı olduğuna vurgu yapıyordu. Kıbrıs Türkleri ile uzlaşmanın uyuşmazlığı çözmeyi özveri olarak değerlendirenlerle hangi konuların konuşulduğunun artık bilinmesi zamanın geldiğine vurgu yapmak istiyoruz. Dünyada kısa süreli de olsa deprem etkisi yaptıktan sonra kendi kaderine terk edilen Vikiliks belgelerinde Kıbrıs uyuşmazlığının olmaması düşünülemezdi. Adı geçen belgede Bay Dimitris Hıristofyas’ın Birleşik Amerika Devletlerinin Lefkoşa’daki işgüderine 28 Şubat 2008 gününde “Kıbrıs Rumlarının çoğunluğunun Kıbrıs Türk tarafındaki mülklerine geri dönmemeyi tercih edecekleri” değerlendirmesi yer alıyor. Bugüne değin aksine bir açıklama gelmediğine göre doğruluğu tartışılmazdır. Rum tarafında yapılan kamuoyu araştırmaları da bu savı doğrulamaktadır. Adadaki şu anki durumun devam etmesine yüzde 70 oranındaki Rum’un sıcak baktığı biliniyor. Rumların büyük çoğunluğu tarafından kabul edilen bu günkü yapıyı değiştirmeye çalışmak da neyin nesi oluyor.
AVRUPA IRKÇILIKLA MÜCADELE AĞI
Benzer orandaki Kıbrıs Türk’ü bu günkü yapının devamını istemektedirler. Görüşmeleri yürütenlerin toplantılar sonrasında bazen gülücükler dağıtırlarken bazen de asık suratla çıkmalarının temelinde bu olgunun yattığını söyleyebiliriz. Gelinen noktada bazı ülkeleri mutlu edebilmek için bu görüşmelerin sürdürüldüğünü de söylemek olasıdır. Avrupa Irkçılıkla Mücadele Ağı diye bilinen bir kuruluşun, 2009 – 2010 yılları arasında yaptığı çalışmalara ilişkin raporu yayımlandı. Raporda yer alan en önemli hususun adanın güneyindeki mülteciler ve siyasi sığınma isteğinde bulunanlara karşı ırkçı suç ve şiddetin artma eğiliminde olduğuna vurgu yapılıyor. Buna koşut olarak aşırı sağ ve ulusalcı örgüt ve siyasi partilerin yükselişte olduğuna dikkat çekiliyor. Adanın güneyindeki siyasi liderler arasında ılımlı olarak tanımlanan Bay Nikos Anastasiyadis’in Alithia gazetesinde yer alan açıklamasında, “Türkiye’nin işgal altındaki topraklardaki etkisi arttı. Kıbrıs olguları temelindeki çözüme götürecek durumları şekillendirmelerinde Kıbrıs Türklerinin olanakları azaltılacaktır” dediği kaydediliyor. Ilımlı olanları bu şekilde konuşursa Bay Dimitris Hıristofyas’ın ağzından bal damlayacak değil ya. O’da Türkiye’nin son dönemde tutumunu sertleştirdiğini ve “kendini beğenmişlik tavrı sergilediğini” söylüyordu. Gelinen bu noktada ortalık yere çıkarılmaya başlanan senaryoların bir değerinin olamayacağı biliniyor. Buna karşın 60 yıla yaklaşan görüşmeleri kendi haline bırakarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması ve tanıtılması için çaba harcamak gerekiyor mu ne…
Sevgi ile kalınız…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
22 saat önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce