DOLAR 34,3485 0%
EURO 37,4090 0.03%
ALTIN 3.011,99-0,34
BITCOIN 2336322-1.65724%
İzmir
14°

AÇIK

06:06

SABAHA KALAN SÜRE

165 okunma

Osmanlı Mirası Adalar ve Unutulanlar -1

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kendimi bildim bileli Yunanistan’la amansız iki düşman ülkeyiz. Çocukluk yıllarımdan bugüne değin ki öğrenim hayatımın hemen her safhasında bunun böyle olduğu empoze edilmişti genç dimağlarımıza. Yunan akranlarımız içinde durum farklı değildi. Hani derler ya “bir deli kuyuya bir taş atmış kırk akıllı kırk yıl uğraşıp çıkaramamış” türünden bir düşmanlıktı belki de bizimkisi. Yalnız, bu taşı bir deli değil kırk deli atmış olmalı ki, binlerce akıllı yıllarca bu taşı kör kuyudan çıkaramadı. Taş öylesine ağır öylesine zormuş ki, taşın altına elini sokmaya hiç kimse cesaret edememiş. Taşta yıllarca atıldığı kör kuyuda yosuna karmış. Ta ki, AKP’ nin “komşularla sıfır sorun” politikasını ortaya sürmesine değin taşa el değmedi. Yalnız Yunanistan değil ona bağlı tüm kara parçaları ve üzerinde yaşayan herkes de düşmanımız oldu. Taraflar bu duyguda o denli ileri gittiler ki, biz Rodos ve İstanköy başta olmak üzere On iki Adalarda yaşayan soydaşlarımızı, onlarda topraklarımızda yaşayan soydaşlarını unuttu.

 

KUZEY EPİRLİ

 

Anadolu’dan göçen Rumları bugün dahi Kuzey Epirli diyerek kendilerinden saymadılar. Cumhuriyet tarihimiz boyunca düşman üretmekten, dostluk ve hoşgörü üretmeyi akıllarına getiremeyenlerin tek sermayesi olduğu için de o gün bu gündür kanlı bıçaklı düşmanız. Belki de uluslararası düzen kurucuların işine gelmemişti bu iki milletin dostluğu. Asırlar boyu çekişip didiştik. Ne Yunanistan bundan fayda gördü ne de Türkiye. Fayda görenler silah tüccarlarıydı. Parsayı da onlar ve eyyamcıları toplamıştı. Düşmanlık sadece onların işine geliyordu. Zenginleşen sadece onlardı. Fakirleşen ise hem Yunan halkı ve hem de bizlerdik. Geçmişte biz duvara toslatıldık şimdide Yunanistan. Yoktu aslında birbirimizden çok farkımız. Hepimiz insandık. Onlar Hıristiyan doğmuş bizlerse Müslüman. Aynı Allah’ın varlığına iman etmişiz. Yaradanımız bir olmuş. Bu ortak paydalar da unutturulmuş tıpkı soydaşlarımızın unutturulduğu gibi. Bu ülke bizim için adeta demir perde ülkesi oldu soğuk ve sıcak savaş yıllarında. Uzunca yıllar pek gelip gideni olmadı.

 

KOMŞUYLA DİYALOG

 

Doğru da, iyilik ve hoşgörüde yollarımız bir türlü kesişmedi. Kapı komşumuz insanlarla diyalog kuramadık. Konuşamadık, birbirimizi anlayamadık. Bunları başaramadık. Dostluk ellerimiz bir türlü birbirine kavuşamadı. Her seferinde birileri engel oldu buna havadan sudan bahanelerle. Ortak yanlarımızın olabileceği tezi sürekli atlandı. Böyle bir ihtimal akıllara dahi getirilmedi. Oysa tarihin derinliklerinden beri zaman zaman alışverişimiz de olmadı değil. Deprem, sel ve yangın gibi afetlerde ilk insani yardımlar yine birbirinden gelmişti komşulara. Zor günlerde zeytin dalını birbirimize enderde olsa ilk uzatanlar olduk. Aylar yıllar böylece su gibi akıp geçti. Nihayetinde bir gün geldi ve oldukça kaygan ve ağır olan bu taşı AKP yerinden oynattı. Oynatmasıyla sular birden tersine akmaya buna bağlı olarak ta her iki ülkede ki terör olayları tırmandırılmaya başladı. Komşularla sıfır sorun politikası sayesinde aradaki buzlar yavaş yavaş erimekte. Vize işlemlerinde dişe dokunur serbesti insanları hiç olmadığı kadar birbirlerine yaklaştırdı. Ülkemizi ve İzmir’i ziyarete gelen Yunanlı sayısında bu günlerde belirgin bir artış yaşanıyor. Gelenler geçmişin izlerini ve hatıralarını belki de çocukluk yıllarını geçirdikleri mahallelerin buldular İzmir’de. Eski dostlar uzun yıllar sonra da olsa kucaklaştı birbiriyle. İnsan olan insana yakışan manzaralar gözelerden sel olup aktı bu topraklara. Hani bu iki millet düşmandı? Urla, İskele, Çeşme, Karaburun ve İzmir sokaklarında görüp yaşadıklarım bunun kocaman bir yalan olduğunu söylüyordu. Düşman olan geçmiş yönetimlerdi. Çünkü öyle insanlar gördüm ki, daha ilk karşılaşmalarında yılların hasretiyle birbirlerine koşup kucaklaştılar. Sıkı sıkı sarıldılar, heyecan ve mutlulukla kadim dost ve komşularına. Çocukluklarının kaldırım taşlarında beraberce, yan yana oturup gece sohbetlerinde özlem giderdiler. Sahilde saatlerce dolaştılar düşman çatlatırcasına. Arada bir de ne oldu bize böyle? Bize ne yaptılar da böyle olduk? diye soranlarıyla çok karşılaştım. Ağlamaktan konuşmaya fırsat bulamayanlarına da şahit oldum. Bu manzara Kıbrıs’ta olanları aklıma getirdi. Orada da yaşananlar bundan farksızdı. Diğer taraftan Yunanistan’a ve 12 adalara ülkemizden giden sayısı da gelenlerden aşağı kalır değildi. Bizimkilerde oralarda Cumhuriyet tarihi boyunca unutulan, soydaş ve dindaşlarıyla, Evlad-ı Fatihanlarla Rodos’ta, İstanköy’de v.b. kucaklaşmanın şaşkınlık ve hüznünü yaşadılar. Ama her şey umdukları gibi olmadı. Zira Adalarda unutulanların yeni nesilleri belli ki dillerini unutmuşlardı. Birbirlerini Ahmet, Mehmet, Ayşe ya da Zeynep diye çağırıyorlardı. Mamafih ötesinde Türkçe konuşamıyorlardı. Bu dikkatlerden kaçmamıştı. Belli ki asimile edilmişlerdi. Belli ki dini vecibelerini yaşamalarına da izin verilmemişti. Bunun hayretini uzun süre üzerinden atamayan insanımız kolları sıvadı. İşe koyuldu. “Bir an önce bir şeyler yapmalı, bu hazin tablo ters yüz edilmeli” dediler. Soydaşlarımız anadillerine kavuşturmalıydı. İbadetlerini özgürce yapabilmeliydiler. Evet, bir şeyler yapmalıydık. Süreci en kısa zamanda tersine çevirmeliydik. Unutulanların yitirdiklerine kavuşmaları için uğraşılmalıydı. Ben de bu duygu ve düşünceden hareketle On iki Adalarda, Rodos ve İstanköy’de unutulan Evlad-ı Fatiha’nın dertleriyle dertlenmek için” Osmanlı Mirası Adalar ve Unutulanlar” başlıklı araştırma serimi başlatma kararı aldım. İnşallah meseleye katkım olur, dertlere derman olur kabilinden başladım yazmaya. İnşallah, derman olabileceklerin dikkatini oralara daha fazla yönlendirir anlatacaklarım. Allah yar ve yardımcımız olsun. Afiyette kalın.

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP