[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Yazıyı Sesli Dinle/Durdur”]
İzmir, Buca’da seçim çalışmaları yapıyorduk. Bir grup kadınla karşılaştık. Arkadaşlar beni tanırlar, böyle bir grup görünce dayanamam hemen gider tanışırım ve çalışmalarımızı anlatırım. Aynen öyle yaptım, yanlarına gittim, en baştaki bayana nazikçe merhaba hanımefendi, nasılsınız? Ben Ak Parti milletvekili adayı Rifat Sait, dedim. Kadın, tam anlamadı, fakat biraz tedirginlikle elini uzattı ama emin olamadı ve tekrar sordu: “Halk parti dediniz değil mi?” Hayır, hanımefendi, AK Parti, Ak… Diye biraz sesi mi de yükselterek cevap verince, elini hızlıca çekti ve şöyle dedi: “bağırmaya başladı, Çek o pis ellerini ellerimden !” Ya sabır…
…
Bir gün yine bir seçim çalışmasında İzmir’in, Hatay semtindeyiz. Esnafla tokalaşıyoruz. Balkonlardan birileri bize el kol hareketi yapıp ağza alınmayacak şeyler söylüyorlar. Biz de Arnavut damarı var ya. Gelin dedim aşağıya, size anlatayım. Hay demez olaydım. Bir an da balkonlardan bize taş sopa ne bulduysa atmaya başladılar. Yanımızda Karabağlar ilçemizin kadın kolları başkanı vardı, kafasına aldığı bir taşla yaralandı. Ya sabır…
…
Yine bir gün İzmir’de başka bir seçim çalışmasındayız. Elimden geldiği kadar samimiyetle hizmetleri anlatmaya çalışıyorum. Arnavut inadı var ya, ısrarla ikna etmeye çalışıyorum. Biri çıktı bana öyle bir şey dedi ki; tüylerim diken diken oldu. Pes dedim artık. Ne dedi biliyor musunuz? Allah affetsin, “Bırak bu lafları, (Haşa) Allah gelse (veya dese ) bile size oy vermeyiz” Ya sabır…
…
En az 20 senedir makale, köşe yazısı, haber yazıyorum. Akşam, Star, Yeni Asır, Türkiye gibi ulusal ve daha birçok yerel gazetede yazılar yazdım. Televizyon ve radyo programları yaptım. Tam 13 yıldır faaliyette olan imtiyaz sahibi olduğum Basın Enformasyona ve Basın İlan kurumlarına kayıtlı Balkan Günlüğü isimli bir gazetem var. Devletin vermiş olduğu sarı basın kartına sahibim. Ama Ak parti milletvekilliği yaptığım için maalesef Gazeteciler cemiyetine alınmıyorum. Kimlerin neden almadığını onlar da çok iyi biliyorlar. Sabrettik…
…
Bazı karşı yandaş gazete ve televizyonlarda hakkımda hatta ailem hakkında bile iftiralar ve yalan haberler yayınlandı. Bunları yapanlar sözüm ona gazeteciyiz diyerek zulüm yaptılar ama bambaşka hesapları vardı. Üzüldük ama sabrettik, hepsini Allaha (CC) havale ettik. Mahkemeyi kübrada hesaplaşacağız onlarla inşallah.
…
Bir gün Ege Üniversitesinde 10 Ocak gazeteciler günü nedeniyle düzenlenen etkinliğe eşimle birlikte katıldık. Aynı zamanda zamanın CHP Genel Başkan yardımcısı olan ve basınla ilgili sendika başkanı olan bir zat çıktı, kürsüde AK Partiye ve hükümete karşı doğru olmayan şeylerle itham ve tahrik edici sözler söyleyince, dayanamadım kalktım, yanlış şeyler söylediğini ve susması gerektiğini zira o günün 10 Ocak gazeteciler günü olarak bir bayram günü olduğunu, geceyi siyaseti alet ederek çirkinleştirmemesini söyleyince, o zat ve salondaki büyük bir CHP’li grup benim ve eşimin üzerine yürüdüler. Yandaş TV kanallarında benim için denmeyen şey kalmadı. Sabrettik.
…
CHP fanatizmi bizlere bu ve benzeri hikâyeleri çok yaşattı. Bunlar, bizim için unutulmaz birer tecrübe olarak kaldılar.
Şimdi eskilerden bu örnekleri neden verdiğimi sorabilirsiniz. Anlatacağım…
Son günlerde Korona virüsü yetmezmiş gibi bir de acayip bir siyasi gergin hava estiriliyor.
Önce CHP’li Özgür Özel’in darbe iması kokan saçma sapan sözleri ile gerildik. Ardından İzmir’de camilerde ezan kesilerek okunan “Çal Bella” şarkısı ve CHP İzmir il başkan yardımcısı olduğu ortaya çıkan bir kadının saçma sapan çıkışları. Şimdi de CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın ifadeleri. Bu arada İYİ Partinin farklı çıkışları, değişik seçim ittifaklarının konuşulması, erken ve baskın seçimin ekranlarda birden bire konuşulmaya başlanması.
Biri devrim, diğeri hizmet der. Biri parti örgütü diğeri parti teşkilatı der. Şimdi kulaklarda duyulan yeni bir yabancı kelime veya jargon var. Maliyecilerin kullandığı bir deyimdir ve genelde bütçeler için kullanılır: “Konsolide”
Bu kelime siyasette de kullanılıyor. Parti yandaşlarını Konsolide etmek deyimi. Meali ise, hani bizim safları sıklaştırmak sözcüğü var ya, işte onunla aynı anlamı taşıyor. Korona virüs ile sosyal mesafe korunurken nasıl konsolide olacaklar ilginç? Konsolide yazınca Word programı dil bilgisi uyarısı olarak “pekiştirmek” sözcüğünü veriyor. Toplamak, bir araya getirmek.
Tüm siyasi partileri ve temsilcilerini tenzih ederek yazıyorum. Sözüm meclisten dışarı. Olayın sosyolojik ve psikolojik durumu ile alakalı olarak yaşanan gerçek şudur ki; ateşli ve hamasi siyasi çalışmalar politikanın var olma gereği olarak taraftarlarını sıcak tutmak, hassaslaştırmak, hatta bazen daha da ileri gidip tabiri caizse gaza getirmek, ayaklandırmak, harekete geçirmek, bazen hatta fanatikleştirmek, biat edercesine tek fikirli yapmak isteyebilir. Bu bazen savaşlarda bazen rekabeti yüksek spor müsabakalarında da yaşanabilir. Zira başarı, kazanmak ve galibiyet için taraftarın ciddi desteğine ihtiyaç duyulur. Savaşlarda muhatap ordu, statlarda seyirci, demokrasilerde halk önemlidir.
Her şey zıttı ile değer bakidir, değer kazanır.
Siyah – beyaz, gece – gündüz, aydınlık- karanlık, sıcak – soğuk, Cennet – cehennem
Sözün özü ve finali şöyle:
Hak ve batıl’ın mücadelesi hep vardı ve kıymete kadar devam edecek. Hak geldikçe batıl zail olacak. Her şeyi hakkıyla yapmak lazım. Hak, Allah’ın (CC) diğer ismidir.
Bir zamanlar ellerinde güç olduğunda başta bürokraside, kendi yandaş medyalarında, hatta TSK’da bile, başörtülüsüne, İmam Hatiplisine, sakallısına, bıyıklarını sünnet gereği kesenlere, ülkücüsüne, davası milli ve manevi olanlara haksız ve orantısız saldıranlar vardı.
Yaptıklarını ve stratejilerini asla kabul etmiyoruz. Hakkımızı da helal etmiyoruz.
Ama bugün de biz aynı şeyleri yapmayalım. Bizim amacımız ve davamız intikam almak değil, intikam Allah’ın (CC) hakkıdır. Bizim amacımız zafer kazanmak da değil, zafer sahibi mutlak Allah’tır. (CC) Biz galip gelerek nefsimizi yüceltmek de istemiyoruz. Bu şeytanın işidir. Unutulduysa hatırlatmak isterim, Siyaset, dava için yapılır, hizmet etmek için sadece bir basamaktır. Rakibi yenmek değil gönlünü kazanmak esastır. Zira bir kişiyi kazanmak, üzerine güneş değen her şeyden daha hayırlıdır.
Bir zamanlar onların yaptıkları gibi biz de aynı yanlışları yapmayalım. Mesela şimdi bir arkadaşımız eleştiri yapsın, muhalefet etsin, ya da bazı şeyleri kabul etmesin, aman Allah’ım, ne hainliği kalıyor, ne fetoculuğu…
Sosyal medyada ve gazetelerde adeta aforoz ediliyor.
İşte bu yüzden kimse doğru olanı tam olarak yazamıyor. Eleştirilmekten, sosyal medyada aforoz edilmekten, rahatının bozulmasından, beklentileri yüzünden yazamayan insanlar var. Kalemini değiştirenler, kıranlar ya da artık yazmayanlar var. Bu tarafta Sağ olsun bazen Abdurrahman Dilipak, Mehmet Metiner, Şamil Tayyar ve Cem Küçük. Ha diğer tarafta yok mu var ama onlar da karşının ödün vermezleri. Vur deyince öldürenlerden.
Şimdi mesela CHP sözcüsü Faik Öztrak. Son günlerde çıktı muhalefet olarak belki aşırı gitti. Tamam, söylediklerini tasvip etmiyorum ve kızıyorum da. Ama bir bakıyorum, kendisi hakkında birçok şey yazılmakla beraber bir de babası ve dedesi hakkında da şeyler yazılıyor. Biz yargıç falan değiliz. Babası veya dedesi, doğru veya yanlış şeyler yapmış olabilirler. Ama şimdi bunları konuşmak bilmiyorum ne kadar doğru? Hele hele ölmüş insanları Allah’a (CC) bırakmamız gerektiğini düşünüyorum. Ve eğer böyle yanlışlar varsa bunları başta niye konuşmadık da şimdi konuşuyoruz? Ya vallahi bu gibi şeyler bize yakışmıyor. Karşıdaki daha çok düşman oluyor, kin topluyor. Bizim gayemiz gerçekten bu mu?
Diyorlar ki onlar bize böyle davrandı. Biz de karşılık veriyoruz. Evet, doğru, yukarıda da yazdım. Aynen böyle davrandılar. Daha da kötüsünü yaptılar. Belki şartlar değiştiğinde gene kaldıkları yerden devam edecekler.
İşte o zaman Libya’nın çöl aslanı rahmetli Ömer Muhtar aklıma geliyor.
İtalyan askerleri, Müslüman Libyalılara akıl almaz işkenceler yapıyor, onları kadın erkek demeden öldürüyorlardı. O İtalyan askerlerinden bir müfrezeyi Müslümanlar pusuya düşürerek bütün unsurlarıyla birlikte yok ederler. Geriye yalnızca genç bir teğmen kalır. Onu da esir edilmiş ve kelepçeli bir halde Ömer Muhtar’ın karşısına getirdiklerinde, Ömer Muhtar, genç teğmenin ellerini çözer ve İtalyan bayrağını da eline tutuşturarak “Bunu al ve git. Komutanlarına söyle, bu bayrak buraya ait değil” der. Bu tablo karşısında Ömer Muhtar’ın askerleri, teğmenin serbest bırakılmasını şaşkınlıkla karşılayarak itiraz edasıyla “Ama onlar bizi öldürüyorlar” derler. Ömer Muhtar’ın cevabı: “Onlar bizim öğretmenimiz değil”. Der. Tarihi bir cevaptır.
Evet, onlar bizim öğretmenlerimiz değil, onların yaptıklarını biz yapmayacağız. Biz doğru olanı, Efendimizin (SAV) öğrettiklerini yapmakla emrolunduk.
Basında, sosyal medyada, orada burada, tek bir yerden çıkmış aynı kelimeleri değil, öz fikrimiz olan, kalbimizin, imanımızın, inancımızın ve davamızın kalbimize fısıldadığı orijinal şeyleri yazalım ve konuşalım. Gerektiğinde öz eleştiri yapmayı da bilelim. Yanlış yaptığımızda gerçek dostlar bizi uyarsın. Ama Siyasetçi arkadaşların sosyal medya hesaplarını inceliyorum, genelde hep aynı şeyler. Herkes aynı şeyi beğeniyor, benzer aynı şeyleri söylüyor. Yahu hani nerede sizin kendi orijinal fikriniz? Her şey çok süper hiç mi yanlış yok? Şu şöyle olsun bile diyemiyorsanız değil mi? O zaman bu iş nasıl olacak? Reisin kabahati yok ki, sizin cesaretsizliğiniz ve her şeyi alkışlayıp onaylamanız yüzünden bazı şeyler oluyorsa, adam ne yapsın?
Bakın doğru ve cesaretli olmak reise zarar vermez. Hatta bilakis onu daha da güçlendirir, Reise de partiye de devlete ve millete de böylece daha fazla destek ve yardımcı olabiliriz. Asla saygısızlık ve başkaldırma değil. Ama doğru olanı tabiki yapıp söyleyeceğiz. Reisin dediği gibi dik duracağız ama diklenmeyeceğiz. Buradaki dik durmak, doğru olmaktır, sıratı müstakimdir. Dik durmak, kralım çok yaşa deyip, sözüm meclisten dışarı kimseyi de kastetmiyorum, tırnak içinde kralın soytarısı olmak değildir. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Reis de böyle istemez zaten.
Tıpkı, geçen Süleyman Soylu bakanımızda yaşanan olay gibi. Sayın bakan istifa edince baktım birçok kişi sustu. Allah korusun orada Sayın Cumhurbaşkanımız istifayı bir kabul etse, Sayın bakanın arkasından belki de ne hainliği kalacaktı ne beceriksizliği .. Allah’tan binlerce yürekli ve samimi kişi çıktı ve Sayın Cumhurbaşkanımıza istifayı kabul etmemesi için ricada bulundu.
İstifa kabul edilmeyince baktım herkes süslü şeyler yazıyor. Peki, iki saat önce niye yazmadınız? Herkes reisten gelecek kararı bekliyor ve korkuyor. Ya senin orijinal fikrin ve kalbinden gelen bir ses yok mu? Bu konuda doğru ve samimi olan insanlar Sayın Cumhurbaşkanımıza samimi fikirlerini korkusuzca vermelidir. O da bunu ister ve memnun olur. Sayın Cumhurbaşkanımızı gerçekten seven ve sayan insanlar bu şekilde davranmalıdır. Ben Allah var reisi seviyorum. Ama yanlış gördüğüm bir şey olursa nasıl eşime, kızıma ve hatta babama bile söylüyorsam ona da söylerim. Gerçek sevgi budur. Bu yüzden bizi kınayanlar varsa Allah (CC) büyüktür. Ona sığınırım. Allah (CC) devletimizi ve milletimizi korusun, zeval vermesin inşallah.
Bu vesileyle hepinizin Ramazan bayramını tebrik ediyorum. Selam ve dua ile…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce
DOĞRU SÖYLEYENİ DOKUZ KÖYDEN KOVSALARDA DOĞRUDAN VAZGEÇMEYELİM.İNSANLAR YANLIŞLARINI KABUL ETTİKLERİ KADAR DOĞRUDURLAR. SAYGILAR HÜRMETLER SAYIN VEKİLİM.
Ailesinde balkan göçmenleri olan biri olarak sizin değerli çalışmalarınızı okurken haklı davamızı tüm zorluklara karşı sürdüren insanların olduğunu bilmek sevindirdi. Allah muvaffak kılsın
Sayın vekilim kaleme aldığınız fikirlerinize gönülden katılıyorum,kaleminize yüreğinize sağlık.Allah bu davaya hizmet çalışmalarınızda yar ve yardımcınız olur inşallah…
Çok kıymetli,değerli,büyüğüm,abim sayın Rıfat Abi’cim gönlünüze,hislerinize,yüreğinize ve ülkemize vermiş olduğunuz hizmet-sen dolayı ne kadar şanslı olduğumuzu bir bilseler değil böyle hakaretleri yapmak kötü düşündükleri için ne kadar utanırlardı belkide ,siz bizlerin yani Arnavut halkının medeniiftiarsınız.Bunu onlar bilmesede ben,bizler çok iyi biliyoruz.Başta siz sonrasında sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğanı çok ama çok seviyorom ve seviyoruz.Saygı ve Sevgi ile……….